20 Ekim 2011 Perşembe

Katliam Silsilesi ve ‘Bebek Katilleri’- 5

Nuri FIRAT


Tinate Katliamı’nın izini sürerken, yolumuz Bilge Köyü Katliamı’na çıktığı gibi, 1994’teki faili meçhul cinayete de çıkıyor. Aynı zamanda Tinate’de Ağırman Ailesi’nden katledilenlerin yakınlarının 1987’de Efeler Mezrası’nda öldürüldüğü açığa çıkıyor.

Tinate Katliamı’nın hesabının sorulmamamasının, yıllar sonra Bilge Katliamı’na yol açtığını bağlantılarıyla ortaya koyduk. Aynı şekilde Tinate Katliamı’nda Ağırman Ailesi’nden katledilenlerin yakınlarının 1987’de Midyat’a bağlı Efeler Mezrası’nda katledildiğini açığa çıkarıyoruz. Öte yandan Tinate üzerinden Bilge’ye çıkan bağ, 1994’te işlenen Davut Karçi’nin faili meçhul cinayetini de aydınlatıyor.


Katliam silahı 1994'te kullanıldı


Bilge Köyü Katliamı’nın ardından İnsan Hakları Derneği Mardin Şubesi Başkanı Erdal Kuzu bir konuyu gündeme getirdi. 11 Ocak 2010 tarihinde basının karşısına çıkan Kuzu, derneklerine yapılan başvurulardan hareketle Mardin genelinde 1990-2000 yılları arasında 100’e yakın faili meçhul cinayetin işlendiğini ve hâlâ aydınlatılmadığını söyledi. Ardından ise bir olaya dikkatleri çekti. 1994’te Davut Karçi’nin faili meçhul cinayete kurban gitmesi...


Kuzu’nun yanında, yıllardan beri adaleti arayan Davut Karçi’nin yaslı eşi Suheyle Karçi ve babası faili meçhule kurban gittiğinde daha 13 yaşında olan oğlu Yavuz Karçi de bulunuyordu. Davut Karçi’nin faillerinin yıllardan beri devlet tarafından arandığını, ancak adaletin yerini bulmadığını söyleyen Kuzu, şunları dile getiriyordu: “Ancak ne yazık ki bu cinayeti gerçekleştirenlerin kimliklerinin meçhul olmadığını, devlete kayıtlı silah kullanılarak cinayetin gerçekleştirilmiş olduğunu ve bunun devlet adına silah kullanma yetkisine sahip kişiler tarafından yapıldığını kriminal raporlar ortaya koymuştur. Ancak 6 aydır devam eden bu soruşturmada kamu adına soruşturma yetkisine sahip makamların tüm taleplerine rağmen ilgili makamlar 1994 yılında silahın kimin tarafından kullanıldığını adli makamlara bildirmemiştir.”


Silah aynı ama failler gizleniyor


Bu açıklamanın ardından Kuzu, sözü, kriminal raporla belirlenen silahın Bilge Köyü Katliamı’nda kullanılan bir silah olduğuna getiriyordu: “Davut Karçi, 1994 yılında Kızıltepe ilçesinde köydeki ağaçlarını ve evlerini korumak için Derecik Köyü’ne gitmesi ile birlikte köyün girişinde yollarını kesen silahlı kişiler tarafından alınarak katledildi. Savcılık tarafından yürütülen soruşturmada Davut Karçi’nin vücuduna girip çıkmış 3 adet mermi çekirdeği ve 34 adet boş kovan tespiti yapılır. Mazıdağı Savcılığı tarafından yürütülen soruşturmada olayın örgüt üyesi kişiler tarafından gerçekleştirildiği iddia edilerek görevli Diyarbakır DGM Savcılığı’na gönderildi. Diyarbakır özel yetkili savcılık, 2009 yılına kadar daimi arama kararı ile faili meçhul örgüt üyelerini hâlâ aramaktadır. Bilge Köyü Katliamı’nda tutuklanan sanıklardan M.Ç. Mazıdağı Savcılığı’na gönderdiği ihbar mektubunda, 1994 yılında öldürülen Davut Karçi’nin 69 K 0496 seri nolu silahla öldürüldüğünü ve bu cinayetin Bilge Köyü korucuları tarafından gerçekleştirildiğini iddia etti. Mazıdağı Savcılığı tarafından, Mayıs 2009 tarihine kadar Bilge Köyü korucularında bulunan ve katliam nedeniyle el konulan 69 K 0496 seri nolu silah ile 1994 yılında gerçekleşen cinayette bulunan kovanların mukayesesini ilgili kriminal laboratuvarından istemiş, nihayetinde 69 K 0496 seri nolu silahın 1994 yılında gerçekleşen cinayette kullanıldığı bilimsel olarak ortaya konulmuştur. Mazıdağı Cumhuriyet Savcılığı, 1994 yılında söz konusu silahın kimin tarafından kullanıldığını tespit etmek için ilgili komutanlığa yazı yazarak, 1994 yılında silahın kime zimmet edildiğini sormuştur, ancak gelen cevabi yazılarda zimmet senetlerinin yakıldığı, bu neden ile kimin tarafından kullanıldığının bilinmediği ifade edilmiştir. İlgili makamlar 1994 yılında silahı kullanan kişinin ismini vermemekle failleri saklamaktadır. Bu olayda çok somut olarak fail veya failler saklanmaktadır.”


Hukuksuzluğun resmi kanıtı ortada


Aslında bütün mesele bu kadar açık ve somut bir şekilde ortada duruyor ve başından beri bağlantılar üzerinden geliştirmeye çalıştığımız katliamlar serisinin kaynağı da böylece açığa çıkıyor. Başka ne denilebilir ki!


Kuzu’nun son sözleri şöyle: “Söz konusu durum 1990’lı yıllarda bu bölgede yaşanılan hukuksuzluğun resmi kanıtıdır. Davut Karçi cinayeti koruculuk sisteminin bir suç şebekesine döndüğünün açık kanıtıdır. Bölge Köyü Katliamı soruşturmasının eksik olduğu, bu nedenle soruşturmanın ve yargılamanın genişletilmesini; Davut Karçi’nin öldürülmesinde kullanılan silahın devletin envanterinde olduğu sabit olmakla beraber, 1994 yılında kime zimmet edildiğinin bir an önce adli makamlara bildirilmesinin hukuk devletinin gereği olduğunu düşünüyoruz.”


Ağırman Ailesi iki kez katledildi

 

Her yıl tarihler 23 Ocak’ı gösterdiğinde Midyat’ın Zaxuran (Başyurt) Köyü’ne bağlı Efeler Mezrası’nda anma töreni yapılıyor. Çünkü 23 Ocak 1987’de burada 11 masum köylü katledilmişti. Her yıl törenlere katılan yetkililer PKK’yi katliamdan sorumlu tutarken, katledilenlerin yakınlarının 5 yıl sonra Tinate’de katledilmesi ise dikkat çekiyor. “Önce katlet, sonra koruculaştır!” politikasının yürürlüğe konulduğu bir dönemde işlenen katliamla ilgili bu bağlantı bugüne kadar gözden kaçırıldı ve katliam propaganda malzemesi olarak kullanıldı.
Tinate ya da Kutlubey Katliamı’ndan Bilge Köyü Katliamı’na uzanan ve arada çok da genişçe üzerinde duramadığımız başka bir sürü katliama dek genişleyen silsilenin biraz daha gerisine gitmeye çalışalım. Bir bağlantı daha arayalım.

Tinate Katliamı’nda öldürülenlerin soyadlarına baktığımızda dikkatimizi çeken bir husus öne çıkıyor. Ağırman soyadı. Tinate Katliamı’nda kurşuna dizilenlerden birisi de 32 yaşındaki Mehmet Ağırman idi. Mehmet Ağırman, oldukça acılı bir geçmişten geliyordu. 5 yıl öncesinde yaşanan bir katliam vardı ki, Ağırman kendi akıbetinin de aynı olacağını bilemeden bu korkunç olayın acısını 5 yıl boyunca yüreğinde hisseti, yasını tuttu.


Ağırman Ailesi üyeleri Efeler’de hedef seçildi


Her yıl tarihler 23 Ocak’ı gösterdiğinde bayraklı törenlerin yapıldığı, “terörün lanetlendiği” ve “devletimize ve milletimize zeval gelmemesi” cinsinden devlet yetkililerinin nutuk attığı bir köy daha vardı. Bu köy de Midyat’a bağlıydı. Başyurt ya da Zaxuran Köyü’ne bağlı Efeler Mezrası’ndan söz ediyoruz.


23 Ocak 1987’de Efeler Mezrası’nı  basan PKK kılıklı bir grup 7’si çocuk, 1’i kadın, 2’si erkek toplam 11 masum köylüyü katletti. Her yıl yapılan ve “terörü lanet” mitingine dönüşen         törenlerde “Acı Kayıplarımız” başlığı altında katledilenlerin isimleri şöyle yazılıyor: Kadri Ağırman (35), Kahya Ağırman (15), Hanım Ağırman (70), Garbi Akçay (7), Nahide Akçay (3), Vehbiye Akçay (15), Hayriye Akçay (5), Alaettin Ağırman (13), Ekrem Ağırman (23), Ata Ağırman (15).


Tinate’de öldürülen Mehmet ve 5 yıl öncesinde katledilen çocuklar... Aynı ailenin fertleri... Ve olayla ilgili kesinlikle doğru dürüst bir inceleme yapılmadı ve sadece PKK’ye mal edilerek kamuoyunda yıllardan beri bir tür “psikolojik harekatın” propaganda unsuru olarak kullanıldı.


Kılıçkaya’da siviller acımasızca katledildi


Aynı tarihlerde ve yine yakın bölgelerde yaşanan bir başka vahşi katliam daha söz konusu ve bu da anlaşıldığı kadarıyla “psikolojik harekatın” propaganda unsuru olarak değerlendirilmekten öteye ele alınmadı: 20 Ağustos 1987’de Siirt’in Kılıçkaya Köyü’nde 14’ü çocuk 24 kişi katledildi.


Esasında PKK karşıtlığı üzerinden benzer birçok katliam sıralanıyor ve liste halinde sürekli olarak “bebek katili terör örgütü”nün anti-propagandası yapılıyor. PKK’nin özellikle sınır hattında korucu köylerine yönelik yaptığı saldırılar artık PKK yetkilileri tarafından rahatlıkla kabul ediliyor ve bunun için özür dileniyor. Ancak gerçek olan şu ki, PKK’nin yaptıkları ile PKK’ye mal edilenler arasında ciddi farklar bulunuyor. PKK’nin arşivlerini açması durumunda ve burada yapılabilecek incelemelerle gerçekler ile mal edilenler daha rahat bir şekilde ayrışabilecek. Ancak şu durum da kesin ki, üstlenmediği ve lanetlediği halde birçok katliam ısrarla PKK’ye mal edilmeye devam edildi. Bunun en temel nedeni ise kuşkusuz, PKK’nin halk içindeki etkisini kırmak ve katliamların üstünü örtmek oluyor. Bu yöntem hâlâ da kullanılıyor.


PKK’nin yaptıkları ile PKK’ye mal edilenlerin harmanlanarak tamamen PKK üzerine yığılan katliamlar listesinde yukarıda, başından beri işlemeye çalıştığımız bütün katliamlar yer alıyor. İşte buradan hareketle bir saçmalığın olduğunu ve gerçeklerin tersyüz edilmeye çalışıldığını dile getirme çabasını gösteriyoruz.


Ortaya çıkan bulgularla artık birçok gerçek netleştiği için saçmalıktan öteye bir anlam ifade etmeyen listeye bakıldığında gözümüze ilişen başka katliamlar da bulunuyor. Bazı örnekler şöyle: 20 Haziran 1987’de Mardin Ömerli’ye bağlı Pınarcık Köyü’nde 16’sı çocuk 30 kişinin öldürülmesi, 11 Haziran 1990’da Şırnak Güçlükonak’a bağlı Çevrimli Köyü’nde 27 kişinin öldürülmesi (ki, bu kişiler 6 yıl sonra tarihe Güçlükonak Katliamı olarak geçen minibüsün taranması ve yakılması olayında öldürülen 11 köylünün akrabalarıydılar), 21 Ocak 1994’te Mardin’in Savur İlçesi’ne bağlı Ormancık ve Akyürek köylerinde 20 kişinin öldürülmesi...

Hiç yorum yok: