18 Ekim 2011 Salı

Yeni Anayasa ve Kürt Sorunu

ADİL BAYRAM

Nasıl gelişeceği pek belli olmasa da, mecliste yeni anayasa hazırlama çalışmaları başlamış görünüyor. Partiler arası ilk görüşmeler yapılmış ve mecliste grubu bulunan partilerin temsilcilerinden oluşan “Uzlaşma Komisyonu” kurulmuş durumda. Eğer yalancı pehlivanlık yapmıyor ve yangından mal kaçırmaya çalışmıyorsa, AKP anayasa hazırlama çalışmalarını hızlı yürütmek istiyor gibi. Çok gecikmiş de olsa, fakat yine de buraya kadar olanlar iyi. Ancak bundan ötesi nasıl olacak ve yeni anayasa nasıl oluşacak? İşin püf noktası işte burada. Hem yeni ve hem de gerçekten demokratik bir anayasa nasıl hazırlanacak? Mevcut meclis bileşiminden böyle bir anayasa nasıl çıkacak?

Ülkemizde bir anayasanın 12 Eylül anayasasından gerçekten farklı ve gerçekten yeni olabilmesi için, gerçekten demokratik olması ve gerçek demokrasiyi içermesi şart. Bir anayasanın gerçek demokrasiyi içerebilmesi için de, toplumumuzun yaşadığı temel sorunları çözmesi gerekli. Elbette bu sorunların başında da Kürt sorunu geliyor. O halde hazırlanacak bir anayasanın gerçekten yeni ve demokratik olabilmesi için, diğerleriyle birlikte Kürt sorununu mutlaka çözmesi gerekiyor.

Peki mevcut ortamda Kürt sorunu nasıl çözülecek? Sorunun çözülebilmesi için, her şeyden önce rahatlıkla tartışılabileceği bir ortamın yaratılması gerekmez mi? Kuşkusuz gerekir. Bu denli ağır ve karmaşık bir sorun ancak çok yönlü tartışılarak çözülebilir. Peki böyle rahat ve çok yönlü tartışılabilecek bir ortam var mı? Besbelliki yoktur. Çünkü, böyle bir ortam demek, her şeyden önce ve en azından silahların susması, çift taraflı ateşkesin sağlanmış olması demektir. Yine böyle bir ortam, en azından tarafların birbirinin varlığını kabul etmesini ve birlikte çözüm iradesi göstermesini gerektirir. Oysa mevcut haliyle bu koşulların hiç birisi yoktur. Ateşkesi bir yana bırakalım, Kürt coğrafyasında çok şiddetli bir savaş yaşanmakta ve bu savaşın sınır ötesine taşırılması için çalışma yürütülmektedir. Neredeyse her gün dört-beş çatışma olmakta ve insanlar ölüp yaralanmaktadır. Peki böyle bir ortamda yeni anayasa ve Kürt sorununun çözümü nasıl tartışılacaktır? “Ben yeni anayasa hazırlayacağım” diyenlerin, gerçekten tutarlı iseler, o zaman derhal ateşkes sağlamaları ve her şeyden önce ateşkes sağlamak için çalışmaları gerekmez mi?

Diğer yandan, savaşan tarafların, barışı sağlamak ve sorunu çözmek için birbirinin varlığını kabul etmeleri ve birlikte çalışma isteği yaratmaları durumu da pek gözükmemektedir. Geçmişte buna benzer bir durum yaşanmış. Basına yansıyan tutanaklardan öğrendik ki, hem Devlet-İmralı görüşmeleri ve hem de Devlet-PKK görüşmeleri olmuş.

Fakat şimdi bu olmuyor ve devam etmiyor. Dahası AKP hükümeti “PKK’yi tasfiye etmek istediğini ve bunun için çalıştığını” açıkça söylüyor. Seksen gündür PKK Lideri üzerinde ağırlaştırılmış tecrit uygulanıyor. Devlet, PKK Lideri ile görüşmediği gibi, avukatlarının görüşmesine de izin vermiyor. Bununla birlikte PKK’ye karşı askeri ve siyasi operasyonlar artarak sürüyor. AKP hükümeti, PKK Lideri Abdullah Öcalan ile PKK’yi açıkça tasfiye etmeye çalışıyor.

O halde Kürt sorununu kiminle çözecek? BDP ile mi? Kemal Burkay ile mi? Yoksa kendi kendine mi? Bu sorular içinde BDP alternatifi öne çıkıyor. BDP’nin mecliste grubunun bulunması bu olasılığı daha da güçlendiriyor. Fakat AKP hükümeti, BDP’yi tasfiye etmek için de 14 Nisan 2009’dan beri kesintisiz bir tutuklama operasyonu yürütüyor. Şimdiye kadar dörtbine yakın üye ve yöneticisi tutuklanmış durumda. Peki Kürt sorunu BDP ile nerede ve nasıl çözülecek? BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş’ın ifade ettiği gibi, çözüm müzakereleri cezaevlerinde mi yürütülecek? Belliki AKP, BDP’yi de muhatap görmüyor. Ne kadar cilalansa da Kemal Burkay gibilerin Kürt sorununu çözmede taraf olma güçleri bulunmuyor. AKP, “Kürtleri biz temsil ediyoruz” dese de, kendi içindeki sözde Kürtlerin herhangi bir sorun ve mücadeleleri zaten yok. Bir sorun, ancak onu oluşturan taraflarla çözülür. Bu bakımdan AKP’nin kendi içinde çözüm yaratması diye birşey sözkonusu olamaz.

Açıkça görülüyor ki, özellikle AKP tarafı, hem çözüm için gerekli ateşkes ortamına karşı çıkıyor, hem de çözümün Kürt tarafının (PKK Lideri ve PKK, yine BDP) varlığını kabul etmiyor. O halde AKP Kürt sorununu kiminle ve nasıl çözecek? Besbelliki çözmeyecek. Kürt sorununu çözmezse, o durumda yeni ve demokratik bir anayasa nasıl hazırlayacak? Hem de bunu altı ay veya bir yıl içinde nasıl yapacak? Besbelliki yapamayacak. O halde AKP gündemi öldürmeye veya yangından mal kaçırmaya çalışıyor. En fazla 12 Eylül anayasasını biraz cilalayıp toplumun önüne “Yeni ve demokratik anayasa” diye sürecek.

Peki toplum bunu yer mi, yutar mı? Pek öyle görünmüyor. En azından Kürt toplumu öyle görünmüyor. Kürtler bu konuda oldukça bilinçli bir durumda. Sadece PKK’li olanlar değil, olmayanların çoğu da böyle. Kürt sorununun somut çözümünü anayasada görmek istiyorlar. Böyle olmayan bir anayasayı onaylamayıp reddedecekleri daha şimdiden anlaşılıyor. Bir yeni anayasa hazırlamak için yeterli ortamın olmaması gibi, temel sorun olan Kürt sorununun çözümü noktasında da yeterli tartışma bulunmuyor. AKP hükümeti açıktan “Ben Kürt sorununu çözeceğim” diyebilmiş bile değil. Dahası AKP yöneticileri Kürtleri bir halk olarak bile kabul etmiyor. “Kürt kökenli vatandaşlarım” deyip duruyor. Böyle bir AKP, Kürt sorununu nasıl çözer?!

Yine tartışma yürüten öyle bazı çevreler var ki, Kürt kelimesini bile duymak istemiyorlar. Kendilerini Kürtlere en yakın görenler, “TRT-6 var işte, daha ne istiyorlar?” deyip geçiyorlar. Son dönemde bazıları da “Nötr kimlik” görüşünü ileri sürüyorlar.

Kürdü inkâr eden milliyetçilere diyecek bir şeyimiz yok. “TRT-6 var, daha ne istiyorlar” demek açıkça Kürt halkına hakarettir. Bunu sahipleri iyi bilmelidir. “Nötr etnik kimlik” görüşü belki teorik olarak daha ileri ve özgürlükçü olabilir. Ancak pratik olarak şimdi doğru değildir. Eğer bütün etnik kimlikler özgürce yaşamış olsaydı, ardından nötr etnik kimliğe geçilebilirdi. Fakat şimdi böyle değildir. Kürt kimliğinin neredeyse yüz yıldır inkâr edildiği bir durumu yaşıyoruz. Bu nedenle: Bir, Kürtler de biraz etnik kimliklerini yaşamak istiyorlar; iki, kimlikleri belirtilmese yine inkâr edildiklerini düşünüyorlar, yani güvenleri yok; üç, zaten “nötr kimlik” ilkesinin uygulanacağı ortam yok. Dolayısıyla “Nötr etnik kimlik” formülünü Kürtler kabul etmezler. Zaten Türk milliyetçileri de kabul etmezler.

O halde ne olacak? Demekki Kürt sorununu çözecek yeni demokratik bir anayasanın temel bir maddesi şöyle oluşacak: Türkiye ulusu, Türkiye Cumhuriyeti Devleti sınırları içinde yaşayan Türk ve Kürt milletleri (veya milliyetleri) ile Arap, Çerkez, Ermeni, Süryani, Laz ve diğer azınlık halklarından oluşur. Kürt sorununu çözecek demokratik bir anayasanın böyle bir açıklığa sahip olması şart. En azından bir halk olarak Kürtlerin, halk olmaktan kaynaklı demokratik haklarını kullanacakları vurgusu zorunlu. Açıkça görülüyor ki, Kürtler ancak böyle bir anayasaya “Evet” diyebilirler. Zaten ancak bu temelde düzenlenen bir anayasa yeni ve demokratik olabilir. O halde bu tür konuları yoğunca tartışmak gerekir. Mademki yeni anayasa hazırlık süreci başladı, o halde içeriği üzerine tartışmalar da yoğunlaşmalıdır.

Sadece Kürt sorunu üzerine mi? Besbelliki değil. Sadece Kürtler mi tartışmalı? Elbette yalnızca o da değil. Kürt sorunuyla birlikte temel demokratik hak ve özgürlükler sorunu, emeğin demokratikleşmesi sorunu, kadın sorunu, Alevi sorunu, azınlıklar sorunu ve benzerleri tartışılmalıdır. Kürtlerle birlikte emekçiler, kadınlar, gençler, Aleviler tartışmalara yoğun katılmalıdır. Kürt, Alevi, kadın, emekçi, gençlik örgütleri hem bu tartışmaları aktif yürütmeli, hem de bunu demokratik eylemli kılmalıdırlar.

Tartışmayan, eylem yapmayan, durağan bir halde yeni demokratik anayasa hazırlanamaz. O halde sadece meclis ve partiler değil, toplumun tümü ve tüm dinamik kesimlerinin aktif katılımı ancak yeni demokratik anayasayı ortaya çıkarır. O halde herkes, temel anayasal görevini, anayasa hazırlık çalışmasına aktif katılarak yerine getirmelidir.

Hiç yorum yok: