21 Eylül 2011 Çarşamba

Batının ‘Zenci’leri Kürtler

Veysi ALTAY / Ordu - Bianet

Ötekiler, yoksullar, işsizler... Yıllarca ezilmiş; kimliklerini, kültürlerini, dillerini yaşayamamış; çocukları eğitimden mahrum kalmış, anadilini konuşamamış; otorite tarafından hep öteki ve “terörist” olarak görülmüş mevsimlik Kürt işçiler, her yıl Dîlok (Antep), Riha (Urfa), Mêrdîn (Mardin) ve Amed (Diyarbakır) gibi illerden ekmek parası için yola koyuluyor. Tavuklarını, horozlarını, yatacak ve yemek pişirecek tüm malzemelerini de alarak ufacık minibüslere doluşuyorlar... Kimisi minibüs bile bulamıyor, üstü açık kamyon kasaları veya 3-4 kişilik tren departmanlarına 9-10 kişi sığışarak yapıyor bu yolculuğu.

Değişmeyen zihniyet


Çaresizlik, yoksulluk ve fakirlikten belleri bükülmüş insanlar gittikleri şehirlere adım atar atmaz ilk olarak devletin otoritesini temsil eden kolluk kuvvetleriyle karşılaşıyor. Zaten yıllardır devlet onlar için kolluk kuvvetlerinden oluşuyor sadece. Bu insanların “güvenilir” olup olmadıkları; bunun için de gelenlerin kimlik fotokopileri, geldikleri yerlerdeki ikamet adreslerini alarak, bekletmeye başlıyor görevliler. Bu yıl yine saatlerce yolculuktan sonra Sakarya’ya varan işçiler trenden iner inmez trenin etrafını sarmış polisler tarafından genel sicil aramasından geçirilerek adeta vize uygulamasına tabi tutuldular. 1997-2006 arasında Ordu’da görev yapan eski Ordu valisi Kemal Yazıcıoğlu’nun, “Ben Ordu’ya Kürtleri sokmam çünkü bunlar PKK’li” söyleminin şimdiye kadar hiç değişmediği görülüyor. Devlet yetkilileri özellikle “PKK Karadeniz’e iniyor” fısıltılarıyla “milli duyguları” harekete geçirerek halkı bölgeye gelen Kürt işçilere karşı kışkırtıyor.


‘Nereye gitsek karşımızda polis’


İşçilerden B.Ö, altı çocuğu var. Ordu’ya bir iş bulmak umuduyla gelmiş. “Nereye gitsek arkamızda polis, jandarma. Bizden ne istiyorlar bilmiyorum. Yoksulluktan buradayız, yoksa ben bu kadar çocukla bu kadar yolu niye geleyim? Bazen insan olmaktan utanıyorum,” diyor. A.Ş. (63), gelini daha iyileşmeden yola çıkmak zorunda kaldıklarını anlatıyor. Beş oğlu varmış. “Ne yeriz ne içeriz diye soran yok” diye dert yanıyor. Valinin “Ordu’dan gidin” dediğini başka da bir şey demediğini söylüyor.


M.S (55) ise “Bize öcü gibi bakıyorlar. Biz Müslüman değil miyiz? Camiye gidip namaz kılamıyoruz. Köylerden su alamıyoruz. Telefonları bile şarj edemiyoruz. Bakkaldan alışveriş yapmakta zorlanıyoruz” diye anlatıyor yaşadıklarını. “Dilenci değiliz. Sadece çalışmak, emeğimizle kazanmak istiyoruz” diyor. Bir başka kadın anlatıyor: “Daha dün bahçe sahibi çocukları tuvalete bırakmadı. Gözümün önünde onlara vurdu.”


Yevmiyede ayrımcılık


Kürt işçiler, her yıl en çok fındık üretiminin gerçekleştiği Ordu ve Giresun’un yanı sıra Trabzon, Düzce, Bolu ve Sakarya gibi illere akın ediyor. Bu sayının 150-200 bin arasında olduğu tahmin ediliyor. Kürt işçiler, günlüğü 12-14 saat karşılığı 25-30 TL’ye çalıştırılıyor. İşçilerin konaklama ve yeme-içme masrafı fındık sahibi tarafından karşılandığı takdirde bu fiyat 23 TL’ye kadar düşebiliyor. Buna karşın, yerli işçiye 8-10 saat karşılığı 50-60 TL yevmiye verilmesi, Kürtlere karşı nasıl bir ayrımcılık yapıldığını da ortaya koyuyor. Bu ayrımcılık son yıllarda yoksulluktan dolayı Gürcistan’dan fındık toplamaya gelen işçilere karşı da uygulanmaya başlandı.

Hiç yorum yok: