16 Ekim 2011 Pazar

Zam... Zulüm... Pazarlama...

Mustafa YALÇINER
Pazarlama ve politika... Bu ikisinin ilişkisi derinliğine anlaşılmadan devlet işlerinin yürütülmesinde söz sahibi olmak imkansızdır.

Devlet işlerinin yürütülmesi demek, politika demektir. Devlet işlerinin yürütülmesine katılmak, politika yapmak anlamına gelir. Yoksa politika ve politika yapmanın, ulvi kutsallıklar ve tersinden yalan ve diz boyu iğrençliklerle uzaktan yakından ilgisi yoktur. Yoktur; ama bu, halk politikanın öznesi olduğunda, böyledir.


Halkın yalan söyleyecek hali yoktur. Ortalama durumlarda halk hiç yalan söylemez mi? Söyler tabii. Yöneten talancı ekabirlerden öğrenmiştir. Düzen bu ekabirlerin düzenidir; yoksul halk ise bu düzeni değiştirmeyi başaramadıkça, talancı iş bitiricilerin etkisi altında, onlardan öğrendiklerini yapar. Ya da etkisinden kurtulmamışsa, yönetmeyi meslek edinmiş olan sömürücü soyguncu takımının peşinden sürüklenir gider.


Ama bir de peşinden sürüklenmekten kurtulmuşsa.. Yani neyin ne olduğunu anlamış, kendi çıkarlarının farkına varmışsa.. Kendi taleplerini ileri sürüyor ve kararlıca sahiplenip savunuyorsa. Uğruna mücadele ediyorsa. Ve hatta gaz yemeyi. Coplanmayı. Hapse girmeyi. Hatta hatta ölmeyi göze alıyorsa. İşte o zaman durum farklılaşır. Halk etki altında kalıp sürüklenmekten kurtulmuş, kendisi olmuştur. Artık öznedir. Kendi politikasını yapmaktadır. Ekabirlerin herhangi bir ekibinin peşinden gitmemektedir. Burada politika yalan söyleme sanatı ve bir iğrençlik olmaktan çıkar.


Halksa özne, kim kime yalan söyleyecek, kimi kandırmaya çalışacaktır? Kendi kendisini mi? Olmaz! Halkın sırtından geçinen, haydi haydi, nüfusun yüzde üçü olsun. Yüzde üçün yüzde doksan yediyi kandırarak yönetmekten başka çaresi yoktur. Ya soygundan ve kendi küçük azınlığının çıkarı için yönetmekten vaz geçecektir. Ya da iki şeye ihtiyaç duyacaktır: yalan ve zulüm. Kandıracak, yetmediğinde zor kullanacaktır. Ama çoğunluk kendisini kandırayım dese kandıramaz, zor kullanayım dese kullanamaz.


Kandırmak, zehiri şeker diye sunmayı becermek demektir. Yani şekere bulamayı bilmek. İyi ambalajlamak gerekir. Ambalaj olmadan pazarlama olmaz. “Ustalık” buradadır!


Şimdi bakalım olanlara:


12 Eylül’de hakimler oligarşisi var, HSYK kötü ve “mezhepçi” diye anayasa değiştirildi. Yeni HSYK, Deniz Feneri soruşturmasını yürüten savcıları “gözünün üstünde kaşın var” diye görevden aldı. Şimdi “köstebek” sorunu tartışılıyor.


Yine 12 Eylül’de “kadınlara pozitif ayrımcılık” kondu değiştirilen anayasaya. Sanırsınız ki, kadınlar ihya olacaklar. Yargıtay ve Danıştay hakimlerinin eskiden yüzde 45’i kadındı, şimdi bu oran yüzde üç oldu.


“Hastanelerde kuyruklar son buldu” propagandasını iyi işledi AKP ve bu halkın yarısına yakınının oyunu almasının bir dayanağı oldu. Şimdi ameliyat için doktor bulunmuyor. Ve hele yürürlüğe girmesi 2012 başına ertelenen Genel Sağlık Sigortası bir uygulanmaya başlasın. Parası olmayan hastanenin kapısından bile geçemeyecek!


İstikrar... Hedef 2023... “Teğet geçecek.” Bu lafları herkes çok duydu ve inandı da. Şimdi yeniden derinleşen krizin teğet bile geçmeyeceğini söylüyor AKP. Ancak şimdiden yükleri halkın sırtına yüklendi bile. Önce doğalgaz, elektrik, su, toplu taşıma... Temel tüketim maddeleri zamlandı. Sonra telefon, sigara, içki, yakıt, araba vergileri artırıldı. KDV ve ÖTV gibi bir malı tüketen herkesin ödediği dolaylı vergiler, vergilerin neredeyse yüzde yetmişi oldu. Talancı ekabirler, teşvikler nedeniyle örneğin gelir ve kurumlar vergisi ödemez, bunları da işçi, memur, esnaf öderken, her sigara içen bir paket sigaranın yüzde 84’ünü vergi olarak veriyor. Akaryakıtta bu oran yüzde 60. Ticari araçtaysa vergi yüzde 50 arttı.


“Kardeşimiz” olan Esad’ın sınırına asker yığılan “düşmanımız”a dönüştürülmesi, Esad’da bir değişiklik olmamasına rağmen iyi pazarlandı.


Ve savaşın son tırmanışının sorumlusu kim, hükümet mi, PKK mi sorusunun yanıtı da iyi pazarlandı. Türk halkının önemli bir çoğunluğu Silvan’la PKK’nin savaşa giriştiğine inanıyor.


Politika, eğer talancı ekabir yönetenler adına yapılıyorsa iyi pazarlamacılık zorunlu zanaat! Ve pazarlamanın sahteliği inandırıcı biçimde açıklanmadan başarı kazanmak olanaksız. Kongre’nin işi en başta bu olacak.

Hiç yorum yok: