15 Ekim 2011 Cumartesi

Çukurca'daki Kemiklerin Sırrına Dair

Doğan Barış Abbasoğlu


Çukurca, Çele, Chal ya da Challa. Sarp dağ geçitlerinin kesiştiği bu ilçenin adı dün ilginç bir haberle gündeme geldi. Çukurca’da devlet hastanesi için yapılan kazı sırasında insan kemikleri bulundu.

Aslında kemiklerin hikayesi çok basitti. İnşaat alanı tarihi bir mezarlığın üstündeydi. Geçtiğimiz sene Belediye inşaat kararının çıkmasının ardından mezarları taşımış ama bazılarını gözden kaçırmıştı. Olan biten buydu işte.

Bu haberin Türk basınında yer alan şeklinde ise şunlar yazıyordu: „İnşaat alanına gelen bazı yaşlı vatandaşlar ise kemiklerin tarihte Ermeniler tarafından katledilen Müslümanlara ait olabileceğini ileri sürdü.”

Belli ki Doğan Haber Ajansı haberi daha da ilginç kılmak için mezarlığın geçen sene taşındığı bilgisini es geçmiş, bunun da üstüne yaşlılara dayanarak Ermenilerin „katliamcı” kimliğine vurgu yapmayı seçmişti.

Çukurca ve çevresi hiçbir dönem Ermenilerin geleneksel yerleşim alanı olmadı. 20. Yüzyılın başında Hakkari ve Yüksekova’da küçük Ermeni cemaatleri vardı. Başkale merkezinin nüfusu ise ağırlıklı olarak Ermenilerden oluşuyordu. Çukurca ve çevresi ise yoğun bir Asuri, Keldani nüfusuna ev sahipliği yapıyordu. Bunun yanı sıra o zamanlar büyükçe bir köy olan Çukurca merkezinde geniş bir Yahudi cemaati de bulunuyordu. Cemaat kaynaklarına göz gezdirdiğimizde ilçede Ermenilerin bulunmadığı ya da kayda geçmeyecek kadar az sayıda olduğunu görüyoruz.

1914’te Hakkari’nin Ruslar tarafından işgal edilmesi Kürtler ile Nasturiler arasındaki çatışmaların yoğunlaşmasına neden oldu. Çukurca da bu çatışmaların merkezlerinden biriydi. Çukurca o dönemde hem Rus ile Osmanlı orduları arasında hem de Kürtler ile Nasturiler arasındaki birçok çatışmaya sahne olmuştur.

Nasturiler ile Osmanlı-Türkiye Cumhuriyeti arasındaki çatışma 1924 yılına kadar sürdü. Kürt aşiretleri bu süre içinde sürekli olarak Nasturilerle çatışma halinde oldu. Özellikle İsmail Simko Nasturilere karşı gerçekleştirdiği katliamlarla nam saldı. 1924 yılında Çukurca’nın güneyindeki Zap vadisinde son direnç noktalarının düşmesinin ardından Hakkari’deki Hristiyan etkinliği de son buldu. Hakkari Hristiyanlarının büyük bölümü Doğu ve Güney Kürdistan’a yerleşti. Kalan Hristiyanların büyük bir bölümü de 1970’lerden sonra topraklarını terk ederek Batılı ülkelere göç etti.

Çukurca, Türkiye Cumhuriyeti kurulduğunda Türkiye sınırları içinde dahi değildi. Nasturilere karşı gerçekleştirilen harekatın ardından resmi olarak 1926 yılında Türkiye topraklarına katıldı.

Velhasıl yani Çukurca’da ne Ermeni katliamı oldu ne de Ermeni komitacılar Çukurca’yı yakıp yıktı. Çukurca ve çevresindeki çatışmanın karakteri çok daha değişiktir. DHA’nın umrunda mıdır bunu bilmem tabii.

Geçen sene de Çukurca’nın taş evlerinin kimler tarafından yapıldığının bilinmediğine ilişkin bir haber yapmışlardı. Tüm gezginlerin tuttuğu günlüklerdeki bilgilere ve Amediye’de yerleşik Yahudi cemaatinin belgelerine göre Çukurca’daki Yahudiler yüksekteki taş evlerin bulunduğu mahallede yaşıyordu. Taş evlerin Amediye’deki Yahudi evleriyle gösterdiği benzerliği bile ele alırsanız bu basit sonuca rahatlıkla ulaşabilirsiniz, ama işte bu coğrafyanın bize anlatılandan bambaşka bir tarihe sahip olduğunu itiraf etmek zorlarına gidiyor.

Nihayetinde Çukurca’daki Yahudiler, önce Kürt aşiretleri ve sonrasında Türk ordusunun saldırıları nedeniyle önce Amediye’ye sonra da İsrail’e göç ettiler. 1951’de de Çukurca’da kalan son Yahudiler de topraklarını terk etti.

Yüzyıllar boyunca Yahudi, Asuri, Keldani, Kürt ve Ezidilerin yanyana yaşadığı Çukurca da işte böylece Kürtlere kaldı.

Hiç yorum yok: