14 Eylül 2011 Çarşamba

Erdoğan'ın Kozları

Erdoğan’ın kozları tükeniyor!    Kozlar’ı kategorileştiriyorum.

Her koz dünyasının başına tipolojileri temsilen bir “şahsiyet“  koyuyorum.

Bir de Erdoğan’ın “koz“ zannettikleri var; onlar uluslararası camiadan.
Onlardan başlamak istiyorum.
Erdoğan’ın önemli uluslararası kozlarından birinin İsrail olduğu zannedilirdi.
Türkiye-İsrail’in kaderinin “aynı“ deryaya aktığı bilinirdi.
İkinci uluslararası koz “Barzani“ zannedilirdi.
Ancak Barzani veya Güney Kürdistan’ın kaderi daha fazla İsrail’le benzeşme (!) gösterdi.
Ve eğer İsrail (Amerika) olmasaydı, Güney Kürdistan’da bir Hükümet’in kurulması imkansız (?) olurdu. Bu Hükümet’in devletleşmesine engel Türkiye/İran önderliğindeki Ortadoğu “koalisyonu“ oldu.
Ama Barzani’nin Türkiye’ye hayati muhtaçlığı, Erdoğan’ın hayali olmasına rağmen, İsrail ve Amerika, Güney Kürdistan’daki konumlarıyla, Türkiye’nin o bölgede “küçük kardeş“ kalmasını sağladılar.
Türkiye buna dayanamadı.
İsrail Büyükelçisi kovuldu… Ne olacaği hala bilinmiyor.
Amerika, Kandil’i kuşatmak (!) için harekete geçti; bununla da Türkiye ve İran güçlerine seyir rolü verildi…
Diğer kozlara gelince…
Aşağılık duygusuna mahkum tip:
Bu tipi önde temsil eden Mehmet Metiner oldu.
Son kişilik kırılmasıyla birlikte, terfi etti ve dost/düşman piyasasındaki borsa değeri 0’ın altına düştü.
Erdoğan’ın birincisinde arka kapıdan, ikincisinde ön kapıdan kovduğu Metiner’in açacağı bir kapısı olduğunu söyleyecek birilerinin olduğunu zannetmiyorum artık.
İkinci tipleme, bir zamanlar Kürdistan’a nostaljik duruşuyla Mir Dengir Fırat oldu.
Erdoğan’a ağır geldi.
Büyüklerinin ordu çizmelerince çiğnenen anısı onun yakasını bırakmadı ve sonunda:
“Anadilde eğitim meselesine gelince, bu da temel bir sorun. Başbakan “ret, asimilasyon ve inkarı kaldırdık” dedi ama bence ret ve inkar bir yere kadar kaldırıldı ama asimilasyon hâlâ devam ediyor…Asimilasyon ancak dil üzerindeki yasakların kaldırılmasıyla ortadan kalkar“ dedi. Bu sözler Erdoğan’ın bu “kozu“nun, onun kozu olmadığına işaret etti.
Bir başka tip, şaşkındır ve bu tiplemeyi ön saflarde Şivan temsil etti.
Bülent Arınç’la görüştü olmadı.
Türk Kültür Bakanı Günay‘la Berlin’de Türkiye Marşı okunurken mahcuben ayağan kalkması da onun azledilmesi için yeterli olmadı.
Sinirlendi.
Kaldıramayacağı sözler söyledi.
İnternet yoluyla parmaklarıyla çıkaracak göz arayan saldırgan pozlar takındı ve aradığını bir türlü bulamadı.
Bir aralar muhatapsız kaldı.
Şimdilerde gideceği güzergahı aradığını sanıyorum; o da nafile…
Tarihten ders çıkaracağını içten diliyorum.
Son tiplemeye önder adam “gönüllü rehine” Kemal Burkay‘dır.
Erdoğan’ın pençesine düştü.
“Akıllı” adam, bir savaşın arifesinde, barış için gtti. Sesi Türk ordusunun bombardımanında kıstırıldı.
Türkiye’deki en kıdemli “rehin Kürt” siyasetçisidir.
AKP politikası değişmeyecektir ve böyle kalırsa Burkay değişmek mecburiyetinde bırakılacaktır.
Ya Kürt kıyım politikasına karşı duracak ve önemlisi, bir Kürt politikacısı gibi konuşacaktır; böyle olursa Erdoğan’ın “misafiri“ ünvanı sona erecektir.
Böylesi onu kurtaracak son manevra olabilir.
Eğer gelişmeler şimdiki tablo dışına taşmazsa; bu da bir kader; Türk kolonyal siyasetinin çiğneyip geçtiği o kadar “vakur resim” var ki!..
Ama şimdi de yukarıdan aşağıya çizdiğimiz tabloya bakın…
Erdoğan’ın kozları tet tek yitip gidiyor.
Geriye ne kaldı ki?..

Hiç yorum yok: