13 Eylül 2011 Salı

Bir Darbenin Anatomisi

Çığlık sesleri Diyarbakır’ ın Bağlar semtinden duyulurdu. Şiddetin ve işkencenin boyutları cezaevinin dışına taşmıştı, insanlık ve onun onuru Amed ve ülkenin birçok yerinde ayaklar altına alınıyordu.Diyarbakır cezaevinde yapılmak istenen kimlik arayışını, bir halkın uyanışını , Kürtlüğünü ve insanlığını unutturup soysuzlaştırmaktır bir nevi. Bu en umutsuz anda bile Amed, zindanındaki işkence seslerini duyan Hayri Durmuş, devrimci bir iyimserlikle yanındaki yoldaşlarına şunu söyler : Duyun bu insan çığlıklarını ülkemiz Vietnamlaşıyor.

12 Eylül cuntasına Amed zindanıyla giriş yapmam şunun içindir: Geçmişte Vietnam’da Sargon zindanları ne ise , Şili’ de Santiago hapishaneleri ve bugün Irakta ki Ebu Garip işkence haneleri ne anlam ifade ediyorsa , Amed zindanları da bu ülke halkı ve devrimcileri için aynı anlamı ifade etmektedir.Yapılan bu işkenceler ve baskılar sonucu yönetenler , yönetilenleri istedikleri gibi dizayn edip bir hizaya sokamadılar.Egemenlerin ; 12 Eylül darbecilerinin bu baskısı süreç içerisinde kendi aleyhlerine sonuçlar vermeye başladı . Yani Kürt Ulusallaşmasını, bu baskı ve yok etme sindirme süreci daha da hızlandırdı.Diyarbakır Cezaevi, Kürtlerin halk olarak kendilerini yeniden oluşturmalarını sağladı.12 Eylül askeri cuntasının amacı ülkedeki yöneten , yönetilen ilişkilerini yönetenlerin çıkarı doğrultusunda yeniden kurmanın adıdır.Askerin geçmişten bugüne siyaset üzerinde etkili olması siyasete sürekli 28 Şubatçıların tabirini kullanmak gerekirse balans ayarı yapmasına neden olmuştur.1960’lardan sonra gelişen sosyalist hareket , işçi sınıfı ve 1970’lerle beraber ortaya çıkmaya başlayan Kürt muhalefeti askerin ve onun şahsında teokratik düzeni sorgulamaya başlamışlardır.

Bu sorgulama süreci askeri ve onun şahsında Türkiye burjuvazisini rahatsız etmeye başlamıştır. O dönemin konjüktürüne baktığımız zaman, iktisadi anlamda Türkiye egemenleri’nin lehine olacak bir iktisadi dönüşüm isteniyordu.1980 öncesi ithal ikameci ekonomi modeli uygulayan ülke , yani bunun anlamı , teknoloji dışarıdan ithal edilir , ara mallar makineler hepsi ithaldir. Bu ithal üretim unsurlarının yurtiçindeki montaj fabrikalarında birleştirilmesidir. Bu dönemde sadece sanayi alanında oda sanayinin en alt üretim biçimiyle kendi varlığını sürdüren T.C burjuvazisi , 12 Eylül ile beraber sanayiden finans alanına da sıçrama yapmıştır.Artık sadece sanayi ile uğraşmayan , sanayi ile finas’
ı ortak yürüten daha bir genişleyen büyüyen bir Türkiye burjuvazisi oluşmuştur.Dünya kapitalizmi nin ortaya çıkardığı yeni bir işbölümüne uyum, Türkiye cephesinden 12 Eylül ile beraber olmuştur.12 Eylül’den sonra darbecilerin toplumsal muhalefeti bastırıp siyasal iklimi burjuvazinin lehine dönüştürmesinden sonra Türkiye burjuvazisi dışa açılmaya başlamıştır.

Bu dışa açılma, içeride yoğun bir emek sömürüsüyle
, yani bir nevi iç sömürü sonucunda yaşanmıştır.Sosyalist örgütlerin , partilerin , sendikaların , sivil toplum kuruluşlarının kısacası toplumsal muhalefetin bastırılması ücretlerde büyük düşüşlere neden olmuş , alttan sistemi zorlayacak bütün ilerici ve devrimci kanallar ortadan kaldırılarak, Türkiye burjuvazisinin eli yönetilenlere karşı daha bir güçlenmiştir.Bu durum büyük bir artı değer sömürüsünün yaşanmasına sebebiyet vererek burjuvazinin büyük karlar elde ederek sermayesini daha da şişirmesine yol açmıştır.Koç , Sabancı ve Eczacıbaşı gibi sermaye kuruluşlarının zirve yapıp toplumsal skala’nın en üstüne tırmanmaları da bu dönemde yaşanmıştır.12 Eylül darbesinin bir diğer nedeni ise: ABD’nin Ortadoğu’ daki iki ileri karakolunun düşmesidir. İran’ da Şahın devrilip Humeyni’ nin iktidara gelmesi ve Afganistan’ da SSCB yanlısı bir hükümetin oluşması , bu iki neden ABD’ nin çabuk hareket etmesini sağlamış ve Türkiye’ nin de elden çıkmaması için 12 Eylül darbesi ne giden süreç çabuklaştırılmıştır.

Dolayısıyla özetlemek gerekirse: 12 Eylül ile beraber Neo liberal bir sürecin içine girildi. İşçi sınıfının , Kürt halkının kazanımları yarattıkları zenginlikler ve değerler yönetilenler tarafından devlet şiddeti kullanılarak gasp edildi , silah zoruyla bunlara el konuldu.Şu yanılsamadan kurtulmak gerekir. 12 Eylül sağ – sol çatışmasını bitirmek için gerçekleşen bir darbe değildir . 12 Eylül sosyalistlere ve Kürtlere karşı gerçekleştirilen sağ bir darbedir.

MEHMET CAN

Hiç yorum yok: