AKP, 10. yılını kutluyor. Erdoğan bu kutlamalarda ve mikrofon bulduğu
her yerde bağıra çağıra konuşuyor, hançeresini yırtıyor. Gözleri
yuvalarından fırlıyor, ağzından alev fışkırıyor. Halkı tehdit ediyor,
tahkir ediyor, tahrik ediyor ve yalan söylüyor. O şovuna devam ettikçe
benim gözümde faşist darbe şefi Evren canlanıyor. Erdoğan başbakan mı
yoksa faşist bir darbe lideri mi belli olmuyor.
Aslında AKP projesi baştan beri bir ABD-NATO projesiydi. Erbakan’ı tasfiye etmek için gündeme getirildi. O zamanın Genelkurmayı da en azından Erbakan’ı zayıflatır diye bunu onayladı. Buna rağmen 2002 seçimlerine aylar kala yapılan anketlere göre AKP oyları en fazla yüzde 15-20 arasındaydı.
Aslında AKP projesi baştan beri bir ABD-NATO projesiydi. Erbakan’ı tasfiye etmek için gündeme getirildi. O zamanın Genelkurmayı da en azından Erbakan’ı zayıflatır diye bunu onayladı. Buna rağmen 2002 seçimlerine aylar kala yapılan anketlere göre AKP oyları en fazla yüzde 15-20 arasındaydı.
Birileri düğmeye bastıktan sonra Demirel’in, Özal’ın en ağır topları ve
her daim derin devletin seçme kadroları olan Cemil Çiçekler, Köksal
Toptanlar, Mehmet Dülgerler, Vecdi Gönüller vd. art arda AKP’ye doluştu.
Fethullahçılık zaten baştan beri işin içindeydi. Liberaller de
umutlarını AKP’ye bağladılar. Çürümüş bitmiş eski partilere karşı AKP
demokratikleşmeyi sağlayacak bir parti olarak takdim edildi.
Karşısındaki Baykal CHP’si, CHP’lilere bile güven verecek durumda
değildi. Bu şartlarda AKP yüzde 35 oyla seçimleri kazandı ve iktidar
oldu. Türkiye Ortadoğu’ya model bir Müslüman-demokrat ülke olacaktı. AKP
Kürt sorununu çözecekti.
Oysa AKP ilk günden beri çözüm-açılım adı altında tasfiyeciliği ve imhayı gerçekleştirmeye çalıştı. PKK’nin barışçı çözüm çabaları ve eylemsizlik kararları AKP’yi rahatlattı. Ama bunu çözüm yönünde değerlendirmek yerine tam tersine tasfiye amacıyla kullandı. Bu amaçla başta din ve para olmak üzere her şeyi kullandı. Kürtler ve PKK içindeki farklılıkları kullanıp Kürtleri parçalama ve yutulacak küçük lokmalar haline getirmeye çalıştı. Osmancılık vb. belalar bu projenin ürünleridir. Ne var ki bütün bunlar kar etmedi. Kürt halkı 2007, 2009, 2011 seçimlerinde ve anayasa referandumunda AKP’ye ağır darbeler indirdi.
Son 12 Haziran seçimlerinde oluşturulan
EMEK-DEMOKRASİ VE ÖZGÜRLÜK BLOĞU bütün engellemelere rağmen büyük başarı
kazandı. Sadece Kürt halkını değil tüm ezilenleri etkiledi ve hızla
büyüme aşamasına geldi. Blok çalışmalarının yarattığı heyecan umuda
dönüştü. Kirli savaş düzeninin gerçek muhalefet hareketi hızla
örgütleniyor ve güçleniyordu. Korku sadece AKP zirvelerini değil,
devletin derinliklerini de, zirvelerini de sardı. Erdoğan daha seçim
öncesinden tehditlerini savurmaya başlamıştı. Bugüne kadar bütün açılım,
çözüm, demokratikleşme projeleri boş çıkan, bunları ilk adımda yarım
bırakıp kaçan AKP ve Erdoğan gerçek yüzünü göstermiş bulunuyor.
Kürdistan’a ve Ortadoğu’ya yönelik işgal savaşı aynı zamanda faşist bir
darbe anlamına geliyor. Erdoğan kendisini fatih olacak zannediyor. Özel
savaş yanlısı apoletli medya da emrinde. Tek fark geçmişte savaş
borazanlığının başını Atatürkçü geçinen ırkçılar yapardı. Şimdi
Fethullahçı-dinci maskeli ırkçı faşistler yapıyor.
Üç gün yedek subaylık
ya da paralı askerlik yapmış medya generallerinin hepsi de uzman-azman
kesilmiş. Bir yandan yalana dayalı sinir harbini yönetiyor, bir yandan
da medya plazalarında strateji ve taktik belirliyorlar. Daha şimdiden
zaferlerini kutluyorlar. Geçmişte görülmemiş kapsamda bir harekat
başladığını ve PKK’yi ezeceklerini söylüyorlar. Tabii ki her faşist
darbe gibi sadece PKK ve Kürtleri değil her türlü muhalefeti ezmeye
çalışacaklardır. Temel ilkeleri 93’lerin “PKK düşmandır, PKK’ye düşman
olmayan da düşmandır” yaklaşımıdır. Bu ilke gereğince hem bütün Kürtleri
hem de tüm demokrasi güçlerini tehdit ediyorlar.
“Mübarek Ramazan ayı bitince göreceksiniz” diyen Erdoğan sabredemedi. Ramazan’ı kana buladı. Kürtler kurşun yiyerek iftar açıyor. Belli ki tarihten hiç ders almamış. Turan hayaliyle Osmanlı’yı savaşa sürükleyen İttihatçılar, 600 yıllık Osmanlı’yı üç senede paramparça edip kaçtılar. Kaçtıkları yerlerde cezalarını çekmekten kurtulamadılar. Yeni Osmanlı’nın yeni İttihatçıları olan AKP ve Erdoğan halklarımızı kanlı bir bataklığa sürüklüyor. Halklarımıza boyun eğdirmek için, yeni faşist-ırkçı zulüm devrinde her yerde, herkese birçok ağır saldırılar yapılacağı açıktır. Bu saldırılara karşı en geniş güçlerimiz
i birleştirerek her yerde sonuna
kadar direnmek aciliyet kazanmıştır.
AKP ve borazanları “Geçmişte görülmemiş bir operasyon”dan söz ediyor. Bu amaçla birçok devletle anlaştığını söylüyor. Tüm halklarımızın, emek ve demokrasi güçlerinin de geçmişte görülmemiş bir birlik içinde, geçmişte görülmemiş bir şanlı direnişi ortaya koyması gerekiyor. Ancak o zaman bu kana doymayan ırkçı savaş cephesine dur denebilir. Kendisini fatih zannedenlerin yüzlerindeki dindar-demokrat maskeleri yırtılıp atılabilir, faşist-ırkçı gerçek yüzleri ortaya konabilir. Başka devletlerle anlaşarak halka savaş açanların zulmüne son verilebilir.
SUAT BOZKUŞ
suatbozkus@hotmail.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder