28 Eylül 2011 Çarşamba

Türk Devleti’nin Ateşle Dansı


Türk Başbakanı Recep Tayip Erdoğan’ın ramazan ayında Kürtleri hedef alan açıklamasının üzerinden bir ay geçmeden Kürt siyasi hareketi üzerinde devlet terörü estirilmeye başlandı bile.
 
            Son bir ayda Kandil dahil olmak üzere Medya Savunma Alanlarının her metre karesine yönelik hemen hemen hergün savaş uçaklarıyla bombardıman yapılmakta. Kuzey Kürdistan’ın bütün bölgelerinde askeri operasyonlar hız kaybetmeden devam etmektedir.

 
            Askeri operasyonlar bir tarafa, legal Kürt hareketinde de son bir haftadır yoğun bir gözaltı furyası başlatılmış durumda. Fatih Altaylı’nın Türk Başbakanı Erdoğan’ın ramazan ayındaki tehditlerinden hemen sonra açıkladığı 1500’e yakın Kürt siyasetçisinin tutuklanacağı öngörüsü yavaş yavaş şekillenmeye başlıyor. BDP’nin açıklamasına göre son üç gün içinde 350 kişi gözaltına alınmış, bunların çoğu tutuklanmış durumda.

 
            AKP hükümeti, Fetullah Gülen cemaatinin de içinde bulunduğu muhafazakar milliyetçi lobi Kürtlere karşı yeni bir konsept başlatarak Kürtleri topyekün mücadele dışı bırakmayı hedeflemektedir.

 
            Kürt siyasilerini şiddetle arasına mesafe koyması gerektiği önerilerini eksik etmeyen AKP siyasetçileri ve cemaat yazarları siyasi alanı Kürtlere darlaştırarak şiddeti tek seçenek olarak onlara sunmaları da tam bir kepazelik örneği! Bu arada şiddet mevzusunda akıl vermeye çalışan kimi çevreler de bir akıl tutulması yaşıyorlar kanımca. Bu çevrelerce eleştirilen PKK’nin silahlı mücadelesi herhalde Kürtlerin bu ülke içerisinde iradesizleştirildiğinden ve bunun doğal sonucu olarak PKK’nin ortaya çıktığından bihaberler.

 
            AKP Hükümeti, Kürtlere karşı uydurduğu KCK kılıfıyla bütün siyasi Kürtleri içeri atmış durumda. En son Şırnak’ta tutuklanan belediye başkanları için Türk medyasında atılan başlık bu kılıfın ne kadar sistemli bir şekilde devreye sokulduğunun işaretidir. Söz konusu haber başlığı “KCK’dan 4 tutuklu” başlığıydı. Bunlar halkın kendi iradesi olmasına rağmen KCK’yle bağlantılandırarak yapılan hukuksuzluğu örtme çabası taşımaktadır.

 
            Özellikle Şırnak’ta böyle tutuklamaların olması akıllara, Erdoğan BDP’nin kalelerini düşürmek istiyor, düşüncesini getiriyor. Botan halkı Yüksekova halkı kadar mücadeleci ve irade sahibi bir halktır. Onlar da Kürt hareketinin bu bölgeden moral bulduğunu iyi bildikleri için burayı etkisizleştirip Kürt siyasetini minimize etmeye çabalıyorlar.

 
            AKP hükümeti ve beraberindeki cemaat lobisi, PKK’nin sistemin Kürtler üzerindeki ağır tecrit baskısı sonucu oluştuğunu bilmiyor herhalde. Kürtlere ne kadar tecrit uygularsan ve baskı altına almaya çalışırsan o kadar düşmanlıklarını kazanırsın. Eminim bu son baskılar birçok insanı PKK saflarına katmıştır. Çünkü Kürtlerin iradelerini baskı altına alırsan onlar da çareyi silahlı mücadelede arayacaklardır. Bu yüzden de kimse Kürtleri şiddetle, kanla suçlamasın.

 
            Bir diğer önemli konu da Sayın Öcalan üzerindeki tecrittir. Öcalan’a tecrit uygularsan adeta arı kovanına çomak sokarsın. AKP hükümeti bunu çok iyi bilmesine rağmen yine de ateşle oynamaya devam ediyor. Öcalan’ın Kürtler için ne kadar hassas bir önemde olduğu geçmişte onun için gerçekleştirilmiş eylemlerden biliniyor.

 
            AKP hükümetinin Kürtler üzerinde her alanda yaptığı baskıların yarın büyük bir patlamaya dönüşeceğini tahmin etmek için kâhin olmaya gerek yok. 2006 yılında Şemdinli’de göz göre göre Kürtlere atılan bomba milleti nasıl serhildanlara sürüklediyse bu baskılar da gün gelecek büyük bir öfke patlamasına yol açacaktır.

 
            Işin ilginç yanı bugüne kadar Kürtlerin öfkesini yatıştıran Kürt siyasileri olmasına rağmen, AKP hükümetinin sebepsiz yere siyasileri içeri attırmasıyla yarın gelişebilecek olaylarda olayları yatıştırmak için muhatap bulamayacağıdır. Kürt siyasetçileri bugüne kadar adeta devletle kitle arasında akil adamlar vasfına oynadılar. Geçmiş olaylarda da gördüğümüz gibi siyasetçiler olmasaydı birçok defa ölümler, linçler yaşanacaktı.

 
            Türk Devleti Kürtlerin bütün kesimlerini karşısına almış bir durumda. Sorun giderek daha çok ölümlere neden olmakta ve şiddet günden güne artmaktadır. Kürtler adeta yol ayırımına doğru sürüklenmektedir. Şayet gidişat bu şekilde giderse bu, Türk Devleti için hiç de iyi olmayacaktır. Çünkü devlet Kürtleri bu şekilde baskı altında fazla tutamayacaktır. Devlet bütün kurumlarıyla zararlı çıkacaktır. Kürtleri de kaybetmenin eşiğine gelecektir. Sorun bir halkın onuru ve var olma sorunuysa bunun önüne hiçbir güç fazla direnemez.
                                                                                                 Mekselina LEHENG
 
mekselinaleheng@gmail.com

Hiç yorum yok: