6 Ekim 2011 Perşembe

Yalanın, İnkarın ve Zorbalığın Meclisi

 
“Namusum ve şerefim üzerine yemin ederim ki, bu elma değil, armuttur” diyorsunuz.
 
Gerçeğin yanlışa çevrildiği böyle bir mekan “yüce” olamaz. Yücelik aynı zamanda doğruluk ve ahlakla ilgili bir sıfattır.
 
Blok milletvekilleri sonunda Türk olduklarına dair yemin içtiler. Buna da “Yüksek siyaset” dediler. Tabii siyaset bu ise, elmanın armut edilmesiyse, insanların bu tür bir siyasete karşı çıkmak hakkı vardır.
 
Bir Müslümanın zorla ve yeminle Hıristiyan yapılması çok çirkin bir şeydir. Fakat bir Kürdün zorla Türk edilmesi siyaset olarak algılanır.
 
Daha önceki bir çok yazımızda, “siyasete gerek yok, Kürtler doğal bir şekilde Kürt olarak davransınlar sorun çözülür” demiştik.
 
Fakat Kürt siyasetçileri, siyaset yapabilmek için öncelikle Türk olduklarına dair yemin içmek zorundalar. Bu tür durumları yaşadığımda, Türkiyenin ırkçılık ve şiddet laboratuarı cezaevleri aklıma gelir. Örneğin günlerdir “Kürt olduğuna” dair direnen bir tutsak, işkenceye dayanamayıp:
 
“Abe ben öze be öz Türküm” deseydi, siyasi tutsaklar tarafından “bağımsızlar koğuşu”na gönderilirdi. Yine solcu bir tutsak işkenceye dayanamayıp:
 
“Abe ben özbe öz sağcıyım” deseydi itirafçılar koğuşuna postalanırdı.
 
Kürt siyasetçileri dört ay meclisi boykot ediyor, dört ay sonra tıpış tıpış meclise giderek:
 
“Yemin billah biz Türküz” diyorlar.
 
Ondan sonra da Kürt sorunu niye çözülmüyor diyerek kendi kendilerine sorular soruyorlar.
 
Bir Filistinli:
 
“Ben Yahudiyim!” diye yemin etse herhalde hoş karşılanmaz.
 
Bir Türk:
 
“Ben Rum oğlu Rumum!” dese, Türklüğün ona takacağı sıfat bellidir:
 
“Vay kansız!”
 
Ama sıra Kürde geldiğinde, düşürmenin, düşürüp de üstünde tepinmenin adı yüksek siyaset oluyor.
 
Ana dili yasak Kürt aydınları:
 
“BDP milletvekillerinin meclise gidip yemini içmesini doğru bulduk” diyorlar.
 
Bu arkadaşlara sormak istiyoruz:
 
“Siz aydın mısınız yoksa siyasetçi mi?”
 
Aydınsanız, yamuk yumuk öneriler yapmayı bırakın!
 
Koşullara göre hareket etmek aydının değil, siyasetçinin işidir. Koşullara göre siyasetçilik yapanları eleştirmek de aydının işidir. Ortaçağ’da dünyanın döndüğünü söylemekten dolayı ateşe atılmaya hazırlanan aydın veya filoz, “dünya dönmüyor” derse korkak, “dünya dönüyor” diye ateşe atılırsa çağ açıp, çağ kapatan olur.
 
Kürt aydını, halkının haklarını savunurken dürüst olmak zorundadır. Başka halkların yüzlerce yıldır tepine tepine kullandığı hakları kayıtsız şartsız kendi halkı için de istemek zorundadır. Kürt aydını kıvırmak hakkına sahip değildir. Sen bu baskı, inkar ve şiddet altında böyle kıvırırsan, dünyanın en özgür ülkesi sayılan Amerikan aydını ne yapar?
 
BDP’lilerin gidip mecliste Türkçülük yemini içmesini muhafazakar Türklük ve onun yandaşı Kürtlük:
 
“İyi oldu,” diyerek karşıladı.
 
Elmaları armut olarak yutturmaya kalkan süreci çok hissiz bir şekilde izledim.
 
Kürtlerin Türk basını:
 
“Olumlu bir gelişme” dedi.
 
Başbakan Erdoğan:
 
“Tıpış tıpış geldiler!” diye alay etti.
 
Kürt halkı adına siyasetçi ve aydın olacaksanız ulusunuz adına doğru işler yapacaksınız. Aydın ve  siyasetçinin asgari standardı dünyada bin yıldır oluşturulmuş.
 
Bunu anlamak için hapsolunan Türk ufkundan beş dakikalığına kurtulmanız yeterli…

bildiricihasan@hotmail.com

Hiç yorum yok: