10 Eylül 2011 Cumartesi

Bir İmza Lütfen

Cahit Mervan




Almanya Kürt Dernekleri Federasyonu YEK-KOM’un Kürt kimliğinin resmen tanınması için başlattığı kampanyanın bitişine sayılı günler kaldı. Kampanya 1 Eylül’de Berlin’de yapılan basın toplantısıyla başladı. 15 Eylül’de ise sona erecek.


Kampanyanın 15 günle sınırlanması elbette ki YEK-KOM’un tercihi değil. Almanya’daki mevzuat gereği bir konunun Federal Parlamento’nun gündemine taşınması için 15 gün içinde, Almanya’da ikametgahı olan, etnik kökeninden bağımsız olarak, 50 bin insanın çağrı metnini imzalaması gerekiyor.

YEK-KOM tarafından başlatılan, birçok Kürt, göçmen ve Alman kurum ve kuruluşunun desteklediği bu kampanya işte bu nedenle son aşmaya girmiş bulunmakta. Eğer hedeflenen sonuç elde edilmez ise bu Kürtler açısından ciddi sorunlara yol açacak. Bu nedenle belki şu birkaç gün ve önümüzde saatler belirleyici olacak.

Tabi ‘Kürt kimliğinin tanıması’ için mücadele her şeyden önce Kürtlerin bir ‘sorunudur.’ Doğal olarak kampanyanın başarıya ulaşması aynı zamanda Kürt toplumun kendi sorunlarına ne kadar sahip çıktığının da bir göstergesi olacak.

Kampanyayı hangi nedenden olursa olsun küçümsemek, ‘ben olmazsam da bu imzalar toplanır’ rehavetine kapılmak çok ciddi bir risk oluşturmakta. Hiçbir Kürt cinsiyeti, inancı, politik görüşü, mesleği ne olursa olsun kendisini bu kampanyanın dışında görmemelidir. Almanya’da ‘Kürt kimliğinin tanınması’ için başlatılan kampanyanın bu ilk adımına destek sunmalıdır. Hem kendisi imza atmalı, hem de tanıdığı Alman ve diğer göçmenlerin imzasını almalıdır.

Hatırlatmakta yarar var, YEK-KOM’un imza kampanyası için Almanya’nın bir çok kent merkezlerindeki standları 14 Eylül akşamına kadar açık olacak.

Hedef son derece açık ve nettir. Almanya’da Kürt kimliğinin resmen tanınması için aşılması gereken ilk ‘engel’ için 50 bin imzaya gerek var. Hem de 15 Eylül gününe kadar. 50 bin imzayı toplamak, hatta onu kat be kat aşmak mümkündür.

Çünkü Kürtler Almanya’da Türklerden sonra ikinci büyük göçmen topluluğu oluşturuyorlar. Sayıları konusunda çelişkiler olsa da Federal Almanya’da Kürtlerin nüfusunun bir milyonu çoktan açtığı tespiti yapılmakta.

Kürtler Almanya’ya, tıpkı diğer göçmen grupları gibi 50’lı yılların sonunda işçi olarak kitleler halinde geldiler. Savaş sonrası Federal Almanya’nın yeniden inşasında ve kalkınmasında emek ve alın teri döktüler. Kürtler daha sonra 70’lı yılların başında öğrenci, 80’lı yılların başında politik mülteci ve 90’lı yıllardan itibaren ise Türk devletinin yürüttüğü kirli savaşın mağdurları olarak Almanya’ya geldiler. Bu geliş kısmen yavaşlasa da devam ediyor.

Kürtler, Kürdistan’ı elinde bulunduran sömürgeci güçlerin yarattığı tüm sorunlara rağmen Almanya’da barışçıl bir toplum olarak kalmayı becerdiler. İş, eğitim, politika, sanat ve hayatın bütün alanlarına katıldılar, başarı sağladılar. Almanya ekonomisine, sanat ve kültür yaşamına, iş piyasasına ve tabi ki demokrasisine büyük katkılar yaptılar. Yapmaya da devam ediyorlar.

Ancak halen Kürtler Almanya’da ‘ayrı’ bir topluluk olarak kabul edilmemekteler. Kürtler Almanya’da ister işçi olsun, ister politik ve ekonomik sığınmacı olsun, isterse öğrenci veya sözleşmeli elaman olarak bulunsa, geldikleri devletlerin ‘kimlikleri’ ile ‘kabul’ görmekteler.

Yani Almanya’da da Kürtler resmi olarak ‘Türk, fars ve Arap’lar. Kendilerine ait kimlikleri kabul görmediği için dolaylı bir inkar ve asimilasyon politikasına burada da maruz kalmaktalar. Değim yerindeyse Kürtler Almanya’da ‘en alttakilerin’ en altındalar. Yani yabancının da yabancısılar.

Bu kabul edilecek bir durum değildir. Bu kaderi değiştirme anı gelmiştir.

İşte bu kaderi değiştirmek, hakkettiği kimliğine ve hakkına kavuşmak, asimilasyonu durdurmak, ret ve inkar politikasına dur demek şimdi her zamankinden daha olanaklıdır.

Kaldı ki Kürt kimliğinin resmen tanınması Almanya iç barışına katkı sunacağı gibi çok kültürlü toplumun harmonisi için de gereklidir.

Kürtlerin dıştalandığı, kendilerini hem ‘yabancı’ hem de kimlikleri tanınmadığı için ‘ezik’ hissettikleri bir toplum ne çok kültürlü olabilir, nede kalıcı bir iç barışı sağlaya bilir. İşte imza kampanyasının başarıya ulaşması sadece Kürt kimliğinin tanıması için son derece önemli bir eşiğin aşılmasını sağlamayacak, Almanya’ya da Türk, Fars ve Arap devletlerinin Kürtlere karşı ret ve inkar politikalarına ortak olma ve sürdürme utancını da ortadan kaldırılması için tarihi bir fırsat sunacak.

Bu nedenle YEK-KOM’un başlattığı ve 15 eylül’e kadar mutlaka 50 bin imzanın toplaması gereken kampanya dar bir kimlik arayışından da öteye bir öneme ve anlama sahip. Bu kampanya başarıya ulaşırsa-ki başarıya kilitlenmek ve 50 bin imzaya mutlaka ulaşmak gerekiyor-sadece Kürt kimliğinin tanıması, çok kültürlü toplumun demokratikleşmesi ve harmonisi için önemli olmayacak, sürekli bir gerilim ve kriz oluşturmaya aday Kürt-Alman ilişkilerinde de yeni bir dönemin, yeni bir sayfanın açılmasına yol açacak.

O zaman son günü, son saati beklemeden Almanya'da yaşayan her Kürt hem kendi imzasını atmalı, hem de en az Alman veya başka ‘etnik kökene’ sahip bir vatandaşın imzasını almalı. 50 bin imzanın toplanmaması halinde yaşanacak hayal kırıklığının, son pişmanlığın ve utancın Kürtlere bir faydasının olmayacağını bilerek diyoruz ki şimdi, hemen şimdi bir imza lütfen.

Hiç yorum yok: