14 Nisan 2009 tarihinden bu yana “KCK” adıyla gözaltına alınanların
sayısı 7 bin 748 kişi. Bunların 3 bin 895’i tutuklanmış bir durumda.
Tutuklananlar içinde milletvekilinden tutun da il genel meclis üyesi,
Belediye başkanlarından, BDP yöneticilerine kadar geniş bir yelpaze
bulunuyor. Yargının Kemalistlerden Gülen cemaatine geçmesinden sonra
filmleri aratmayacak senaryolarla Kürt siyasi hareketi üzerinde adeta
terör estiriliyor; yargı terörü. Söz konusu Kürtler olunca yargı
siyasallaşmaya başlıyor. Bütün bu tutuklamalar siyasal yargının birer
eseri.
Kürtler bu oyunun farkında olduklarından önce Kürtçe savunma vermeye
çalıştılar son tutuklananlar da susma hakkını kullandılar. Çünkü
biliyorlardı ki bu bir oyundan ibaret. Yani saçmalıklar toplamı bir
iddianameye karşılık ne kadar kendini savunursan savun karar çok önceden
verilmiştir bile. Bu yüzden savunma yapmanın ya da davaya iştirak
edecek avukatlara gerek yoktur kanımca. Bunun bir diğer adı da yargısız
infazdır. Bu ülkede aslında yaratılmak istenen tablo siyasallaşan Kürt
Hareketinin önünü kesmektir.
Yani Kürtlere bu ülkede BDP dâhil örgütlenme ve siyasal hakkını
ortadan kaldırmak istemektedir. Zaten yıllarca Kürtlerin birçok partisi
kapatıldı. Yine yüzde 10’luk seçim barajının korunması Kürtlerin
iradelerini ortadan kaldırmak için konan bir engeldi. Hatip DİCLE’nin
vekilliğini kendi hukuk sistemlerini çiğneyerek gasp ettiler. BDP
özelinde Kürt kurumlarına yılda kaç defa baskınlar yapıp gözdağları
verildi. Şimdi de bütün Kürt kurumlarını “KCK” kılıfıyla basıyor herkesi
içeri tıkıyorlar. Bu sayede Kürtleri nefessiz bırakmak istiyorlar.
Hükümet bütün siyasi Kürtleri “KCK” üyeliğiyle içeri atıyorsa o zaman
bütün Kürtleri hedeflemelidir. Çünkü BDP’ye oy vermiş herkes bu kritere
uymaktadır. BDP’ye oy veren Kürt ve demokratların sayısı 3 milyona
yakınsa bu ülkede 3 milyon KCK üyesi var demektir. Hükümetin işini
kolaylaştırması bakımından söylüyorum, Kürt Halk Önderi Sayın Öcalan
için 3,5 milyon insan “Öcalan irademdir” beyanında bulundu. Bu beyanda
bulunan 3,5 milyon insan KCK üyesidir.
Olaya bir de Türk Devleti ve siyasileri açısından bakmak
gerekmektedir. Başta MIT-PKK görüşmelerinin baş aktörü Hikmet FİDAN KCK
yürütme konseyi üyesi Sayın Mustafa KARASU’yla sonra PKK’nin ikinci
adamı olarak lanse ettikleri Sayın Sabri OK’la ve Kongra-Gel Başkanı
Sayın Zübeyir AYDAR’la defalarca kez görüşerek suç işlemiştir. Hatta
görüşmekle kalmamış Öcalan için “Önderlik” nitelemesini kullanmıştır.
Hikmet FİDAN’ın da KCK’dan yargılanması gerekmektedir.
TSK defalarca kez Kurmay Albay’ını Avrupa’ya göndererek PKK’nin etkin
isimlerinden Şahin CİLO’yla görüşmeler gerçekleştirmiştir. TSK’nin de
KCK davasıyla sorgulanması gerekmektedir. Selahattin DEMİRTAŞ, demeç
vererek KCK başkanı olduğunu beyan etti. Yine aynı bağlamda BDP
milletvekilleri de; “KCK buysa bizler de üyeleriyiz” dediler. O zaman
KCK TBMM’nin merkezini işgal etmiş bulunmaktadır. Yine bu bağlamda AKP
hükümeti Erdoğan dâhil olmak üzere defalarca kez KCK üyeleriyle
görüşmeler yapmışlardır. Hatta Cumhurbaşkanı GÜL geçen haftalarda KCK
başıyla Çankaya’da oturup görüşmeler yapmıştır. GÜL’ün de bu bağlamda
KCK’den yargılanması gerekmektedir.
Olayı açtığımızda bu kadar açık şeyler varken hükümetin uyduruk
iddianamelerle siyasal yargıyla Kürtleri içeri atmasının mantığını iyice
görmekteyiz. Ortada suç unsurundan ziyade Kürtlerin iradeleri varken
kimse Kürtleri suçlulukla yargılamasın. Yargı taraflı davranarak bütün
Kürtleri sebepsiz bir şekilde içeri atmaktadır. Kürtlerin iradelerini
kırmaya yönelik bu eylemlerle Kürt hareketini ortadan kaldırmayı
düşünüyorlar.
Yalnız şu gerçek var ki Kürt hareketi Türkiye’deki diğer siyasi
hareketlere benzemez. Çünkü son 30 yılda Kürtlerin yaşlısından gencine,
kadınından çocuğuna kadar herkes politize olmuş durumda. Her bir Kürt
bireyi siyasi boşluğu dolduracak kapasitedir. Cezaevinden kimse
korkmuyordur eminim. Zaten yıllarca sebepsiz yere cezaevinde yatanlar
oldu. Bunların hiçbiri onursuzluk yapıp itirafçılığa yeltenmediler.
Kürtlerin mücadele azmini ayakta tutan, çelik gibi iradelerinin
olmasıdır. Geçmişte 12 Eylül koşullarının zindanlarında gösterdikleri
direnişlerle bunu bütün dünyaya göstermiştir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder