9 Ekim 2011 Pazar

Büyük Komplodan Geriye Kalan -3

Ferda Çetin


Almanya ve İtalya’nın, Kürt sorununda Avrupa adına inisiyatif alma kararı on günlük bir süre sonunda, aynı devletlerin açıklamaları ile sona erdirilmişti. ABD daha evvel Yunanistan üzerinde oluşturduğu baskının aynısını İtalya üzerinde de kurmuş, Rusya’ya da bu konuda işbirliği çağrısı yapmıştı. İngiltere başından beri Öcalan’ın Avrupa’da kalması ve uluslar arası bir mahkemede yargılanmasına karşıydı. ABD ve İngiltere sadece bununla da yetinmiyor, Öcalan’ın Türkiye’ye iade edilmesi gerektiğini belirtiyorlardı. Fransa ise, Fransız Savcı François Richard’ın, İtalya’ya giderek Öcalan’ın kaldığı evde arama yapması ile kendi niyetini belli etmişti.

Kürt Halk Önderi Öcalan’ın durumu Avrupa’da bir krize yol açmıştı. Bu konuyu görüşmek üzere toplanan Avrupa Konseyi Temsilciler Komitesi bir karar alamadan dağıldı. Bu görevini, teknik bir komite olan Avrupa Suç Sorunları Komitesi (CDPC)’ne devretti. Bu komite de Öcalan Roma’dan ayrılıncaya kadar hiçbir karar almadı.

Fakat Avrupa devletlerinin ortak tavrına rağmen ortada ciddi bir sorun vardı. Öcalan, Almanya Karlsruhe Federal Mahkemesi’nin 12 Ocak 1990 tarihinde verdiği karar gereği tutukluydu. Öcalan’ı gözetim altında tutan Roma İstinaf Mahkemesi de bu karara dayanıyordu. Bu karar orta yerde dururken İtalya dışına çıkamazdı. Öcalan’ın İtalya makamlarına yaptığı iltica başvurusuna ise yanıt verilmiyordu. D’Allema’nın görevlendirdiği aracılar, Avrupa’nın İtalya’ya yardımcı olmadığını, İtalya’nın tek başına bu sorunu çözmeye kalkışmasının da krize yol açacağını Öcalan’a bildiriyorlardı.

20 Kasım 1998 günü, Federal Almanya Hükümet Sözcüsü Uwe-Karsten Heye, düzenlediği basın toplantısıyla Öcalan hakkındaki tutuklama kararının kaldırıldığını açıkladı. Böylece 8 yıllık tutuklama kararı, herhangi bir mahkeme hükmüne dayandırılmadan, siyasi otorite tarafından kaldırılmış oluyordu. Aynı gün İtalya yetkililer; “Öcalan artık özgürdür, dilediği yere gidebilir” açıklaması yaptılar.

Olayların sıcaklığı içinde, günlerdir protesto eylemleri içindeki Kürtler bu kararı sevinçle karşıladılar. Kimse bu kararlardan kuşku duymadı. Hatta Kürt kurumları Almanya ve İtalya’ya teşekkür ettiler. Oysa bu iki karar, ABD ve İngiltere’nin gerçekleştirmekte oldukları komplonun tırmandırılması anlamına geliyordu. Almanya ve İtalya, bu kararın yol açacağı sonuçları çok iyi biliyordu. Bugün bakıldığında, komployu derinleştiren sürecin, Suriye’den çıkışla değil, Avrupa’nın resmi tutumu anlamına gelen “Öcalan’ı Avrupa’dan çıkarma” kararı ile başladığı daha net görülüyor. Eğer Almanya ve İtalya tutuklama ve gözetim altında tutma kararlarını kaldırmasaydı komplo imkansız olacaktı.

Öcalan şahsında Kürtlere karşı geliştirilen uluslar arası komploda etkisi en az olan ülke Türkiye idi. Türkiye’nin tek başına ne Suriye’yi ne Yunanistan’ı ne Rusya’yı etkileme ne de Avrupa devletleri üzerinde baskı kurma gücü vardı.

Ancak Türk devleti, ülke dışında iki cinayet işledi. Bu cinayetlerle, Kürt halkının ve Öcalan’ın dostlarına “mesaj” verildi. Türkiye dışişleri bakanlığı, MGK ve MİT’in bilgisi dahilinde dört gün arayla iki kişiyi katletti. Bu kurumların bilgisi vardı, çünkü Öcalan’ın Suriye’den baskı yolu ile çıkarılmasına dönemin başbakan yardımcısı Ecevit hararetle karşı çıkıyordu. Ecevit “Öcalan Suriye’den Avrupa’ya çıkarsa PKK meşrulaşır, Kürt sorunu da uluslararasılaşır” diyordu. Demirel de “Amerika istiyor, itiraz etmemeliyiz” diyordu. Ecevit’le dönemin cumhurbaşkanı Demirel bu konuda çok sert bir tartışma da yaşadılar.

Öcalan Avrupa’ya çıktıktan sonra Türkiye tüm ağırlığını, Kürt sorununun meşrulaşmaması, “terör” algısı ile sınırlı kalması faaliyetine ayırdı. Bu yönde gelişmeler olduğunda da tehditlere ve şantajlara başvurdu. 17 Kasım 1998 günü Rusya’da, Petersburg’da, Rusya Devlet Başkanı Yeltsin’in Azınlıklar Danışmanı Galina Starowojoya evinin önünde yaylım ateşine tutularak katledildi. Starowojoya Rusya’da, Öcalan’a siyasi statü isteyen siyasetçilerin en önde gelen ismiydi.

İkinci cinayet 21 Kasım 1998 günü İran’da işlendi. İran Eski Çalışma Bakanı Dariush Forouhar ve eşi Pervaneh öldürüldüler. Forouhar, öldürülmeden birkaç gün önce, İran hükümetine başvurarak, Öcalan lehine bir miting için izin istemişti. İran böyle bir başvuru yapıldığını doğruladı. Türkiye gazeteleri bu cinayetleri, “İtalya’ya Gözdağı” haberleriyle sundu. Rusya ve İran ise bu olayları takip bile etmediler. Çünkü her iki cinayet de TC. patentliydi.


Kürt Halk Önderi Öcalan’a yönelik bu büyük operasyon, daha sonraki tüm verilerle aydınlandı. Kürt halkı açısından kapalı-gizli bir tarafı kalmadı. Özeti: Hukuksuzluk, ahlaksızlık, riyakarlık, sahte dosluk ve güç sahibi egemenlerin kirli çıkar ilişkileri...


Diğer yanda boyun eğmeyen, direnen ve özgürlük mücadelesinde ısrar eden bir halk.

Haklı ile haksızın kavgası hala devam ediyor…

ANF NEWS AGENCY

Hiç yorum yok: