10 Eylül 2011 Cumartesi

Faysal Dağlı'dan Ahmet Altan'a "Alçaklık" Dersi

Türk usulü liberalizmin Kürtler üzerindeki bilinç çarpıtması Ahmet Altan, Kürtlere, “ikiyüzlü alçaklar” diye küfreden bir yazı kaleme aldı. Daha önce bir çok yazımızda ipliğini pazara çıkardığımız MİT ve Genelkurmay gazetecisi Ahmet Altan’a arkadaşımız Faysal Dağlı iyi bir cevap vermiş. Buraya alacağım Faysal Dağlı’nın yazısına “büyük alçak”ın kim olduğunu anlatan kısa bir yazının dışında ekleyeceğim bir şey yok.
 
Dersim’de futbol oynayan polislere yönelik gerilla saldırısında maç seyretmekte olan komiser eşinin hayatını kaybetmesine üzülmeyen her Kürt “iki yüzlü” ve “alçaktır” diyor Ahmet Altan.
 
Böyle demekle edepsizlik yapmış
 
Ortak sevinç ve ortak üzüntü, ortak değerlere ve olanaklara sahip toplumlar için geçerlidir. Türklerle, Türklerin her dönem katlettiği Kürtlerin ortak sevinci ve üzüntüsü hiç bir zaman bir olmadı. Bundan sonra da olmayacak.
 
Ahmet Altan, Türk savaş uçaklarının günlerdir bombaladığı Güney Kürdistan’daki sivillerin katliam için:
 
“...Aralarında küçücük çocukların da bulunduğu yedi kişiyi kimin öldürdüğünü bilmiyorum ama Genelkurmay’ın ciddiyetle, saygıdeğer ve güvenilir olmanın önemini kavrayarak çaba gösterdiğini ilk kez görüyorum. “Askerî vesayetin” bitmesi bu demek işte, ordunun, kendisiyle ilgili ağır bir iddiaya, bu iddiayı yayımlayanları tehdit etmeye kalkışmadan, haklılığını kanıtlamak için belgeler ortaya koyarak cevap vermesi...” diye yazarken sahtekarlık yapmaktadır.
 
Türk Genelkurmayı gerçekleştirdiği sivil katliamı elbette üstüne almayacaktır. Ayrıca Kürt katili Türk Genelkurmayı’nın kendi suçsuzluğunu Ahmet Altan’a anlatmasının ve ona belge göndermesinin Kürtler için hiç bir değeri yoktur. Ulu orta öldürülmemeyi bize bir tür Türk lütufu olarak sunan Ahmet Altan’a alçaklıkla ilgili diyeceğimiz şey şu:
 
Türkler yüz yıllardır Anadolu’da ve Kürdistan’daki bütün uygarlıkları yağmaladılar. Ermenileri, Rumları, Kürtleri ve Süryanileri katlettiler. Yığınlar halinde katlettikleri insanların evlerine, tarlalarına, kadınlarına ve mal varlıklarına el koydular. Daha sonra da soykırıma ve katliama uğramış halkların Türkleri katlettiğine inanan ve onların katliama uğramalarına sevinen acımasız, nesiller yetiştirdiler.
 
Başkalarının ölümüne sevinen alçaklık bu topraklara Türk devletinden ve onun katliamlarına ortak olup sevinen nesillerden miras kaldı.
 
Evet, başta Ahmet Altan olmak üzere Türk rejimi altında yaşayan hepimiz biraz alçağız. 
 
Fakat Kürtler alçaklıkta, Anadolu’yu ve Kürdistan’ı halklar mezarlığına çevirmiş “büyük alçaklık”ın kötü mürekkepli silik kopyası bile değildir....
 
Sizi, Faysal Dağlı’nın Ahmet Altan’a alçaklık dersi veren yazısıyla baş başa bırakıyorum
 
bildiricihasan@hotmail.com
 
****
Sefaletin Ahmet Altan’ı
Faysal Dağlı
 
Ahmet Altan kısa pantolonu ile İstanbul sokaklarında, mahalleden tanıdığı son Ermeni ve Rum çocukların bozuk Türkçelerini taklid edip onlarla dalga geçtiği yıllarda, Fransız yazar Sartre, bir gazeteciye Cezayir’de vicdanları ve uygarlıkları pisliğe bulanan Fransızlar için; ‘’Biz bugün herhangi birilerine aklı verme hakımızı yitirdik’’ diyordu.
 
Kürdistan’da çatışmaların yeniden kızıştığı bu süreçte kolonizatorlüğün sefaletinde bocalayan Türk yazarları Kürt tarafına akıl verme yarışına giriyor. Medya ve siyaset pazarındaki ‘’vicdanlı’’ Türklerden Ahmet Altan, Kürtleri, kendi ordusu ve devleti ile eşleştiriyor, kendi deyimi ile ‘’Silvan’da otların arasında uyurken öldürülen’’ askerlerin faturasını Kürtlere kesiyor.
 
Taraf gazetesi ve yayın yönetmeni Ahmet Altan bir süredir Türk tarafındaki bu edebi, siyasi ve ‘’ahlaki’’ akımın öncülüğünü yapıyor! Taraf gazetesinin artık iyiden iyiye kirlenen dili, haber tarzı, yayın yönetmeni Ahmet Altan’ın Kürtlere üstten bakan yaklaşımları, ‘’en akıllınız gelsin’’ hezeyanları, artık onları tanımlarken insaflarına ve aydınlıklarına vurgu yapan imlanın tırnaklarını bile incitiyor.
 
Türk kolonizatörlüğünün ‘’aydınlanmış’’ vicdanı Ahmet Altan Kürtleri şimdiye dek; ırkçılıkla, demokrasiden anlamamakla, PKK’nin askeri vesayeti altında olmakla suçlamasının yanısıra, 6 Eylül 2011 tarihli yazısında da Kürt aydın ve siyasetçilerine ‘’alçak’’ diye hakaret ediyor. Ahmet Altan’ın zaviyesi ve Taraf’ının seviyesi Batı cephesi gibi, hep aynı! Türkiye’den Kürdistan’a doğru esen rüzgarlar hep küfür, hakaret, aşağılama ve tehdit taşıyor.
 
Altan’ın önünde sektiği ‘’Post-Kemalist’’ kervanın, klasik Türk faşizminin ‘’ne mozaiği ulan, PKK’ya terörist de de gel’’ kabalığından daha şık durduğunu görüyor ve Sezar’ın hakkını anmadan edemiyoruz. Şimdilerde ‘’paşasının başbakanı’’ ile birlikte, kendi çocukları ile aralarına mesafe koymayan Kürtleri hapishaneye yollamakla tehdit edip, ‘’alçaklık’’ ile itham ediyorlar. Eskiden sokak ortasında katlediyorlardı.
 
Altan Kürtlerin kafasını bulandırabileceğini, Kürtleri kendi hak mücadelelerine karşı çıkarabileceğini varsayarak hareket ediyor. Bunun için havada manşet desteği verdiği Türk uçaklarının roketlediği Solin bebeğin ve ailesinin katlini bilerek, görerek, tasarlayarak, delil karartarak, taamüden yine Kürtlere fatura ediyor. Aynı anda 32 uçak ile ülkemizin çocuklarını, hamile kadınlarını, hayvanlarını, ağaçlarını, böceklerini, dağlarını bombalayan ordusunu övüyor!
Altan, Kürtlerin kendilerini, vatanlarını savunmasına hiddetleniyor, Kürtlere ‘’alçak’’ diye hitap ediyor. Yazısında; Dersim’de halı sahada top oynayan özel tim polislerinden bahsederken, sandık ki, hâlâ altında hesabı görülmemiş Kürt cesetlerin yattığı bu topraklardaki katliamların da sözünü edecek, hesabını soracak, bu suçu işlemiş ve gizlemiş bir ordunun övücüsü olmaktan imtina edip, altında katledilmiş ana ile bebeğinin birlikte gömüldüğü toplu mezarların üstüne işgalcilerin top-tüfek çatmasını kınayacak! Sandık ki ordaki çatışmada ölen özel tim eşi kadının gencecik yaşamına mal olan işgal rejimini lanetleyemediği için özür dileyecek!
 
Tehdit ve işkence altındaki onurlarını, varlıklarını, işgal altındaki ülkelerini korudukları için Kürtleri kınıyor, kimyasal operasyonlarda Kürt gençlerini zehirleyen bir generalin komuta ettiği genelkurmayın önünde hazrola geçmedikleri için ayıplıyor!
 
Altan zalim ile mazlumu, katil ile maktulu, mücrim ile masumu aynı kefeye koyuyor ve Kürtlere insanlık dersi veriyor!
 
Bu ne hiddet Altan! Sanki Kürt askerleri Bolu’nun dağlarını işgal etmiş, otlarınızın arasında uyuyor!
 
Kürtleri PKK’yi eleştirmemekle, onları gerillanın askeri vesayeti altında olmakla suçluyor! Altan Kürtlerin ne bugününü ne de dününü biliyor. Kürt hareketleri içinde en büyük dalgayı yaratanların en çok eleştirildiğini bilmiyor. Kürtler arasındaki renkliliğin, Kürtlerin kendilerini eleştirebilme yeteneklerinin kendisinin tahayyül bile edemeyeceği düzeyde olduğunu bilmiyor. Varlığını PKK’yi eleştirmeye adamış çok sayıda Kürt internet sitesi ve gazetesi olduğunu ve kendi yazılarının buralara asıldığını bilmiyor. Ama Kürtler de kendilerine demokrasi dersi veren Altan’ın kendisini eleştiren hiçbir Kürdün yazısını yayınlamadığını iyi biliyor.
 
Altan’ın derdi Kürtlerin ona, korumak istediği sisteme yaranması ise, ‘’efendi manitunun’’ karşısında kendilerini aşağılamaları ise daha çok bekler. Altan gitsin Taraf gazetesinin gündem toplantılarında ‘’kovdum seni’’ diyerek tıfıl editörlerine fiyaka yapsın! Ahmet Altan resmini Atatürk gibi çerçeveleyip yazılarını kelam-ı mukades gibi internet sitelerinin müstesna vestiyerine asan birilerini bulabilir, gazetesine yazı yazmak için parende atan kerameti kendinden menkuller de bulabilir. Altan; erkekçe ve kolonizatörce bilmediği için ‘’ay ne müthiş yazıyor’’ diyen evde kalmışlara, fikirden, akıl ve izandan mahrumlara, mehter marşıyla coşanlara, onları etkileyen yazılar yazmaya devam edebilir.
 
Ancak bilmeli ki, Kürt mezatında ipliği pazara çıkalı çok oldu! Ahmet Altan’ın Kürtlere, Kürt aydınlarına öğretebileceği hiçbir şeyi yok. Kürtler direnişleri ile ona demokrasiyi de, insanlığı da öğretiyor. Altan şimdilerde gazetesinin manşetlerinde topa tuttuğu balyozlu generallerin posasını ona, o aşağılamaya çalıştığı Kürt gençlerinin yolladığını unutturuyor. Türkiye’nin martını, mayısını, eylülünü faşizm sosuna bulandırıp, bu ülkenin geleceğini zehir zıkkım eden Türk militarizminin façasını alanların, JİTEM ile eşleştirerek aşağılamaya çalıştığı Kürtler olduğunu unutturmaya çalışıyor! Ve ‘’Kürtlerle müzakerelere’’ psikolojik zemin hazırlamak için çıkarılan Taraf’a yayın yönetmeni olmasını da onlara borçlu olduğunu…
 
Altan ve onun Taraf’ı Türk ulusuna ve Türk devletine iyilik yapmak istiyorsa, onlara; Kürd’e, Ermeni’ye, Arab’a, Süryani’ye, Alevi’ye, Ezdi’ye, Yunan’a, Rum’a, Roman’a, solcuya, sosyaliste, hülasa işgal topraklarının insanına karşı her türden suçun pervasızca işlendiği kanlı geçmişlerinin üzerini ustalıkla sıvamanın yol ve yordamını değil, Sartre gibi ‘’hepimiz katiliz’’ demesini öğretmeye çalışmalıdır. Bunu yapmadığı sürece ona ‘’sen de katilsin’’ diye haykırılacağını bilmelidir!
 
‘’Müzakerelerin’’ şeyh-ül zakiri Ahmet Altan, olacaksa da ‘’barışı’’ senin gibiler değil, yine Kürtlerin direnişi tesis edecek. Bunca olup bitenlerden sonra bu ülkede birgün birbirimizin yüzüne utanmadan bakıp birarada kalabileceksek de, bu Kürtlerin fedekarlıkları sayesinde olacak.
 
Ve büyüdüğü sokaklarda yitip giden Ermeni ve Rum çocuklarının akıbetini zamanında babasına sorsaydı küçük Ahmet, belki içinde bir parça vicdan ile büyür, bugün mağrur bir muharir olarak mensubiyetinin ‘’şanlı geçmişinden’’ yayılan kan kokusunu bastırmaya çalışmazdı!
 
‘’Yankee go Home’’ dönemi çocuğu Ahmet Altan! Dersim’de ölen kadının katili ve buna karşı sessiz kalan alçaklar kim biliyor musun? ‘’Türk ordusu, Kürdistan’dan çekil’’ diyemeyenler!

faysaldagli@yahoo.com

Hiç yorum yok: