18 Ekim 2011 Salı

Anayasanın Kaderi... Habur... Akıl verenler...

Her şey çok karışık. Her yerde bir kaos. Kim neyi niye savunuyor belli değil. Dünya karışık. Amerika ve Avrupa kapıda olan büyük ekonomik krizi nasıl atlatacaklarının derdinde. Dünya karışık ise bunun Ortadoğu’daki karşılığı iki katıdır.
 
Saddam’ın gidişini dizayn edenler, pekala Ortadoğu’da statükonun duvarından büyük bir taşı çekip aldıklarının farkındalar. Duvar yıkılmak üzere. Duvarı olduğu gibi küçük yan desteklerle ayakta tutmak isteyenler var ve olacaktır. Duvarı revize edip ayakta durmasını sağlayanlar var ve olacaktır. Tabii ki bir de duvarın tümüyle yıkılmasını isteyen güçler var. Herkes bu güçlerin kimler olduğunu biliyor. Ancak Ortadoğu’da diplomasi ve politika zemini o kadar kaygandır ki, zaman zaman bu güçler istemleri ve amaçları açısından çok rahat (geçici olarak) yer değiştirebilirler.

 
Ortadoğu’da PKK ve Güney Kürdistan Federal Devleti de artık Ortadoğu’nun dinamikleri arasında. Çok değil 30 yıl önce Ortadoğu’da bu iki güç yoktu. Sorunlardan biri burdan kaynaklanıyor. Bu iki gücün ismini bile anmak, bazıları için nasyonal narsist egolarının müthiş bir kırılmasıdır. İnkara alışmış bunu bilinçaltı kodlarından silemeyen ırkçı zihniyetler ve onların medyadaki uzantıları şimdilik bu iki gücün ismini anmadan dipolamsiyi yürütmeye çalışıyorlar. Türkiye’de her şeyin bir kaos gibi görünmesinin altında yatan en büyük neden budur. Oysa Ortadoğu’yu yeniden dizayn etmek isteyenler pekala bu iki gücü de hesaba katarak dizyn ediyorlar. Her ne kadar şimdilik PKK “terörist” olarak ilan edilmiş ise de, uluslararası güçlerin PKK’yi terörist olarak gördüklerini söylemek için aptal olmak gerekir. Ve tabii bir de buna gerçekten inananlar var. Onların hangi kategoride anılması gerektiğini, size bırakıyorum. 

 
“Ortadoğu’da en örgütlü ve en demokratik toplum Kürt toplumudur”, bu tespiti ben yapmıyorum, eksiklikleri ve yanlışlıkları ile iyi ya da kötü, dünyayı yönetenlerden bir çoğu yapıyor. Açıkca söylenmemesi, hesapların buna göre yapılmadığı anlamına gelmiyor.

 
Ortadoğu’da kendine pay çıkarmak isteyen Türkiye bu güçlerden birine karşı topyekûn bir savaş yürüterek amacına ulaşmak istiyor. Aslında ikisi de yok olsa daha çok istenendir. Ancak şimdilik PKK’nin kolu-kanadını kırarak, halkından izole olmuş, kendisine her koşul altında ittiat eden bir PKK haline getirmek istiyor.

 
Her şey güllük-gülistanlık(!) iken, devlet ve PKK görüşüyorken, savaşın birden bire tırmanmasının ardında yatan neden bu değil mi? Devlet yönetemeyeceği bir PKK istemiyor…tespiti yanlış olmasa gerek. 

 
PKK’li yönetcilerin yaptıkları açıklamalardan anlaşılan, TC sınırları içinde eşit vatandaşlık ve Kürtlerin mahalli idarelerde kendilerini yönetmeleri. Kürtlerin bu asgari istemine aslında Devlet çoktan razı.
Peki bu savaş niye…

 
Devletten yana görüşmelerde ki kırılma noktası barış grubunun Habur’dan girişi sonrası Kürt halkının verdiği mesajdır. Habur üzerine çok yazıldı ve çizildi. Bana göre Kürt halkı esas mesajını Habur’da verdi.

 
Kürt halkı gerilları karşılarken gösterdiği ilgi ve coşku ile şu mesaji veriyordu: “Kürt gerillarını, Kürdistan’ın geleceğinde, kendi silahlı güçleri olarak görmek istediğini” yeterince anlattı. Ve mesaj netti. Anlaması gereken iki kurum PKK ve TC’dir. Anlamak istemeyenler birçok bahane buldular. Ancak devlet anladı…

 
Habur sonrası TC’nin bütün uğraşı, Kürt halkını PKK’nin silahlı gücünden yalıtmak, PKK’yi izole etmek, yönetilebilir hale getirmek.

 
Yapabilir mi? Zaman gösterecek… Yapamaz ise ne olur..? Güdük bir anayası ile en az bir 10 yıl daha Kürtleri zapt u rap altında yönetmeye çalışacak. Tabii ki Türkleri de. Bir kısmı zindanlarda, bir kısmı dağlarda, bir kısmı sokaklar da, bir kısmı da Avrupa’da yaşamaya devam edecek… Kısacası Kürtler için değişen bir şey olmayacak… Ancak AKP’den demokratik bir anayasa bekleyenler …en büyük hayal kırıklığını onlar yaşayacak.

 
TC’nin demokrasi kaderinin… Kürtlere göbekten bağlı olduğunu kabullenmek bile bir çoğu için psikolojik yıkım olacak… Bir kısmı da ehlileşmiş(!) bir PKK’nin onlara demokrasi getireceğini düşünerek ve inanarak Kürtlerin bütün örgütlü güçlerine karşı büyük bir psikolojik savaş içindeler zaten. Ehlileşmiş bir PKK’nin, burnu sürtülmüş, onuru kırılmış, silahlı gücünü yitirmiş bir PKK’nin Kürt halkı için çözüm olmayacağını Habur kanıtladı… Oysa onlar hala PKK’nin yalan ve dezenformasyonlar ile onurunu kırmak ve itibarını azaltmak ile meşguller. Üstelik “demokratik bir anayasa” için. Asıl ironi de burada…

 
Oysa AKP’yi… iktidarını ve TC’yi korumak isteyenlerin fazla seçenekleri yok…

 
Kürtlere yüzünü Ankara’ya dönmesi için akıl verenler…Köşeciler… Müslüman Kardeşler’in kuracağı ve ne olacağı belli olmayan sistemi, değişimci(!), çağdaş(!) ve demokrat(!) gören ve müthiş ileri bir öngörüye sahip olanlar, Kürtler inde onlara yamanmasını ve eklemlenmesini isteyenler… Durumun pekala farkında …

 
Ancak ne akılları ne de öngörüleri tatmin edici değil, hem de yalnış adrese sunuyorlar… Akıllarını AKP’ye sunsunlar… Hiç bir işe yaramıyor ise kendilerine saklasınlar…


DR.IŞIK İŞCANLI
isikiscanli@hotmail.com

Hiç yorum yok: