17 Ekim 2011 Pazartesi

Kapitalizmin Tabutuna Bir Çivi Daha!

 
Şimdi herkesin kafasında bu soru var; 68 ruhu geri mi dönüyor? Yoksa 1968’de tamamlanmayan göreve devam mı? Wall Street’in işgali ile başlayan protesto dalgası dünyaya yayıldı. Kapitalist sistemin tabutuna bir çivi daha çakılıyor. Diğerlerinden farklı olarak göstericilerin başını eğitimli orta sınıf çekiyor. Kimilerine göre ise fatura bankalara kesildi ve bu kez onlar ‘günah keçisi’.

Dünya hareketli bir hafta sonu geçirdi. Geçtiğimiz hafta sokağa dökülen, dünya ekonomik sisteminin merkezinde eylemin fitilini çeken “Occupy Wall Street” (Wall Street’i işgal) hareketine Amerika kıtasının yanı sıra Avrupa, Asya ve Afrika ülkelerinden destek geldi. Sokaktaki öfke ve protesto dalgası 15 Mayıs’ta İspanya’da başlayan “15-M Hareketi”nin devamı gibi.

Uluslararası haber ajansları hafta sonu 82 ülkenin 950 kentinde eylemlerin yapıldığını bildirdi. Protestoları organize eden internet sitesi “occupywallst.org”a ise dünya çapında 1500 şehirde dün gösteriler vardı. Zaten site 24 saat kesintisiz Wall Street’teki işgali canlı olarak verdi. Gösterilerin merkezinde Roma, Frankfurt, Londra, Lizbon, Tokyo ve Hong Kong vardı.

Şiddetli olayların yaşandığı Roma’daki gösteriye 200 bin kişi katıldı, çıkan çatışmalarda yüzden fazla kişi yaralandı. Londra’da borsa binasının önünde yapılan eyleme ise WikiLeaks’in kurucusu Julian Assange’nın katılması dikkat çekti. Avrupa’daki gösterilerin zirveye çıktığı saatlerde Paris’te ise G-20 üyesi ülkelerin maliye bakanları, Euro krizine çözüm bulmak için kafa yoruyordu.

Ancak öyle görünüyor ki dünya ekonomisinin liderleri “IMF’nin fonları korunacak” mesajı ile sokağa kulak asmak istemiyor. Zira dünkü dünyanın ortak tepkisi fırsat eşitsizliği, sosyal adaletsizlik, banka ve IMF’nin diktatörlüğü, ekonomik krizin ardından artan kemer sıkma politikaları, ücret kesintileri ve işsizliğeydi. Öfke listesi uzayıp gidiyor. Tepkilerin birleştiği nokta, hedef tahtasında ise banka sistemi var.

‘SİSTEM, BANKALAR ÜZERİNDEN AKLANIYOR’

Dünyaca ünlü New Yorklu ekonomi profesörü Paul Krugman Frankfurter Rundschau gazetesindeki köşesinde durumu “Amerikan rahat yaşam tarzı moral bozukluğu yaşıyor. Bu yüzden de süper güçler korku içinde” şeklinde özetlerken, kapitalist sistemin kaymağını yiyen bankaların artık gözden çıkarıldığı ayrıntısı gözlerlerden kaçmıyor.

Göstericilerin yanı Avrupalı politikacılar, liberaller, sosyal demokratlar, solcular, hatta Hıristiyan demokratlar bir ağızdan banka sistemini topa tutuyor. Bunların arasında menajer partisi olarak bilinen Alman hükümetinin ortağı Hür Demokratlar Partisi (FDP)’nin de yer alması dikkat çekici. FDP Grup Başkanı Rainer Brüderle “Bankalar eğer ev ödevlerini yapamıyorsa el konulmalı” derken, Sol Parti Genel Başkanı Klaus Ernst yeni sistemin insanı esas alınmasını istedi.

Ancak topa tutulan bankacılar deyim yerindeyse “burnundan kıl aldırmıyor”. Kendilerine karşı başlatılan savaşa anlam veremediğini söyleyen Alman Bankacılar Birliği Başkanı Andreas Schmitz, “Politikacılar bize köpürmesin. Banka krizi yok, siyasi güven bunalımı var” dedi. Almanya’da eleştiri oklarının yöneldiği isim ise Deutsche Bank’ın şefi Josef Ackermann. Avrupa’nın en büyük bankasının tepesindeki isim geçtiğimiz hafta “Politikacıların krizi uzun vadede çözemeyeceğine dair şüphelerim var” sözleriyle gündeme gelmişti.

‘SAVAŞI EĞİTİMLİ ORTA SINIF BAŞLATTI’

Bankaların “ortak düşman” seçilmesi kimilerine göre sistemin nefes alması için gösterdiği bir “günah keçisi”. Belki kitlelerin tepkisi ardından hükümetler, Manhattan caddesinden birçok ders çıkaracak ve sistemin aksamaması için bankaları yeniden düzenleyecek. Fakat bu kez siyaset bilimci Claus Leggewie’ye göre sisteme karşı tepkiyi eğitimli orta sınıf organize ediyor ve bundan dolayı daha öncekilerden ayrışıyor.

Zaten göstericiler ipad gibi son teknoloji ürün ve tüketici çılgınlığına karşı çıkarak farklı bir profil çiziyor. Üstelik sosyal medyanın nimetlerinden yararlanmaktan da geri durmuyorlar. Bu yüzden de kimi analizciye göre yeni başlayan “sınıf mücadelesi” diğerlerinden çok farklı. Aynı zamanda insanlığın 200 yıllık demokrasi mücadelesinde de yeni bir kilometre taşı.

Çünkü 2011’de Kuzey Afrika’da diktatörler devrilirken, birileri batının demokrasi anlayışını “emsalsiz adaletini” ve refah düzeyini hep örnek gösterdi. Ancak 2011’in sonuna yaklaşırken dünya, batının da benzer bunalımları yaşadığına tanık oldu. Meğer batı, doğudan göründüğü gibi değilmiş. Yüksek binaların arkasında, batının sokaklarından öfke taştı. Kısacası 2011 kapitalizmin tabutuna küresel bir çivi vurmaya aday. Belki batı ve doğunun yeni ortak bir sistemi kurma zamanı gelmiştir.

Hiç yorum yok: