12 Ekim 2011 Çarşamba

AKP’de Zulümle Abat Olmayacaktır

M.DELÎLA

Türk devleti siyasi soykırım operasyonlarını her gün sürdürüyor. Böylece bilinçli tüm Kürtler 20. yüzyılda olduğu gibi zindanlara atılmaya, susturulmaya ve toplum teslim alınmaya çalışılıyor. Türk devletinin Kürdistan’daki politikasına itiraz edenler böylece etkisizleştirilmek isteniyor. Şu anda esas olarak BDP’li siyasetçiler ve taraftarları tehlike görüldüğü için onlar saf dışı ediliyor. Eğer bazı Kürt siyasi eğilimlerine göz yumuluyorsa, onlar ya etkisizdirler ya da PKK’ye karşı olanlardır.

Türkiye şu anda Kürtler üzerinde dört dörtlük faşizm uyguluyor. Dün beyaz Türkçü faşizm vardı, bugün yeşil Türkçü faşizm uygulanıyor. Bu kadar siyasetçinin gözaltına alındığı ve tutuklandığı bir yerdeki siyasi rejime her yerde faşizm derler, despotizm derler. Dünyada hiçbir ülkede siyasi nedenlerle bu sayıda zindanlara atılmış insan yoktur. Belki iç çatışmaların çok sertleştiği yerlerde geçici olarak tutuklamalar artabilir, ama Türkiye gibi tutuklamayı bir politika haline getirmiş, tutuklamaları bu düzeyde süreklileştirmiş başka bir ülke yoktur.

Türkiye’de AKP’nin politikalarına karşı çıkalım, bu hükümete karşı mücadele yürütelim demek suçtur. Bir barış anası meydanlara çıkalım, baskılara karşı koyalım, askeri ve siyasi operasyonları durdurmak için gerekirse kendimizi polis arabalarının önüne atalım demiş. Bu konuşmalar ne kadar gerçek, ne kadar mizansen bilemiyoruz. Böyle bir konuşmayı televizyonlar büyük bir suçmuş gibi tekrar tekrar veriyorlar. Türkiye’de gerçekten de tam totaliter ülkelerdeki siyasi anlayış var. Toplumun içine eskiden ajanlar sızdırılıp kimin ne konuştuğu öğrenilirmiş. İktidara muhalif olanlar böylece bulunup saf dışı edilirmiş. Şimdi her yöntemle muhalifler bulunup zindana atılmaya çalışılıyor. Bir zamanlar Olwer’ın 1984 kitabı vardı. Büyük ağabey toplumun nefes alış verişini kontrol ederdi. Topluma nefes aldırmazdı. Şimdi AKP hükümeti de başta Kürtler olmak üzere muhaliflerine karşı bu yöntemi uyguluyor.

AKP hükümeti 1990’lı yıllarda çok kullanılan PKK ile halkı ayırma sözünü çok kullanıyor. PKK ile halk ayrılmalıymış, PKK’ye zor, halka şefkat uygulanmalıymış! Bu tam da tüm faşistlerin devrimcilere ve demokratlara karşı izlediği politikanın aynısıdır. Zaten bu politikayı uygulamak için 1990’lı yıllarda Kürt halkı üzerinde uygulamadıkları zulüm kalmamıştır. AKP de şimdi halkla teröristleri ayırmak için her yöntemi kullanıyor. Hatta bu konuda başarılı oluyorlarmış. Başarıdan kast etikleri, Kürtlerin en ufak bir demokratik tepkisinin şiddetle ve insanları katlederek dağıtmaları ve binlerce siyasetçiyi tutuklamak olduğu anlaşılmaktadır.

En son basından sorumlu bakan Bülent Arınç ve sağlık bakanı televizyonda konuştular. Arınç, psikolojik savaşı iyi öğrenmiş. Türk devletinin yüz yıldır Kürtlere uyguladığı psikolojik savaşın derslerini kendinde somutlaştırmış. 1990’lı yıllara dönülüp dönülmediği o konuşmalarda tam olarak kendini ortaya koyuyordu. Öyle ki hızını alamayarak meclisteki milletvekillerini bile suçlu ilan etmiştir. Bu konuşmaya göre milletvekillerin de diğer siyasetçiler gibi hemen tutuklanması gerekmektedir. Özcesi 1990’lardaki hükümet ne konuşuyorduysa aynısını konuşuyordu. Sadece bazı yöntemlerde bazı farklılıklar dile getiriyordu. Bülent Arınç ayrıca mahkemelerin uzamasını Kürtçe savunma istenmesine bağlıyordu. Böylece Kürtlere nasıl yaklaştıklarını ve Kürtçeye nasıl serbestlik verdiklerini de ortaya koymuş oluyordu.

AKP hükümetinin yanıldığı bir nokta var; o da Kürtlerin geldiği politikleşme düzeyi! Artık tutuklamalarla bu halkı susturmak mümkün değil. Bu tutuklamalardan sonra politikayla uğraşanlar daha da artacaktır. Her gidenin yerini yenileri doldurulacaktır Demokratik siyaset yeni kanla tazelenecektir. Hatta daha kararlı ve dinamik bir kuşağın siyasete atılması gerçekleşecektir. Kürt toplumu artık bu dinamizme ulaşmıştır.

AKP yandaşları artık Türkiye eski Türkiye değil diyerek bu siyasi soykırım operasyonlarını meşrulaştırmak istese de mızrak çuvala sığmıyor. Siyaset üzerinde bu baskı 1990’lı yıllardaki düzeye gelmiştir. Hatta 12 Eylül’ün uygulamaları uygulanmaktadır. Zindanlar yurtsever demokrat Kürtlerle doldurulmuştur. Belki her gün fiziki işkence yapılmıyor; ancak şimdi fiziki işkence yerine yeni baskı yöntemleriyle tutukluların iradesi kırılmaya çalışılıyor.

Eskiden PKK ya da başka örgüt üyeleri tutuklu olurdu ya da eylemlerde yakalananlar zindanlara konulurdu. Şimdi demokratik siyasetçiler, belediye başkanları tutuklanıyor. Bu, Türkiye tarihinde ilktir. İlk defa bu kadar belediye başkanı ya da legal parti yöneticisi zindanlara atılmıştır. Dünyada böyle örnekler yoktur.

Bu kadar siyasi soykırıma rağmen Türkiye’de birkaç yazar dışında ciddi itiraz eden yok. Yandaş basın bu tutuklamaları meşrulaştırmak için bin dereden su getiriyor. Polis akademisi merkezli uzmanları konuşturuyor. Zindanlara atılanlar insan öldüren ya da Ergenekoncular gibi örgütlenip silahlı darbe yapmak isteyenler olarak gösteriliyor. Öyle ki buna inanmayanlar suçlu görülüyor; aforoz ediliyor. Türkiye’de özgür düşünce gerçeği ve demokratlık duruşu bu kadar! Ancak faşist ülkelerde düşünce bu kadar baskı altında tutulur. Herkes de iktidar ne derse onu kabul eder. Türkiye gerçeği şimdi tam da böyledir.

Yandaş basının işi gücü bu tutuklamaları meşrulaştırmaktır. Taraf gibi kimi Kürtleri kandırma rolü üslenmiş olanlar ise “bu kadar olmamalı, ama suç işlemişler” diyerek başka bir biçimde bu tutuklamaları meşrulaştırıyorlar. Tüm basın AKP faşizmini haklı çıkarma ve meşrulaştırma çabası içindedir. Hepsi de odun kırıcısının hık deyicisi gibidirler. Hükümet vuruyor, onlar da daha iyi vurması için teşvik ediyorlar.

AKP hükümeti politikasıyla, psikolojik savaşıyla Türkiye’de herkesi kirletiyor. 1990’lı yıllarda bile herkes bu kadar kirlenmemişti. Bazıları hiç değilse hükümetin politikalarına açıktan itiraz edemeseler de kabul etmiyorlardı. Türkiye’de şimdi herkes hükümetin politikasına destek vermek zorunda bırakılmaktadır. Bugün rengini belli etmeyenler de belli edenler kadar aforoza tabii tutuluyor. Daha doğrusu basın alanında, siyasi alanda herkes AKP’nin terörle mücadele politikasına destek vermek durumundadır. Şimdi de 1990’larda olduğu gibi herkese milli maç tutarcasına AKP politikasını alkışlaması dayatılıyor.

Psikolojik savaşla öyle bir ortam yaratılmış ki, herkes buna göre hareket etmek ve konuşmak zorunda kalıyor. Herkesi böyle kirleten bir faşizm var.

Şimdi tek engel Kürtler kalmış. Onlar da her türlü baskı ve siyasi soykırım operasyonlarıyla susturulmak isteniyor. Kürt halkının mücadelesi karşısında zorlandıkça gerçek yüzünü tüm açıklıkla gözler önüne seriyor. Ama şu kesin ki AKP bu politikaların altında kalacaktır. Şimdiden söylüyoruz, AKP’nin bu yaptıkları yanına kar kalmayacaktır. Belki de AKP kendi sonunu getiren bu uygulamalarla hayırlı bir iş yapmıştır.

Hiç yorum yok: