9 Eylül 2011 Cuma

Sorular ve PKK-Öcalan Diyalektiğin Özü...

DELİL KARAKOÇAN


İleri sürüldüğü gibi “PKK’nin Öcalan’ı boşa çıkardığı, inisiyatif çalmak istediği” savı doğru mudur? Eğer doğru ise, bu “ağırlaştırılmış tecrit” neden?

Bu sava göre “devlet içindeki çözüm eğilimine” bir adım daha “yakın” görülen Öcalan’ın önünün açılması gerekmez mi?

Siyaseten de doğru olacak olan bu değil mi? Tam da müzakere aşamasına gelinmişken; PKK’ye daha etkin müdehale edecek “potada tutacak”, yön verecek şartlar yaratılmaz mı?

Mesela PKK ile daha sağlıklı iletişimi sağlayacak kanallar açılmaz mı? Tüm bunlar için örneğin “ev hapsi” statüsüne alınmaz mı?
Ya da bırakın tüm bunları en azından yasal hakları çerçevesinde avukatları ve yakınlaryla görüştürülmez mi?

Artan siyasal-toplumal gerilimi azaltmak için akliselim davranılıp bir “iyi niyet” gösterisinde bulunulmaz mı?

“PKK Öcalan’ı dinlemiyor” da peki siz dinliyor musunuz; fikirlerini, çözüm önerilerini, barışcıl pozisyonunu önemsiyor musunuz?
Siz muhattap alıyormusunuz?

Öcalan’a ilişkin sizin ağzınızdan neden bir tek olumlu laf çıkmıyor?
Daha da önemlisi, olumlu/ makul bir Öcalan tanımınız neden yok? Varsa neden paylaşmıyor; toplumdaki Öcalan algısını değiştirmek için küçük de olsa bir adım atmıyorsunuz? Neden “terörist, terörist başı” gibi gerginlik arttırıcı ifadeleri ısrarla ve üzerine koyarak sürdürüyorsunuz?

***

Neymiş, “PKK, Öcalan’ı dinlemiyor” muş!

Eğer Kürt sorununun çözümü yönünde Öcalan’dan bir beklentiniz yoksa, “PKK, Öcalan’ı dinlemiyor” saptamanızın bir anlamı olabilir mi?
PKK’nin Öcalan’ı tam anlayamama, uygulamada zorlanma-ki basından izlediğimiz kadarıyla bunu kendileri de kabul ediyor- sorunu olabilir vardır da, ancak “Öcalan’ı dinlememe, ondan rol kapma” sorunu olamaz. 
 

Bir “PKK-Öcalan denklemi-Öcalan diyalektiği var, o da şudur:
Biri diğerinden asla kopmaz. PKK, Öcalan’a her zaman gereksinim duyar, izler. İdeolojik olarak da, siyasal olarak da buna ihtiyaç duyar. Görebildiğim kadarıyla Öcalan, PKK’nin öyle çok söylendiği gibi sadece “baş”ı değil, aynı zamanda gövdesidir. Kitlesi, eylem gücüdür.

PKK’de Öcalan için, kendine olduğu kadar; değişime ve çözüme en yakın ve yatkın yegane organize güçtür. Hem bireysel hem de toplumsal anlamda siyasal tarihi, birikimidir.

Tarihsel siyasal şartlar en azından bugün ve yakın gelecekte bu diyalektiğin değişmeyeceğini birbirlerini daha çok etkileyeceğini gösteriyor. 

***

Yalıtarak farklılaştıran siyaset, toplumcu değil, özel siyasettir. Barışa değil savaşa/şiddete hizmet eder. “PKK Öcalan’ı dinlemiyor” tanımlaması, Öcalan’ı “olumluyor, onure ediyor” gibi gözükse de özünde özel siyasettir. Kürt hareketi üzerindeki baskıları meşrulaştırma, toplamsal dayanaktan yoksun bırakma gayretidir.

Yıllarca denenmiş ve yanlıştır.

Ayrıca asıl proplem “PKK ile Öcalan arasında var sayılan doku uyşmazlığı” değil, Kürtlerin demokratik talepleriyle statükoda ısrar eden güçler arasındaki problemdir.

Devletin ya da AKP iktidarının PKK ve Öcalan tutumunu belirleyen bu yapıların etki düzeyi değil; demokratik hakların kendisidir.

Ünlü düşünür ve kuramcı Chomsky’de, asıl sorunun; “Kürt meselesinin fazlasıyla bir uzun zaman boyunca vahşice baskıya maruz bırakılan Kürt halkının insan ve yurttaş hakları ile ilgili bir sorun” olduğunu kaydetmiştir.

delil-karakocan@hotmail.com

Hiç yorum yok: