21 Eylül 2011 Çarşamba

PKK Nasıl Silah Bıraksın?

İki haftadan bu yana Kürdistan’ın Güneyi ile ilgili izlenimlerimi yazıyorum. Bu hafta da izlenimlerimi yazmaya devam edeceğim. Önümüzdeki hafta ise Maxmur Mülteci kampını anlatacağım. Geçen hafta kaldığım yerden devam ediyorum;
Biçim değil öz önemlidir demiştim, geçen haftaki yazımda. Kürdistan’ın güneyi yapılan imar faaliyetleri ile biçimini değiştirmiş. Kürdistan’ın güneyi modernleşmiş. Üretimi artırmak için dış ve iç kaynaklı yatırımlar da yapabilirsiniz. Ancak bu biçimden öteye hiç bir anlam taşımaz. Önemli olan insanların kafa yapısını değiştirmektir. Güney Kürdistanlıların kafa yapılarını değiştirebilmek için de orada yaşıyan insanlara yatırım yapmak gerekir. Güney Kürdistanlı kardeşlerimin kafalarına “Kürdistan denilen vatanın sadece Kürdistan’ın güneyinden ibaret olmadığını” yerleştirmek gerekir diyorum. Bunu yapmadığınız takdirde Kürdistan’ın güneyinde yaşayanlar Kürdistan’ın diğer parçalarında yaşayan insanları “harici”, ”Kürdistan’a Tıkıye”li olarak görür. Bu anlayışta Kürtlerin birliklerini sağlamaya engeldir.

On dokuz yıl önce Hewler’de bir dükkandan sigara alırken dükkan sahibi bana “Kak tu hariciyi” diye sormuştu. Bende kendisine “Ez Kurdistanimê, Hewler, Diyarbekir, Mahabad, Qamişlo hemû ê mine” diye cevap vermiştim. ”Na kak tu hariciyi tu Kurde Tırkiye ye” dediğinde ise kendisine ”Harici bave teyê” demiştim. Ondokuz yıl sonra ülkemin güneyini tekrar ziyaret ettiğmde aynı sorularla karşılaştım. Kürdistanı sadece “Kürdistan’ın Güneyi” olarak gören mantık maalesef değişmemişti.

Zaxo’da ondokuz yıl önce gezdiğim yerleri arıyordum. Yanımdaki dostum lokantaya girip öğlen yemeğini yiyelim teklifinde bulundu. Lokantaya doğru ilerlerken bir peşmergenin bana bakıp gülümsediğini gördüm. Lokantanın kapısında bize yanaştı. Bana “sen Serhat Bucak değil misin?” dedi. Evet benim diyince boynuma sarıldı, üç, dört defa öptü. “Seni Roj TV’den izliyoruz. Yaptığın yorumlar bizi mutlu ediyor” dedi. Birlikte lokantaya girdik. 
Anlatmaya başladı; Uludere’liymiş, onbeş yıl peşmergelik yapmış. Şimdi Kürdistan’ın güneyinden emekli. Ay’da kendisine 250 TL civarında emekli maaşı bağlanmış. Emekli peşmergelere ev yapmaları için arsa veriyorlarmış. Benim Uludereli peşmergemde ev yeri için müracaat etmiş. Kendisine “sen bizim cinsimizden (vatandaşımız) değilsin, onun için sana arsa vermeyiz” demişler. Uludereli peşmerge onbeş yıl peşmergelik yapmış, savaşmış. Ancak cinsi (yani Kürdistan’ın kuzeyinden) ayrı olduğu için kendisine ev yeri vermemişler. Dedik ya sadece geniş caddeler, devasa oteller, işyerleri yapmak, üniversiteler kurmak, otobanlar yapmak yetmiyor. Yapılanların hepsi görünürdeki biçim değişiklikleri, önemli olan öz’ü değiştirmektir.

Öz’de değişiklik olmayınca Kürdistan’ın kuzeyinde nefes nefese yürütülen mücadeleyi de kavrıyamıyorlar. Artık dönem değişti, PKK’nin de silahlarını bırakıp, demokratik mücadele yapması gerekir diyorlar. Bunun içinde PKK’nin gerillayı dağıtıp demokratik mücadele yöntemini kullanması gerektiğini söylüyorlar. Kendisi ile tartıştığım Stockholm Teknik Üniversitesi’nden mezun olup halen Duhok’ta mühendislik yapan ismi bende saklı birisi “PKK ortadan kalkmadan Kürdistan sorunu hal olmaz” diyordu. Çok sert tartıştık. Dilimin döndüğü kadar Kürtlerin birliğinden bahsettim. Hangi parçadan olursa olsun herhangi bir Kürdün tırnağı taşa gelse yüreğimin sızladığını dilimin döndüğü kadar anlatmaya çalıştım. Sözlerinin yanlış anlaşıldığını söyledi. İnşallah öyledir. 

Evet sadece Duhoklu mühendis Kürt değil, Kuzey Kürdistanlı kimi aydınlar da durmadan PKK’nin silahları bırakmasından dem vuruyorlar. Ancak yapılan siyasal ve askeri imha operasyonlarına rağmen hangi vicdan Kürtlerin silahsızlandırılmasını isteyebilir. Kürdistan’ın kuzeyinde Kürtlerin silahsızlandırılmasını isteyenler Kürdistan’ın güneyinde Kürtlerin silahsızlandırılmasını isterler mi? Ben istemem. Yüce Allah’a inandığım gibi biliyorum ki Kürdistan’ın hem kuzeyinde, hem de güneyinde Kürtler koşulsuz olarak silah bıraktıklarında onlara bir saat bile yaşama hakkı tanımazlar. Bugüne kadar elde edilen değerleri bir saat içinde yok ederler. Gelecek hafta Mahmur’da buluşmak üzere hoşça kalın.
***
KÜRDİSTAN TARİHİNDE BU HAFTA:

* Kürt tarihçi Hüsen Husni Muqriyani 20 Eylül 1947 tarihinde Bağdat’ta aramızdan ayrıldı.  

* 20 Eylül 1992 günü Kürt bilgesi, yazarı, siyasetçisi 49’lar,23’ler ve DDKO davası sanığı Apê Musa (Musa Anter)       Diyarbekir’de uğradığı kontra saldırısı sonucu Kürdistan şehitlerine katıldı.

* Sömürgeci İran ile Irak devleti arasında sekiz yıl süren savaş, 22 Eylül 1980 tarihinde başladı. Kürdistan’ın doğu ve güneyini de kapsayan bu sömürgeciler arası savaşta onbinlerce Kürt yaşamını yitirdi.

* 24 Eylül 1996 tarihinde Diyarbekir E-Tipi cezaevide PKK’li tutsaklara yönelik yapılan saldırıda 10 Kürt tutsak kafalarına ve vücutlarına kalaslarla vurularak şehit edildi.

YUSUF SERHAT FAİK
serhatbucak46@hotmail.de

Hiç yorum yok: