1 Ekim 2011 Cumartesi

İşte Muhatabını Ahmet Altan'dan Akılı Yapan Şey

KCK Yürütme Konseyi Başkanı Murat Karayılan'ın, Kürdistan Özgürlük Hareketi hakkında yaptığı yalan haberler nedeniyle eleştirdiği Taraf Genel Yayın Yönetmeni Ahmet Altan, bilgi sahibi olmadığı için bir türlü kavrayamadığı Kürt hareketine saldırıyor yine.

AKP Hükümeti'nin himayesinde servis edilen belgelerle, TSK hakkında yaptığı haberlerle, ”sonuç alıcı” işler başardığını düşünen Altan, darbeci TSK ile Kürt hareketini bir tutuyor. TSK'dan bakarak, devrimci bir örgütü eleştirmeye kalkıyor. Açık bir dille, ”yalan söylemeyin, Kürt Halkına tuzak kurmayın” eleştirilerini tehdit addedip korkulara kapılıyor.

Ancak bu düzeyde de olsa Kürt hareketi ile ilişkilenmek Altan da bile devrimci bir sıçramaya neden oluyor. Kuzey Kürdistan'ı kast ederken, ”Kürdistan” diyebiliyor.

Eleştirilerden çok eleştirenlerin elinde silah olmasının üzerinde duruyor. Eleştiri gücünün de bu silahtan kaynaklandığı savında ısrarlı Altan. Oysa hayatın bir cilvesi sonucu kendisiyle çalışmak zorunda kalan her meslektaşının, elinde silah olmasa da, megolomanisinin esiri olarak, Taraf'ı gerçek bir despot gibi yönetiyor dediği Altan.

Kendi iddiasını kendi pratiği ile boşa çıkarabilen ender insanlardandır Ahmet Altan. Elinde silah yoktur ama günlük pratiğinde de demokrasinin esamisi okunmaz. Sansüre karşıdır ama kendi yönettiği Taraf'ta muhabirlerden AKP’ye, Cemaate dokunan haber istemem der.

Kendi lafı üzerine laf söylenmesine tahammülü olmayan Altan, biri de çıkıp açığını gösterince zembereğinden boşalıyor. Kendisine yönelik eleştirileri bir genele yapılmış gibi yansıtarak, ”hepimiz” parantezine alıyor kendisini. Hayatı boyunca örgütlü hiç bir mücadelenin içinde olmamış Altan birden, ”hepimiz” popülizmine sığınarak kendi ayıbına ortak, yandaş yaratıyor.

Karayılan'ın açıklamalarını yorumlarken, ”Sen 'Hepiniz susun, sadece ben konuşacağım, ben akıllıyım' diyeceksin” diyen Altan'ı tanıyanlar çok iyi bilirler ki, bu Altan'ın en temel özelliğidir. Taraf'ın haberciliğe değil kendi yazılarına ihtiyacı olduğunu söyleyen, kuruluş aşamasında önerilerini beğenmediği gazetecileri, ”seni ek olarak dağıtırım” diyen Altan'ın en temel özelliği olarak konuşulur kimsenin konuşmasına tahammül edemediği.

“Ceylanların, Uğurların katillerinin peşine düştünüz mü, o katilleri deşifre ettiniz mi” diye soruyorsun, bu soruyu bize soracak babayiğit daha doğmadı” diyerek birden kabadayılığa soyunarak nara kıvamında, ”postalar” koyan Altan, Uğur Kaymaz cinayetini de Ceylan Önkol cinayetinin de Kürt basın kuruluşları tarafından duyurulduğu ortadayken bu konuda da kabadayı laf kalabalığıyla yalanının örtbas edebileceğini sanıyor. Yanlış hatırlamıyorsam Uğur Kaymaz katledildiğinde Taraf gazetesi de yoktu, Altan da bir süre önce kendisini işten atan Doğan Grubu'na geri dönmüş Hürriyet Gazetesi'nin pazar eklerinde yazıyordu.

‘Yumurta atan öğrencileri’, ‘Tekel işçilerini’ ‘Deniz Gezmiş’i bile Ergenekonculukla suçlayan Taraf gazetesinin aslında hiçbir habercilik başarısı yok. Ancak gazeteye bavulla gelen belgeleri yayınlıyorlar.

Karayılan'ın, Taraf'a yönelik eleştirileri arasında yer alan en dikkat çekici noktalardan biri olan, ”Etrafına bir takım kaçkını, döneği, kontrayı toplayan bu yayın organının kullandığı provokatif üslubu ile çok ciddi tahribatlar yaratmaktadır” sözlerini duymazdan gelen Altan'ın, bu konudaki suskunluğu sükut ikrardandır anlamına geliyor. Altan, etrafında toplanan ”kaçkın, dönek ve kontraya” zımnen sahip çıkıyor.

Kendi yazısına, ”Murat Karayılan'a” başlığı atan Altan, Taraf'a, Kürtçe başlık atarak ‘beyaz adam oryantalizmi’ yapmaktan da geri durmuyor. Kendi etrafında öbekleşen folklorik birkaç öğenin dışındaki Kürtler'e karşı saygısızlığı bir hak görüyor Altan. Bu yüzden de Taraf'ı protesto eden taraflı Kürtler var.

Çok öfkeli Altan. ”Suç üstü yakalanıp köşeye sıkışmış hırsızın saldırganlığı” var dilinde. Aslında asıl öfkesi ‘Neden PKK bitirilemiyor, tasfiye edilmiyor?’ Öyle bir yerde duruyor ki Altan, kendi içinde, nasıl olur da eleştirilir, eleştirilmekle de kalmaz yalanları yüzüne vurulur. Musallat olduğu, yakasına yapıştığı Kürtler'in bileklerinden tutarak ellerini yakasından silkmesine dayanamıyor. Kürtler'in Altan'ın kendine hak ilan ettiği dokunulmazlığına dokunmasına tahammül edemiyor. Altan kendine dokunanı yakmak istiyor. Kürt isyancılarına karşı konuşurken Özel Harp uzmanlarını geride bırakıyor.

”Seni bizim hepimizden daha “akıllı” yapan şey ne?” diye soruyor Altan. Kendi aklına öylesine hayran ki, ”yalan söyleme, ahlaklı ol, provokasyon yapma” eleştirilerine de hemen bir akıl tartısına tutuyor.

Baba (The God Father) serisinin III. filminde, Michael Corleone (Al Pacino)'nun günah çıkardığı Kardinal Lamberto'ya, işlediği günahlardan duyduğu açıyı anlatması üzerine, Kardinal, ”Akıl acı çeker” der. Ahmet Altan'ın cevabını aradığı fark da burada. Birilerinin aklı ülkede yaşanan zulüm karşısında acı çektiği için yıllardır mücadele ediyor. Altan ise hayatı boyunca mış gibi yaparak hem kendi aklını hem de karşısındakilerin aklını kandırmaya çalışıyor.

İşte muhatabını Altan'dan akılı yapan şey.

canerdem2126@gmail.com

Hiç yorum yok: