Ayrıca çalıştığınız gazetede ‘Deniz Feneri Dosyası’nı çok yakından
takip eden Dinçer Gökçe işten atılmış. Bunda parmağınız var mı diye
soracağım ama yanıtınızı bildiğim için sormuyorum
Deniz Feneri Soygununun Radikal gazetesinde bir numaralı savunucusu
Akif Beki yine döktürmüş. Bu konuya ilişkin yazılarında hep bir
saldırgan dil var. Küfür etmeyi de alışkanlık haline getirmiş. Soygun
şebekesinin bir kanadı olduğu için telaşlanıyor. Soruşturma
derinleştikçe, soygun şirketinin Ankara’daki işlerin nasıl yürütüldüğünü
sormak için kendisine sıra gelebilirdi. Susması gerektiğini
söylemiştim. Bir süre sustu.
Patronları tarafından savcıları görevden alma işlemi tamamlandıktan
sonra derin bir nefes aldı, yeniden konuşmaya başladı, saldırganlaştı
ama konuştukça batıyor.
Bu kez da Taraf gazetesine yönelmiş. Çokbilmiş bir edayla ne kadar
bilgi sahibi olduğunu ve davayı takip ettiğini ima ediyor. Bilgi
kirliliğine vurgu yapıyor. İnsanda birazcık utanma olur. İçi boş
söylemlerle ve gerçeği çarpıtarak patronlarını temize çıkarmak için
yalana dayanarak yorum yapan sizsiniz.
Sorulan sorulara yanıt vermek yerine, başkalarını yönlendirilmekle
suçluyorsunuz. Diğer yandan bütün bilgilere sahipsiniz. Bu kirli işlerin
nasıl döndüğünü de çok biliyorsunuz. Çünkü işin içindesiniz. Peki,
hangi göreve soyunmuşsunuz: Deniz Feneri Soygun Şirketinin sahibi ve
sizin de patronunuz olan Zekeriya KARAMAN’ı ve diğer yardımcılarını
temize çıkartmaya.
Bu konuya dair makale yazılarınızda, patronunuz Zekeriya KARAMAN’ın
Avrupa’da kurulan şirketlere yatırılan paraları nereden getirdiğine dair
tek bir kelime yazdınız mı? Gören var mı? Yok.
Siz, dava dosyasında çok önemli bir yer işgal eden ‘Yeni Dünya
İletişim Şirketi’nin Ankara temsilcisiydiniz ve aktif görevdeydiniz. Bu
şirkette işlerin nasıl döndüğünü en iyi bilen kişisiniz. Peki, bu şirket
adına tek bir yazı yazdınız mı? Yok.
Ağzınızda gevelediğiniz tek cümle ‘ben bu şirkettin resmi
çalışanıydım’. Bunu anladık. Ama Ankara’da ne işler yapardınız. Bunun
üzerine bir yazı yazar mısınız? Yazamazsınız. Göreviniz neydi? Yanıt
verebilir misiniz? Dava’nın en önemli sanığı durumunda olan Mehmet
Gürhan ile kaç kez görüştünüz? Yanıt yok.
Hazine bulmuş gibi HSYK’nin savcıları görevden alma operasyonuna
sarılmışsınız. Orada hukuksuzluk var mı? Bilemeyiz. Ama Akif Beki çok
iyi biliyor ki, bu operasyon kendisi için son derece önemli olan
patronunu kurtarmaya yöneliktir. Soruşturmaya müdahaledir. Savcılar
hukuksuzluk yapmışsa hesap sorulsun. Ancak bu davada 40 milyon Euro’nun
nasıl aşırıldığını ortaya koyan yüzlerce belge var ki,
‘dut yemiş bülbüle’ dönüyorsunuz.
Çünkü Beki kendisine ödenen maaşların, Almanya Deniz Feneri
parasından geldiğini biliyor. Onun için işin çalma-çırpma, hesaba
geçirme bölümünü hep es geçiyor. Bunlar sorulsa yanıtı hazır: Mahkeme
sürecinde olan bir davada konuşmam. Kolay iş, ama patronlarına yönelik
temize çıkarma operasyonları olursa konuşursunuz.
Size bir tek örnek vereyim. Çünkü sizi doğrudan ilgilendiriyor: YENİ
DÜNYA İLETİŞİM AŞ’nin Ankara temsilcisiydiniz. Ancak şirketin merkez
adresine de sık sık gidiyordunuz. Peki, şimdi şirketin adresini size
sorsam yanıt vermezsiniz. Hatta belki unuttum diyebilirsiniz.
Sizin Ankara temsilcisi olduğunuz şirketin adresi ile Kanal 7’nin adresi aynı yer.
Kanal 7/Adres:
Otakçılar Cad No: 60, 34030 Eyüp/İstanbul
Yeni Dünya İletişim AŞ. /Adres:
Otakçılar Cad No: 60, 34030 Eyüp/İstanbul
MEPA Medya Pazarlama ve Prodüksiyon Hizmetleri Ltd Şti./Adres:
Otakçılar Cad No: 60, 34030 Eyüp/İstanbul
Sizin çalıştığınız şirket ile diğer iki şirkette aynı adrestedir. Ha
Yeni Dünya İletişim A.Ş’ye ha Kanal-7’ye gitmişsiniz. Fark etmiyor. Her
ikisi de patronunuz KARAMAN’a aittir. Beki’ye göre bunların hepsi
doğal. Hatta beni ne ilgilendirir diyecektir. Tabii ki ilgilendirir.
Çünkü Almanya Deniz Feneri’nin soyulma merkezi burasıdır.
Biliyorsunuz ama ben, yine de hatırlatayım. Almanya’da toplanan
paraların kontrol ve denetimi için kurulan bilgisayar sistemi
çalıştığınız şirketin merkezinde bulunuyordu. Özel olarak korunun büroya
kaç kez girdiniz bilmiyorum. Açıklarsanız kamuoyu öğrenmiş olur.
Birkaç örnek hesaplara geçirilen paralar konusunda bize bir fikir
verebilir. Deniz Feneri Parasından, 2000 yılında 300 bin Mark yani
yaklaşık 150 bin Euro, 2001 yılında 1 milyon Mark (500 bin Euro) Media 7
şirketinden YENİ DÜNYA İLETİŞİM AŞ’ye gönderilmiş. Bunları belgeleriyle
yayımlandım. Çok geniş veriler sunarak ispatladım. Hala az diyorsanız
başka belgeler sunabilirim.
Akif Beki, bir gün siz de köşenizde bunlara yanıt verin. Bu işlerin
nasıl döndüğünü artık anlatın. Peki, buna gücünüz var mı? Yok.
İlginç olan bir şey var: Şimdi başkalarını çuvallamakla suçlayan
Akif Beki, aynada kendisine bakıyor mu? Baksa bir, bu davaya ilişkin
yanlış, yalan ve ilgisiz yazılarla, soygun şebekesine yardım ettiğini
anlar. Bu davada nasıl yerde süründüğünü görür. Kendisine ne kadar
yabancılaştığını hisseder.
Birazcık samimiyet yeter Akif. Kendinizle biraz hesaplaşmaya
cesaretiniz olsa, patronlarınızın aşırdığı milyon dolarların yoksullara
ait olduğunu birazcık yüreğinizden hissetseniz, eminim yüzünüz kızarır.
Belki savcıyı arar, bu soygun şebekesinin nasıl işlediğini sizde
anlatırsınız.
Var mı bu cesaret sizde, maalesef yok.
Fatih Altaylı, 14 Mart 2011 tarihili bir yazısında sizin etrafınıza
yaydığınız yalan bilgiler üzerine şöyle demiş: “Ey Akif Beki, kutsal
bildiğiniz bir şey var mı bilmiyorum ama eğer varsa onun üzerine yemin
eder misin benim seni arayıp böyle bir şey istediğime dair. Üç paralık
şerefin ve hasiyetin varsa onun üzerine yemen eder misin…” yazısının
sonunda “Yalan söyleme Akif Beki Kardeşim” diyor. Konunun kendisini tam
bilmediğimden buna ilişkin somut bir yorum yapmak mümkün değil.
Ama Deniz Feneri davasının içindesiniz. Bunun belgeleri de var. Bir
şekliyle soruşturmanın ucu size dokunabileceği için sürekli saldırıyor
ve konuyu çarpıtıyorsunuz. Yani aynı yöntemi izliyorsunuz. Doğruları
yazmıyorsunuz.
Bakın Akif Beki, artık bu konuda doğruları yazın, Almanya Deniz
Feneri’nin nasıl dolandırıldığını en iyi bilenlerdensiniz. Patronunuzun
gözdesiydiniz. İnkâr etmeyi bırakın ve anlatın gerçekleri.
Savcıların görevden alınması, belki sizi kurtarır. Size söyleyeyim
devre dışı da kaldınız. Hatta merak etmeyin elde bulunan ganimetler
üzerinde anlaşma sağlanmak üzeredir. 75 milyon doların pazarlığı
yapılıyor. Dolandırıcı patronunuz ve yardımcıları da serbest kalacaklar.
Sonra bir yazı yazarsınız ve avazınız çıktığı kadar bağırırsınız:
Haklıyımmm. Böylelikle adaletsizliği, haksızlığı meşrulaştırmış
olursunuz.
Ayrıca çalıştığınız gazetede ‘Deniz Feneri Dosyası’nı çok yakından
takip eden Dinçer Gökçe işten atılmış. Bunda parmağınız var mı diye
soracağım ama yanıtınızı bildiğim için sormuyorum.
Unutmadan şunu da sorayım, patronunuzu ziyaret ettiniz mi?
|
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder