18 Eylül 2011 Pazar

Kıyamete Çeyrek Kala

Birinci ve ikinci emperyalist paylaşım savaşlarının ana hedefi Ortadoğu bölgesi idi. Ama bir türlü kalıcı bir paylaşım yapılamadı. Halkların direnişi ve soğuk savaş şartları bunu olanaksız kıldı. Paylaşım sonuçlanamadığı için de İsrail devleti kurulduğundan beri Filistin ve Lübnan odaklı bir çatışma hep süregeldi. SSCB yıkıldıktan sonra ortaya atılan “Savaşlar-devrimler çağı bitti, barış çağı açılacak” söylemlerinin itibarı üç gün sürmedi. 

Tersine emperyalizmin “yeni dünya düzeni”ni yani yeni paylaşımları gündeme getirmesiyle dünyanın dört köşesini ateş sardı. Daha o zaman birçok bilim insanı bu durumu üçüncü paylaşım savaşı olarak adlandırmıştı. Ama bu savaşın öncekiler gibi 3-4 sene içinde bitmeyeceğini, aralıklı ve parça parça uzun yıllar sürebileceğini söylemişlerdi. 

Yaşananlar bu analiz sahiplerinin öngörülerini doğruladı. Balkanlar, Kafkaslar, Afganistan derken sıra esas hedef olan Mezopotamya ve Ortadoğu’ya gelmiş bulunuyor. Aslında kıyamet çoktan koptu da taksit taksit her yere yayılıyor.

Bir yanda bölgenin çağdışı despotik rejimlerine karşı demokrasi ve özgürlük isteyen halklar ve halkların isyanlarına rağmen ayakta kalmaya çalışan despotlar, bir yanda da halkların bu durumunu sömürerek bölgeden pay kapmaya çalışan emperyalist devler. Bu durumda bazen at izi it izine karışsa da ya da karıştırılsa da halkların özgürlük istemleri haklıdır ve kazanmalıdır.

Bu kargaşada her iki paylaşım savaşından sonra özgürlüğü ve iradesi gasp edilen Kürt halkı da yükselttiği özgürlük mücadelesiyle artık kölelik zincirlerini kırmak istiyor. Kirli çıkar koalisyonları kurularak üçüncü paylaşım savaşının da kurbanı edilmek istenen Kürt halkı büyük bir direnişle özgürlüğünü kazanmak istiyor.

Soğuk savaş yıllarında NATO’nun ileri karakolu olarak ayakta kalan ya da tutulan TC rejimi bugün de BOP’un taşeronu ve bekçisi olarak destekleniyor. AKP ise bu desteği Kürtleri ezmek ve bölgenin kabadayısı olmak için kullanıyor. AKP liderliğindeki Türkiye gerçekten model olabilir mi? Bu haliyle yani kendi içinde Kürtlerle savaşıp onları imha etmeye kalkışırken, dikta rejimine dönüşürken nasıl ve kime model olacak? Kürdistan fatihi olmaya kalkışırken ülkeyi ve bölgeyi kıyamet ateşinin ortasına doğru sürükleyerek kime model olacak?

Türkiye gerçekten model olmak istiyorsa, AKP ve Erdoğan dışarıya verdiği akılları öncelikle kendisi için kullanmalıdır. Yani ezilen halkın feryatlarını duymalı, savaşa-imhaya değil de barışçı-demokratik çözüme kafa yormalıdır. İstenirse bunun çok da zor olmadığı görülüyor. Basına sızan ya da sızdırılan devlet-PKK görüşmeleri bunu gösteriyor. 

Şimdi sorulması gereken ‘bunu kim, niye sızdırdı’dan önce varılan mutabakatların içeriği ve AKP’nin bunlardan niye yan çizdiğidir. Tartışılması gereken budur. Barış ve demokrasi güçleri bu mutabakatların uygulanması için harekete geçmelidir. Devleti ve AKP’yi buna zorlamalıdır. AKP de kırk tane devleti araya sokmayı bırakıp Sayın Öcalan’a uygulanan hukuk dışı tecride derhal son verilmeli, doğrudan görüşmelere yeniden başlamalıdır. Bu başarılamazsa gemi azıya alan AKP diktası İttihatçılar ve Enver Paşa gibi ülkeyi de bölgeyi de felakete sürükleyecek ve yüzyıllarca unutulmayacak bir felaket modeli olacaklardır. Bedelini de halklarımız acı biçimde ödeyecektir. 

AKP’nin Kürtlerin sırtından Ortadoğu kabadayılığını ilan etme gayretkeşliği boşa çıkarılmalıdır.

SUAT BOZKUŞ
suatbozkus@hotmail.com

Hiç yorum yok: