18 Ekim 2011 Salı

Kışanak: Ya Faşizminizi Kabul Edin Yada Defolup Gidin

Ankara Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) Eş Genel Başkanı Gültan Kışanak, kendilerine yönelik siyasi soykırım operasyonu yürüten hükümetin gerçekleri çarpıttığını belirterek, "Ya faşizminizi kabul edin ya da defolup gidin" dedi.

BDP Eş Genel Başkanı Gültan Kışanak, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, Ekonomiden kültürel hayata, inançtan siyasete kadar AKP'nin yaklaşımının Ortaçağ zihniyetinden farklı olmadığını belirtti. Kışanak, "Bu durumu net cümleyle ifade edelim. AKP'nin eli yoksulların cebinde, gözü de emekçilerin kazanımında. Zaten zor sürdürdüğümüz yaşamı daha da zorlaştırmayı çalışan hükümet, gün ışığından daha fazla yararlanma adı altında çalışma saatlerini artırma, kıdem tazminatlarını yok etme peşinde" dedi. 9 yıllık iktidarın AKP'ye fazla geldiğine işaret eden Kışanak, halkının ihtiyaçlarına kulak tıkayan iktidarların uzun ömürlü olamayacağını dile getirdi. Kışanak, "Ben inanıyorum ki Türkiye'deki yoksullar, emekçiler ve demokrasi mücadelesine gönül verenler bu riyakar iktidarı, hak gaspını hedef alan iktidarı alaşağı edecekler. Bunun başka bir izahı yoktur" dedi.

Ankara'da 15-16 Ekim tarihlerinde yapılan Kongre Girişimi'nin Kuruluş Kurultayı'na değinen Kışanak, kongrenin bir bileşeni olarak BDP'nin e güçlü bir katılım sağladığını belirtti. Kongrede 2 gün yapılan tartışmalar sonucunda isminin Halkların Demokratik Kongresi olarak kabul edilmesine karar verildiğin ifade eden Kışanak, "Bu kongre bize dayatılan tekçi ve vesayetçi statüko ya da alternatifi gibi gösterilen postmodern statükoya karşı gerçek bir alternatif olarak kendisini örgütlüyor. Asimile edilen, yok sayılan, bu topraklardan sürülen halkların tamamının temsilcisi o kongredeydi. Hepimizi umutlandırdı. Geleceğimizi AKP ipoteğinden kurtarabilme umudumuzun ne kadar güçlü olduğunu gösterdi. Kongrede Türkiye'deki tüm çözüm alanlarına ilişkin mücadele kararlılığı vardı. Demokrasi ve barış, emeğin hakkı, ekolojik denge üzerinde tartışılan ve program taslağı olarak kabul edilen çözüm arayışıydı. Ortak bir mücadele ile gerçek bir alternatif olarak tüm Türkiye halklarının huzuruna çıkan bir kongreydi. Biz BDP ve blok bileşenlerinin tamamı bu kongrede yerini aldı. Güçlü bir mücadele yürütülmesi için üzerine düşen tüm sorumlulukları yerine getireceğimizi ifade etmek istiyorum. Bu kongre tüm Ortadoğu'nun 21. yüzyılına yön verebilecek bir çıkıştır. Türkiye tüm renk, kimlik, din ve inançlarıyla emeğin ve kadının haklarıyla buluşarak demokratik özgürlükçü bir ülke olabilir ve diğer halklara örnek olabilir" ifadesini kullandı.

‘YALANLA BİR ÜLKE YARATILAMAZ’


Bugün Mardin, Aydın ve Muğla başta olmak üzere çok sayıda bölge ilinde yapılan gözaltıları eleştiren Kışanak, "Partimize yönelik bu illerde yapılan illerde son aldığımız haberlere göre 34 arkadaşımız gözaltına alındı. Aralarında Nusaybin belediye başkan yardımcısı, il başkanımız, İHD şube sekreteri, öğrenciler var. Yani demokrasi mücadelesi vermek için yola çıkan tüm kesimleri hedeflemiş bir operasyonla, siyasi soykırımla karşı karşıya olduğumuzu söylemek istiyoruz. Operasyonların hukukla, demokrasiyle ilgisi olmadığı açıkça ortaya çıkmıştır" dedi. Başbakan'ın hedef gösterdiğini, Başbakan'ın polisinin, yargısının buna göre harekete geçtiğini ve bahaneler yaratarak operasyon yapıldığını ifade eden Kışanak, "Bu konuda yaşadığımız süreci, siyasi operasyonları yalanla yönetmeye çalışıyorlar. İçişleri Bakanı önce 400 dedi, sonra 600'e çıkardı tutuklu sayısını. Buradan soruyoruz ve cevabını istiyoruz. Şu anda cezaevinde 5 bine yakın gazeteci, siyasetçi, sendikacı, meclis üyeleri bulunuyor. Bu 5 bini aşkın kişi neden tutuklu, bize bunun açıklamasını yapsınlar" dedi. Cezaevinde tutuklu arkadaşlarının çoğunun ya örgüt üyeliğinden ya da "suç ve suçluyu övmek" gibi uydurulmuş gerekçelerle ama esas olarak siyasi faaliyetleri nedeniyle tutuklandığını ifade eden Kışanak, "Ama İçişleri Bakanı sıradan polisiye bir vakayla karşı karşıyaymışız gibi davranıyorlar. Yalanla bir ülke yaratılamaz. Ya faşizminizi kabul edin, ya da defolup gidin!" dedi.

'HAKKARİ VE ŞIRNAK AÇIKÇA HEDEF GÖSTERİLDİ'

Hakkari ve Şırnak'ın açıktan hedef gösterildiğini ifade eden Kışanak, "Arkasından yürütülen operasyonda Şırnak'ta 500'ü aşkın tutuklu var. Hasip Kaplan dışında, seçilmiş bir tek kişi kalmadı. Şırnak, Silopi, Cizre belediye başkanları tutuklandı, Uludere başkanı hakkında tutuklama kararı alındı. Meclis üyelerinin de aralarında bulunduğu toplam 31 kişi görevden alındı. AKP halkın oylarıyla alamadığı iktidarı polis zorbalığıyla almaya kalkıyor. Bir ilin ve ilçelerinin belediye başkanı ve meclis üyelerini tutuklandığı bir siyasi senaryonun yürürlüğe konulduğunu görüyoruz. Şırnak'ın Cizre ilçesine bağlı bir köyde vatandaşına dışkı yedirdi bu ülke. 1992 Nevroz'un da kutlama yapan halka yapılan saldırıda onlarca yurttaş yaşamını yitirdi. Yine 1992'de bir senaryo ile Şırnak 4 gün boyunca dünyadan bağı kesilerek bir katliama tanık oldu."

Mete Sayar'dan Şırnak Cumhuriyet'ni Levent Ersöz'ün devraldığını belirten Kışanak, "Resmen olağanüstü hal kalkmış olmasına rağmen, partimizin il ilçe örgütü açmasına işkence ve gözaltıyla engel oluyorlardı. Her şeye rağmen il örgütümüzü açan arkadaşlarımızdan Ebubekir Deniz ve Serdar Tanış gözaltına alındı ve 11 yıldır kendilerinden haber alınamıyor. Yani Ergenekon kesintisiz olarak işbaşında... Şimdi de Şırnak'ta AKP Cumhuriyeti kuruldu. Ergenekon'un zulmünü AK parti devraldı. Bu zulmü yapanlar çok yakında kendilerini Ergenekon'un yanında bulabilirler" ifadesini kullandı.

'ERDOĞAN SUÇÜSTÜ YAKALANMIŞTI'

İnternet Andıçı ile ilgili davada MGK Genel Sekreterliği'nin bu davaya gönderdiği belgeye değinen Kışanak, "Bu davaya MGK Genel Sekreterliği bir belge gönderdi. Niye bu siteler açıldı sorusuna cevap aranırken, MGK'da ne karar alındığının belgesini mahkemeye gönderdi. Mahkeme başkanının okumalarından şunu anlıyoruz. 29 Aralık 2005'teki bölücü faaliyetlere karşı bir plan kabul ediliyor. 19 Ocak 2006'da Başbakan Erdoğan'ın imzasıyla bu eylem planı yürürlüğe konuluyor. Başbakan bu eylem planına baktığımızda orada kullanılan deyimlere ve mantığa bakıyoruz. Etkisiz hale getirmek, meşruiyet kazanılmasını önlemek. Bu kelimelerin tamamı 90'lı yıllarda Ergenekoncuların yürüttüğü savaşın anahtar sözcükleridir. Bunun altında şu anda Başbakan'ın imzası var. Bu tarihlere dikkat. 2005'de Diyarbakır'a gitmişti, hani Kürt realitesini tanımıştı. Başbakan Erdoğan suçüstü yakalanmıştır. Yasalara uymuyor, MGK'daki plan ve tertiplerle bir savaş başlatılmıştır. Erdoğan, bunu imzalarken, sadece Kürtlere karşı yapılacağını düşünerek imzalamış. Ama bunun önünü açarsan, böyle bir andıç hazırlarsan, birilerine yasalarda olmayan yetkiler verirsen, onlar Kürtlere de uygular, başkalarına da uygular" dedi. Bu belgenin ve yapılan faaliyetlerin derhal kamuoyuna açıklanmasını isteyen Kışanak, "Bunlar yargı kapsamına alınarak hesabı sorulmalı. Bu ülkede dokunulmaz olan sadece başbakan olursa, bunun adı demokrasi olmaz. Başbakan bu andıca neden imza attığını bize izah etmeli. Ve bu belgeden sonra hala Başbakan'dan çözüm ve demokrasi bekleme konusunda da doğrusu insanın biraz muhakeme gücünde bir eksiklik olduğunu düşünüyorum" dedi.

, "Sadece kendine demokrat, kendine müslüman bu zihniyet, kendisinden başka kimseye hayat hakkı tanımıyor. Başbakan, geçen hafta Meclis'te görüşülecek olan İçtüzük değişikliğiyle ilgili bir önerge verdi. Başörtüsü yasağının da kaldırılması, kadın milletvekillerinin Meclis'e başörtülü gelmesine olanak tanıyan bir önergeydi. Bu konuda BDP'nin tutarlı, demokrat ve özgürlükçü bir çizgide olduğunu herkes çok iyi biliyor. Bu konudaki tutarlılığımızı ispatlamış bir partiyiz. Bizim niyetimizi sorgulayacağına, bu yasağın kalkmasını sağlayan bir tavır alabilirdi. Bizim farklı inançlara, dinlere eşit mesafede durduğumuzu herkes biliyor. Biz bu konuda özgürlükçü bir konumdayız ve bu çizgimizde ısrar edeceğiz. Ama Başbakan ne yaptı, Kılıçdaroğlu'nun şahsında Aleviliği yuhalattı. Şimdi her fırsatta BDP'yi Zerdüştlük üzerinden suçlamaya çalışıyor. Zerdüştlük de bir suç değildir. Zerdüşt olana her kesiminde saygı göstermesi gereklidir. Başbakan inanıyorsa, kendi inancı islamiyet'de bunu emreder. 'Başkasının inancını aşağılama, hor görme' der ifadesini kullandı.
'VESAYETÇİ ZİHNİYET DEVAM EDİYOR'
Başbakan için her şeyin bir siyaset malzemesi olduğunu ifade eden Kışanak, "Bu memlekette kimse Şamanizmi sorguluyor mu, gündeme getirsek cahillik olmaz mı? İnsanlar farklı inançlara sahip olmuş. Bunu suçlama, aşağılama, ayrımcılık konusu olarak gündeme getirmek, cahillik değilse, bu da inanç konusunda faşizmdir. Bu tekçiliğin ta kendisidir. Başbakan'ın bu sözü bir cahilliğinde göstergesi. İslamiyetten önce bütün halkların olduğu gibi Kürtlerin de inandığı başka bir inanç elbette vardı. Sanki İslamiyet'ten önce halkların hiçbir dini yokmuş gibi davranmasını cahillik dışında kelime bulamadım. Bu da inanç konusunda bir faşizimdir" dedi. Kışanak, "Bugün binlerce Ezidi Kürt bu zulümden dolayı yurtdışına gitmek zorunda kaldı. Süryaniler parmakla sayılır noktaya geldi. Bu zihniyet 2009 yılında Talim Terbiye Kurulu'ndan geçirdiği kararla Asuri Süryani halkını hain ilan etti. Başbakan tekçi zihniyetin kaynağından beslenen bir anlayışa sahip. Tüm inançlara saygılı olmadan bu ülkeyi demokratça yönetemez. Ya demokrat olacak, saygılı olacak, ya da faşist, baskıcı, tekçi sistemi kabul ettiğini söyleyecek" dedi.

Yarın anayasa toplantısı yapılacağını belirten Kışanak, "Nasıl bir yöntemle demokratik Anayasa yapacaklarını tartışacaklar. Biz BDP olarak önkoşulsuz katıldığımızı, Türkiye'nin sorunlarını demokratik çoğulcu Anayasa ile çözüleceği inancıyla komisyona üye verdik. Benzer sorunları yaşayan ülkelerle Anayasa yapım süreçleri bir değişim değil, kökten radikal devrim niteliğinde yapılırsa çözüm yaratabiliyor. Kürt sorununu çözmeyecek bir Anayasa yeni bir anayasa olamaz" dedi.

Hiç yorum yok: