18 Eylül 2011 Pazar

Görüşerek Dövüşme

Ayhan BİLGEN
 
Devletlerin görüşme yolu ile siyaset yapması diplomatik bir yöntemdir.

Dövüşme ise bu siyasetin varlık nedenini, ana omurgasını oluşturmaktadır.


Türkiye ile İsrail ilişkilerinde gerilime dayalı söylemin egemen olduğu bu günlerde, “füze radarları erken uyarı sistemi” ile son derece stratejik bir jest yapılıyor.


İsrail’i doğrudan ilgilendiren bu adım, neredeyse sıcak savaş atmosferindeymişiz gibi gözüken günlerde gerçekleşiyor.


Her türlü askeri ve ticari ilişkiyi aşan bu girişim, sözlü sataşma ya da hedef göstermeye dayalı siyaseti meşrulaştırabilecek ölçektedir.


Türk devleti ile PKK ilişkilerinde ise tam tersi bir arka plandan söz edebiliriz.


En azından içeriği bir süre gizli tutulmuş da olsa görüşmeler devam ederken, dövüşmekten vazgeçmeyen bir siyaset tercih ediliyor.


Bir yandan görüşürken diğer yandan tutuklamaya, operasyon yapmaya devam eden bir devlet açısından görüşmelere yüklenen anlam bir kez daha analiz edilmelidir.


Tam görüşmelerle sonuç alınıyorken, Kürt tarafının bu süreçten rahatsız olarak silaha sarılıp süreci sabote ettiği iddiası neredeyse bütün zihinlere kazınmış durumda.


Konuya en ilgili gözüken yazar ve aydınlar bile, görüşmelerdeki havanın neden uygulamaya yansımadığını kurcalamak istemiyor.


Görüşen heyetin eğilimi ya da söylemini, arkasındaki siyasal irade ile mutlak uyumlu kabul ederek değerlendirme yapmak bazen son derece yanıltıcı olur.


Yayınlanan son görüşme, birçoğunun zihninde “madem tüm bunlar konuşulabildi ise yeniden savaşmak niye” sorusunu şekillendirdi.


Muhtemelen Özal’lı yıllarda dolaylı olarak yapılan görüşmelerden, İmralı Adası’nda yapılan son görüşmelere kadar tüm arka planı irdelediğinizde görüşmelere yüklenen anlam çok daha sağlıklı görülecektir.


Karşınızdakini istediğiniz noktaya çekemediğinizde ya da taleplerinizi tek taraflı olarak kabul ettiremediğinizde görüşmeleri kesmek, aslında size yönelen taleplere cevap verememenin sonucunda gelişir.


Adına görüşme yaptığınız siyasi iradeyi ikna edemediğinizde suçu masanın karşı tarafındakilere yıkarak çekilmek bilinen bir müzakere yöntemidir.


Yeniden masaya dönene kadar tarafların gücünü gösterme ihtiyacı da savaşın bir kuralıdır.


Sorunu zora dayalı yöntemlerle çözeceğine inanan taraf, bunu test etmekten geri durmayacaktır.


Hangi ölçekte ve ne kadar zamana yayılmış bir kavganın yaşanacağını bazen sadece tarafların gücü belirlemez.


Toplum psikolojisi hatta üçüncü taraf ülkeler de artık yeni gerilim denkleminin belirleyenleri konumundadır.


Masada iki taraf olarak konuşma yolu ile çözemediğinizi alanda çok tarafla çözmeye yeltenmek başkasının kanı üzerinden siyaset yapmaya yeltenmektir.


Savaşı sorunun nihai çözüm yolu olarak görmek mi daha eleştirilmeye değerdir, yoksa muhatabınızı daha gerçekçi psikoloji ile masaya çekmek için savaşmayı göze almak mı?


İkisi arasındaki farkı görmeden yapılan tüm değerlendirmeler haksızlığa dayanmaktadır ve hayal kırıklığına uğramaya mahkumdur.

Hiç yorum yok: