22 Eylül 2011 Perşembe

Deniz Feneri Dosyası: Akif Beki'nin Korkusu Kendisinin de Çağrılmasıdır


Mustafa Peköz
Ayrıca çalıştığınız gazetede ‘Deniz Feneri Dosyası’nı çok yakından takip eden Dinçer Gökçe işten atılmış. Bunda parmağınız var mı diye soracağım ama yanıtınızı bildiğim için sormuyorum

Deniz Feneri Soygununun Radikal gazetesinde bir numaralı savunucusu Akif Beki yine döktürmüş. Bu konuya ilişkin yazılarında hep bir saldırgan dil var. Küfür etmeyi de alışkanlık haline getirmiş. Soygun şebekesinin bir kanadı olduğu için telaşlanıyor. Soruşturma derinleştikçe, soygun şirketinin Ankara’daki işlerin nasıl yürütüldüğünü sormak için kendisine sıra gelebilirdi. Susması gerektiğini söylemiştim. Bir süre sustu.


Patronları tarafından savcıları görevden alma işlemi tamamlandıktan sonra derin bir nefes aldı, yeniden konuşmaya başladı, saldırganlaştı ama konuştukça batıyor.


Bu kez da Taraf gazetesine yönelmiş. Çokbilmiş bir edayla ne kadar bilgi sahibi olduğunu ve davayı takip ettiğini ima ediyor. Bilgi kirliliğine vurgu yapıyor. İnsanda birazcık utanma olur. İçi boş söylemlerle ve gerçeği çarpıtarak patronlarını temize çıkarmak için yalana dayanarak yorum yapan sizsiniz.


Sorulan sorulara yanıt vermek yerine, başkalarını yönlendirilmekle suçluyorsunuz. Diğer yandan bütün bilgilere sahipsiniz. Bu kirli işlerin nasıl döndüğünü de çok biliyorsunuz. Çünkü işin içindesiniz. Peki, hangi göreve soyunmuşsunuz: Deniz Feneri Soygun Şirketinin sahibi ve sizin de patronunuz olan Zekeriya KARAMAN’ı ve diğer yardımcılarını temize çıkartmaya.


Bu konuya dair makale yazılarınızda, patronunuz Zekeriya KARAMAN’ın Avrupa’da kurulan şirketlere yatırılan paraları nereden getirdiğine dair tek bir kelime yazdınız mı? Gören var mı? Yok.


Siz, dava dosyasında çok önemli bir yer işgal eden ‘Yeni Dünya İletişim Şirketi’nin Ankara temsilcisiydiniz ve aktif görevdeydiniz. Bu şirkette işlerin nasıl döndüğünü en iyi bilen kişisiniz. Peki, bu şirket adına tek bir yazı yazdınız mı? Yok.


Ağzınızda gevelediğiniz tek cümle ‘ben bu şirkettin resmi çalışanıydım’. Bunu anladık. Ama Ankara’da ne işler yapardınız. Bunun üzerine bir yazı yazar mısınız? Yazamazsınız. Göreviniz neydi? Yanıt verebilir misiniz? Dava’nın en önemli sanığı durumunda olan Mehmet Gürhan ile kaç kez görüştünüz? Yanıt yok.


Hazine bulmuş gibi HSYK’nin savcıları görevden alma operasyonuna sarılmışsınız. Orada hukuksuzluk var mı? Bilemeyiz. Ama Akif Beki çok iyi biliyor ki, bu operasyon kendisi için son derece önemli olan patronunu kurtarmaya yöneliktir. Soruşturmaya müdahaledir. Savcılar hukuksuzluk yapmışsa hesap sorulsun. Ancak bu davada 40 milyon Euro’nun nasıl aşırıldığını ortaya koyan yüzlerce belge var ki,
‘dut yemiş bülbüle’ dönüyorsunuz.

Çünkü Beki kendisine ödenen maaşların, Almanya Deniz Feneri parasından geldiğini biliyor. Onun için işin çalma-çırpma, hesaba geçirme bölümünü hep es geçiyor. Bunlar sorulsa yanıtı hazır: Mahkeme sürecinde olan bir davada konuşmam. Kolay iş, ama patronlarına yönelik temize çıkarma operasyonları olursa konuşursunuz.


Size bir tek örnek vereyim. Çünkü sizi doğrudan ilgilendiriyor: YENİ DÜNYA İLETİŞİM AŞ’nin Ankara temsilcisiydiniz. Ancak şirketin merkez adresine de sık sık gidiyordunuz. Peki, şimdi şirketin adresini size sorsam yanıt vermezsiniz. Hatta belki unuttum diyebilirsiniz.


Sizin Ankara temsilcisi olduğunuz şirketin adresi ile Kanal 7’nin adresi aynı yer.


Kanal 7/Adres:
Otakçılar Cad No: 60, 34030 Eyüp/İstanbul

Yeni Dünya İletişim AŞ. /Adres:
Otakçılar Cad No: 60, 34030 Eyüp/İstanbul

MEPA Medya Pazarlama ve Prodüksiyon Hizmetleri Ltd Şti./Adres:
Otakçılar Cad No: 60, 34030 Eyüp/İstanbul

Sizin çalıştığınız şirket ile diğer iki şirkette aynı adrestedir. Ha Yeni Dünya İletişim A.Ş’ye ha Kanal-7’ye gitmişsiniz. Fark etmiyor. Her ikisi de patronunuz KARAMAN’a aittir. Beki’ye göre bunların hepsi doğal. Hatta beni ne ilgilendirir diyecektir. Tabii ki ilgilendirir. Çünkü Almanya Deniz Feneri’nin soyulma merkezi burasıdır.


Biliyorsunuz ama ben, yine de hatırlatayım. Almanya’da toplanan paraların kontrol ve denetimi için kurulan bilgisayar sistemi çalıştığınız şirketin merkezinde bulunuyordu. Özel olarak korunun büroya kaç kez girdiniz bilmiyorum. Açıklarsanız kamuoyu öğrenmiş olur.


Birkaç örnek hesaplara geçirilen paralar konusunda bize bir fikir verebilir. Deniz Feneri Parasından, 2000 yılında 300 bin Mark yani yaklaşık 150 bin Euro, 2001 yılında 1 milyon Mark (500 bin Euro) Media 7 şirketinden YENİ DÜNYA İLETİŞİM AŞ’ye gönderilmiş. Bunları belgeleriyle yayımlandım. Çok geniş veriler sunarak ispatladım. Hala az diyorsanız başka belgeler sunabilirim.


Akif Beki, bir gün siz de köşenizde bunlara yanıt verin. Bu işlerin nasıl döndüğünü artık anlatın. Peki, buna gücünüz var mı? Yok.


İlginç olan bir şey var: Şimdi başkalarını çuvallamakla suçlayan Akif Beki, aynada kendisine bakıyor mu? Baksa bir, bu davaya ilişkin yanlış, yalan ve ilgisiz yazılarla, soygun şebekesine yardım ettiğini anlar. Bu davada nasıl yerde süründüğünü görür. Kendisine ne kadar yabancılaştığını hisseder.


Birazcık samimiyet yeter Akif. Kendinizle biraz hesaplaşmaya cesaretiniz olsa, patronlarınızın aşırdığı milyon dolarların yoksullara ait olduğunu birazcık yüreğinizden hissetseniz, eminim yüzünüz kızarır. Belki savcıyı arar, bu soygun şebekesinin nasıl işlediğini sizde anlatırsınız.


Var mı bu cesaret sizde, maalesef yok.


Fatih Altaylı, 14 Mart 2011 tarihili bir yazısında sizin etrafınıza yaydığınız yalan bilgiler üzerine şöyle demiş: “Ey Akif Beki, kutsal bildiğiniz bir şey var mı bilmiyorum ama eğer varsa onun üzerine yemin eder misin benim seni arayıp böyle bir şey istediğime dair. Üç paralık şerefin ve hasiyetin varsa onun üzerine yemen eder misin…” yazısının sonunda “Yalan söyleme Akif Beki Kardeşim” diyor. Konunun kendisini tam bilmediğimden buna ilişkin somut bir yorum yapmak mümkün değil.


Ama Deniz Feneri davasının içindesiniz. Bunun belgeleri de var. Bir şekliyle soruşturmanın ucu size dokunabileceği için sürekli saldırıyor ve konuyu çarpıtıyorsunuz. Yani aynı yöntemi izliyorsunuz. Doğruları yazmıyorsunuz.


Bakın Akif Beki, artık bu konuda doğruları yazın, Almanya Deniz Feneri’nin nasıl dolandırıldığını en iyi bilenlerdensiniz. Patronunuzun gözdesiydiniz. İnkâr etmeyi bırakın ve anlatın gerçekleri.


Savcıların görevden alınması, belki sizi kurtarır. Size söyleyeyim devre dışı da kaldınız. Hatta merak etmeyin elde bulunan ganimetler üzerinde anlaşma sağlanmak üzeredir. 75 milyon doların pazarlığı yapılıyor. Dolandırıcı patronunuz ve yardımcıları da serbest kalacaklar. Sonra bir yazı yazarsınız ve avazınız çıktığı kadar bağırırsınız: Haklıyımmm. Böylelikle adaletsizliği, haksızlığı meşrulaştırmış olursunuz.


Ayrıca çalıştığınız gazetede ‘Deniz Feneri Dosyası’nı çok yakından takip eden Dinçer Gökçe işten atılmış. Bunda parmağınız var mı diye soracağım ama yanıtınızı bildiğim için sormuyorum.


Unutmadan şunu da sorayım, patronunuzu ziyaret ettiniz mi?

Hiç yorum yok: