1 Ekim 2011 Cumartesi

Göçmenler Daha Ağır Sorunlar Yaşıyor

İsviçre'de yapılan araştırmaların sonuçlarına göre, bu ülkede yaşayan göçmenlerin birçok Avrupa ülkesindeki göçmenlere göre daha fazla bunalım içinde oldukları açıklandı. İç çatışmaların yaşandığı ülkelerden gelen kadın ve çocukların rahatsızlık oranları aynı ortamdan gelen erkeklere göre ise yüzde 43 oranında daha yüksek.

İsviçre'de yaşayan göçmenlerin ruh sağlığı bozuluyor. Yapılan araştırma sonuçlarına göre göçmenlerin depresyon başta olmak üzere birçok pisikolojik ve fiziksel rahatsızlıklar yaşadığı belirtildi.

Aynı araştırma sonuçlarına göre İsviçre'de yaşayan göçmenlerin birçok Avrupa ülkesindeki göçmenlere göre daha fazla bunalım içinde oldukları açıklandı. İsviçre'de yaşayan göçmenler sırasıyla Portekiz, Kanada, Finlandiya, Hollanda, İtalya, Norveç, İspanya, ABD, Lüksemburg, Almanya, İngiltere, Fransa, Yunanistan, İsveç ve Danimarka'da yaşayan göçmenlere göre daha fazla ruh ve fiziksel sorunlar yaşıyor.

2009-2010 yılları arasında yapılan araştırma sonuçlarına göre İsviçre'deki göçmenlerde en çok depresyon, sosyal fobi, burnout (tükenmişlik), çeşitli sendrom rahatsızlıkları, panik atak, obsesif (takıntı), içe kapanıklık, kendine güvenmeme veya kendine olan güvenini kaybetme gibi birçok ruhsal sorun yaşanıyor. Yine şeker hastalığı, bel, omuz ve baş ağrıları gibi fiziksel şikayetlerde neredeyse "göçmen" hastalıkları olarak sıralanıyor. Elbetteki göçmenlerin yaşadığı ruhsal veya fiziksel rahatsızlıkların büyük bir çoğunluğuna İsviçrelilerde de rastlanılıyor. Fiziksel rahatsızlıklarda gerek çeşitlilik gerek sıklık durumları yüzde 19 İsviçrelilerde daha fazla yaşanırken, göçmenlerde ruhsal sorunlar İsviçrelilere göre yüzde 26 oranında daha fazla, daha sıklıkla görünüyor.

Göçmenlerdeki özellikle ruhsal sorunlar kadın, erkek ve çocuklara göre farklılıklar teşkil ediyor. İçe kapanıklık, takıntı, kendine güvenmeme ve panik atak halleri erkeklerde yüzde 18 oranındayken kadınlarda bu oran yüzde 43'lere kadar yükselebiliyor. Göçmen çocuklarında ise özellikle içe kapanıklık, hiperaktiflik, uykusuzluk, aşırı iştahsızlık ve dikkat dağınıklığı (adhd) gibi rahatsızlıklara daha fazla rastlanılıyor. Göçmen erkekler yetişkinler arasında ise en çok tespit edilen ruhsal rahatsızlıklar arasında hiçlik, güvensizlik, sosyal fobi ve tükenmişlik geliyor.

'Çatışmalı ortamlardan gelenler daha çok etkileniyor'


İsviçre sosyal, siyasal, ekonomik ve kültürel yaşam biçiminin göçmen rahatsızlıkları üzerinde önemli bir payı olsa da göçmenlerin geldikleri ülkelerdeki sorunları da en az İsviçre'den kaynaklı sorunlar kadar önemli bir payı var. İstastiklerde sırasıyla İsviçre'de yaşayan Türkiye, Tamil ülkesi, Balkan ülkeleri (eski Yugoslavya), Ruanda, Arnavutluk, Nijerya, Filipinler, Peru, Suriye, Irak gibi ülkelerden gelen göçmenlerin ruhsal sorunları örneğin Portekiz ve İtalya'dan gelen göçmenlere göre daha üst seviyelerde seyrediyor.

Söz konusu iç çatışmaların yaşandığı ülkelerden gelen kadın ve çocukların rahatsızlık oranları aynı ortamdan gelen erkeklere göre yüzde 43 oranında daha yüksek. Çatışmalı ortamlardan gelen göçmenlerin genel anlamda ruhsal durumları tüm Avrupa ülkelerinde aynı olsa da İsviçre'deki yaşam biçiminden kaynaklı nedenlerden dolayı ruhsal rahatsızlıkların katmerleşmesine dezavantajlar sağladığını belirtmekte yarar var.

'Önyargılar psikolojik tedaviyi kabul ettirmiyor'


Araştırma sonuçlarına göre söz konusu ruhsal sorunları yaşayan göçmenlerin yaş ortalaması kadın ve erkeklerde 45-55 arası değişiyor. Yaş ortalamaların birinci kuşağa tekabül etmesi kaçınılmaz olarak kendisini gösterirken aynı sorunlardan kaynaklı ikinci kuşağında bunda nasibini aldığını belirtmek gerek. Yaş ortalaması 20-35 arası değişen göçmenlerde özellikle günümüzün ruhsal rahatsızlığı olarak tabir edilen 'stres' bir önceki kuşağa göre yüzde 38 oranında bir artışa sahip.

25-35 yaş grubu arasında sıkça rastlanan rahatsızlıkların başında sırasıyla ruhsal bozukluklara bağlı unutkanlık, dalgınlık, tik oluşumu, sinir boşalımı, şiddet potansiyeli taşıma, ani reaksiyon, özgüven yitimi gibi değişik rahatsızlıklar görülmektedir. Aynı yaş grubundaki İsviçreli veya herhangi bir Avrupa ülkesinden gelenlere göre rahatsızlık oranı yüzde 4 ile yüzde 11 arasında kalırken bu oran yine aynı yaş oranlarındaki göçmenlerde yüzde 60'a kadar yükselebiliyor.

İsviçre'de yaşayan göçmenlerin büyük bir çoğunluğu özellikle birinci kuşağın yaşadığı psikolojik sorunlarını gizlediği ve tedavi yöntemlerinde kaçındıkları aynı araştırmalar içinde yer alıyor. Psikolojik destek veya tedavi görmek istemeyen göçmenlerin oranı her 100 kişiden 78 kişi olarak açıklanırken, bu rakam İsviçreliler'de her 100 kişiden 9 kişiye tekabül ediyor. Psikolojik destek veya tedaviyi kabul etmeyen göçmenlerin ortalama nedenleri arasında dıştalanma, ön yargılara maruz kalma, dikkate alınmama ve deli olarak tanımlanma olarak belirtiliyor. Yaşadığı psikolojik sorunları gizleyenler sırasıyla Sir Lanka/Tamiller, Türkiyeliler, Bosnalılar, Portekizliler, Arnavutlar ve İtalyanlar geliyor.

Göçmen çocukları en ağır boyutuyla yaşıyor


Ruhsal ve psikolojik rahatsızlıkları en ağır boyutuyla göçmen çocukları ve gençleri yaşıyor. Okulda, mesleki eğitimlerde, arkadaşlık ortamlarında, maddi veya manevi olarak karşılaştıkları sorunları ailelerine açmaktan kaçınan ve iki kültür arasında derin çelişkilerle boğuşan çocuklar, aileleri tarafından anlaşılmamak, çevre tarafından ise 'yabancı' görüldüklerinden şikayetçiler. 8-15 yaş grubu içinde yer alan göçmen çocukların önemli ölçüde sorunlar yaşadıkları belirtilirken, bu sorunları paylaşan aile oranı yüzde 18'lerde kalıyor.

Çocukların yaşadığı sorunları anlamaya çalışan ve buna göre destek almak isteyen göçmen ailelerin oranı ise yüzde 10-11 arasında yer alıyor. Okulda, mesleki eğitim dönemlerinde, sosyal yaşam alanlarında ve arkadaşlık ilişkilerinde kendisine yabancı gibi bakıldığını veya bu duyguya kapılanların oranı her 100 çocuktan 46'sının söz konusu duyguyu yaşadığı belirtiliyor.

Neden göçmenler?


Göçmenlerin yaşadığı tüm bu sorunların elbetteki bir açıklaması var. Araştırma sonuçlarında öncelikle bilinen ve değişik ülkelerde göçmen olarak yaşayanların ortak paydalarına yer verilmiş. Buna göre önem sıralaması şöyle yer alıyor: Kültürel uyumsuzluk, yabancı görünme duygusu, sosyal iletişimsizlik, içe dönük yaşamak, bulunduğu ülkede günlük yaşamdaki iletişim diline hakim olmamak, umut zayıflığı, kendisine güvenmemek ve ötekileştirdiğini düşünmek...

Fransa, Almanya ya da farklı bir ülkede göçmen olarak yaşayan topluluklarda görünen bu ve benzer algılamalar araştırmamızın konusu olan İsviçre'de artılar alarak boyutunu değiştiriyor. İsviçre'yi Avrupa'da yaşayan diğer göçmen gruplarından farklı kılan ve ayıran temel faktörlerin başında İsviçre'nin sistematik yapısından kaynaklı katı ve tölere edilmeyen disiplinli yaşam biçimi geliyor. Avrupa Birliği'nin ilgili kurumları tarafında yapılan araştırmalarda İsviçre'deki göçmenler için şu tespitlere yer veriliyor:

Bireysel yaşam biçiminin egemenlikte olması, devlet bürokrasisinin diğer Avrupa ülkelerine göre katı kurallarla donatılması, gizli milliyetçiliğin yaygınlaşması, kültürel yaşam biçiminde kaynaklı çalışma koşullarının bir askeri disiplin çerçevesinde yürütülmesi, göçmen topluluklarının ötekileştirilmesi, sosyal yaşamın monotonluğu, zaman kavramına sıkıştırılmış yaşamlar ve bireyi sosyo-kültürel alanlarda daraltan sokak yaşamındaki disiplin gibi birçok faktörün bireyin ruhsal durumu üzerinde olumsuz etkiler yarattığı tespitine ulaşılıyor.

Entegrasyon dile sıkıştırılmış


Tüm bu etkenlerin yan yana gelmesi sonucu özellikle birinci kuşak göçmenler üzerinde yaşanan ruhsal çöküntü önemli ölçüde ikinci kuşağı da sarmalamış durumda. İsviçre'de yürütülen ve milyonlarca franga mal olan mevcut entegrasyon politikaları ise yaşananlara cevap olmaktan uzak görünmektedir. Entegrasyonun sadece dil ve çalışma koşulları arasında sıkışması veya sıkıştırılması göçmenlerin somut olarak yaşadıklarında veya ruhsal dünyalarını çözmekte uzak görünmektedir. Tüm bunlara rağmen göçmen topluluklarının yaşadığı sorunları bireysel anlamdada olsa aşması için mevcut koşullardan yararlanması ve ruh sağlıklarını psikolojik destekler alarak gidermeleri gerekmektedir. Bunun için biraz cesaretli olamak sağlıklı kuşakların yetiştirilmesinede yardım edecektir. Bundan yola çıkarak belkide ilk adımı aşağıdaki kurum veya kuruluşlara çekinmeden ulaşarak bir ölçüde aşabiliriz. 

Hiç yorum yok: