22 Ağustos 2011 Pazartesi

Yeni Türk Medyasındaki KontrKürt Yapılanması



Kürtler üzerinde her sabah iktidar yandaşı ve Türk ırkçılığı yapan gazetelerin, akşama doğru aynı televizyonların gece karanlığı ile Türk savaş uçaklarının bombardımanı devam ediyor. İnsan zihnine, bedenine ve Kürdistan doğasına ait olan her şeye bu bombardımanı yapanların ortak özelliği ise Tayyip Erdoğan sevdalı olmaları. Sahip oldukları temel düşünce yetisine göre her olguyu ve gerçeği yorumlayıp pazarlayabiliyorlar. Onlara göre değer kaybeden Türk Lirasından sıfırlar atılırsa paraları değer kazanır. Kürt meselesinin tarihsel tanımı üzerinde de tahrifat yapılır, çözüm için de muhataplıklar tasfiye edilirse de Kürt sorunu çözülmüş olur. Çünkü memleket eski memleket değil. Devir değişmiş devran dönmüştür.

Türk medyasında da devir değişti devran döndü. Derin devlet yapılanmalarının Andıçları ve yönlendirmesi ile oluşturulan Türk medyasında da bir dönüşüm yaşanıyor. Dönüşüm geçiren medyanın en temel özelliği sermaye sahiplerinin değişmesi değil. Oluşan yeni iktidar dengelerine gore Türk medyasının kimyası da değişmiş durumda. Yani sadece AKP ikitidarı ile oluşmuş islamcı veya liberal bir medya yapılanması yok.

Evrensel, Birgün ve Özgür Gündem gazeteleri dışında Türkiye’deki günlük gazeteler ve televizyonlar AKP’ye ve Fetullah Gülen Cemaatine teslim olmuş durumda. Yaygın gazete ve tvlerdeki birkaç dürüst ve karakterini koruyan yazar ve programcı dışında Türk medyasının ağırlıklı bölümü ya organik olarak AKP’lileşmek durumunda yada bu iktidar bloğunun istemine gore kendisini şekillendirmek durumunda kalmıştır.

LİBERALLERİ AKP’LİLEŞTİRME PROJESİ OLARAK RADİKAL GAZETESİ

AKP ve Gülen cemaatinin doğrudan sahip oldukları medya kurumları var. Zaman gazetesi, Samanyolu tv ve Aksiyon dergisi ekseninde yayın yapan medya kuruluşları Gülen merkezli. Oldukça yaygın bir örgütlenmeye sahipler. Ekonomik finansla bazı Türk liberalleri ve Kürtleri kendilerine bağlamış durumdadır. Gülen cemaatinin dolaylı olarak yarattığı iki temel gazete daha var. Liberal solcu olarak bilinen Radikal gazetesi ve Taraf gazetesi. Cemaat Türkiye ve Kürdistan’ı bu gazete projeleri ile şekillendirip biçimlendirmek istiyor. Radikal’in başında Zaman gazetesinden giden Eyüp Can ve Akif Beki ikilisi var. Biri cemaatin diğer Erdoğan’ın prensi. Radikal’i incelikli bir şekilde cemaatin Yeni Türkiyesine uygun halde biçimlendirdi. Bu biçimlendirme devam ediyor. Temel amaç Türkiye’nin muhalif liberal ve tutarlı demokratları işlevsiz hale getirmek. AKP’nin devlete yerleşme stratejisinin medya alanına uygulayan politikalar ile Eyüp Can ve Akif Beki yol alıyor. Gazetenin içinden gelen bilgiler de bu doğrultuda. Akif Beki talimatları direkt Tayyip Erdoğan’dan, Eyüp Can ise Zaman gazetesinin sorumlusu Ekrem Dumanlı’dan alıyor.

KONTRKÜRT PROJESİ OLARAK TARAF GAZETESİ

İkinci biçimlendirme proje ise Taraf gazetesi. Turkuaz rengi logosu ile okyanus ötelerinden ve kozmik odalardan alınan ve verilen ile oluşturulan gazete. Bu gazetenin temel misyonu ise Kürt meselesi etrafında bulanıklık yaratmak. AKP ve cemaatin “Yeni Türkiye”sinin prototip yazarlarını ve kanaat önderlerini oluşturarak işe başladı gazete. Orduya karşıymış gibi yaptı. “Darbe belgeleri, Ergenekon işleri” ile alıp-verdi. Bunları yaparken Fırat’ın doğusuna hiç gitmedi. Ama askerin vesayetini kaldırıyormuş gibi yayınlar yaptı. Bütün bunları yaparken PKK ve Kürtlerle ilgili haberlerde ise mevcut Kürt düşmanlığı politikasından vazgeçmedi. Okur dengesini kurmak için Kürtlerin bazı duygularını okşayan bir iki haber yapsa da esas hedefi olan bulanıklık yaratmayı istikrarlı yaptı.

Ahmet Altan ve Yasemin Çongar’ın başında olduğu bu proje Kürt gazetelerinden gidenler ile Kürt haber kaynaklarını kullanma çabasında. İyi niyetli gazeteci ve yazarları ayırırsak Orhan Miroğlu, Kurtuluş Tayiz, Yıldıray Oğur, Mehmet Baransu, Melip Altınok gibi gönüllüler bu projeyi sürdürmek için ‘militan’ gibi çalışıyor. Bunların çalışmaları iki yönlü. Birincisi kendilerine ekonomik gelecek yaratmak ve yazar sıfatı kazanmak için iktidar blokunun tezgahından geçmeleri gerektiğini biliyorlar. Sol ve Kürt mahallelerinden geldikleri için aldıkları bilgileri bulanıklaştırıp haber ve yorum olarak piyasaya sürüyorlar. Balıkçı örneğindeki gibi.

12 Eylül faşizmine karşı teslimiyet bayrağı sallayarak soluğu Özal ve Çiller yanında alan ağabeyleri ve ablaları gibi bunlar da AKP faşizmine gönüllü teslim olmuş durumundadır. Bu nedenle radikal mücadele araçlarını savunan her fikre ve insanekarşıdırlar. Bu dönemde en temel yalan ve manipülasyonu bu gazete yapmaktadır. Özel olarak PKK genel olarak da Kürt düşmanlığı yapıyorlar. Bu gazetenin içinden gelen bilgiler de gazetenin Önder Aytaç ile bağının devam ettiğini, özellikle polisiye dosyalar ve cemaatin Kürt planları konusunda danışmanlığı devam ettiriyor.

MİT’İN PKK KARŞITI HABER PROJESİ OLARAK SABAH VE ZAMAN

Sabah gazetesi geçmişteki polis merkezli, andıçlarla yönetildiği için AKP sermayesi bu gazeteyi yönetmekte pek zorlanmıyor. Tercüman gazetesindeki sağ ve faşist kadroyu köşe yazarı olarak istihdam ederken MİT, Türkiye’deki ve uluslararası alandaki Kürt karşıtı haberleri bu gazete üzerinden yayıyor. Sabah gazetesinin cemaat hali ise Zaman gazetesi. Bu gazetelerin Kürtler ve PKK ile ilgili haberlerin yüzde 99’u yalan üzerine kurulu.

Bu dönemde dikkat çeken bir gazete var. Yeni Şafak gazetesi. Geçmişte Hürriyet gazetesinin oynadığı rolü oynuyor. İktidar ile organik olarak ilişkili. Direk hükümetten talimat alıyor. Yazarlarının çoğu bakan ve başbakanların danışmanı. Bu gazeteler ve bunların paralelinde yayın yapan televizyonların yan kuruluşu var. Bu gazeteler oluşturulan planları stratejik araştırmaların ve “terör uzmanları”nın yorumlarını da sos olarak kullanıyor.

AKP’NİN KONTR KÜRT EKİBİ KİMLER?

Ama Kürt meselesi üzerinde tahrifat yapılarak çözülebilecek bir mesele değil. Birilerinin bunu Tayyip Erdoğan’a, Yalçın Akdoğan’a, MİT Müsteşarı Hakan Fidan’a, Erdoğan’ın her daim danışmanı Efkan Ala’ya ve de boşluktan da yararlanarak genelkurmay başkanı olan Kimyasal Necdet’e de iyi anlatması lazım. “Stratejik Derinlik” stratejisi ile “komşularla sıfır sorun” konsepti iflas eden birinin Dış İşleri Bakanı olduğu memleketin Yeni yetme AKP’li yazarların yazı ve yorumlarıyla PKK’yi ve Kürt meselesini anladığını sananların cahilliğini de iyi görmek gerekiyor.

Ancak temel bir yanılgı var. Kürtler AKP ve cemaatin oluşturduğu yeni iktidar blokuna boyun eğmeyecek. Onların yeni yetme gazetecileri ve yazarları Kürtlerin sahip olduğu bilinci dumura uğratamayacak.

Çünkü bu AKP’lilerin ve cemaat yanlılarının şaşırdığı ve görmek istemediği bir şey var. Onlar sanıyor ki Kürtlerin bugün sahip oldukları kazanımları Tayyip Erdoğan ve şürekası babalarının hayrına Kürtlere vermiş. Kürtlerin bu kazanımlarında hiçbir payı yokmuş. Sanki 12 Eylül’de zindanlarda ölümüne direnenler Egemen Bağış, Cemil Çiçek ya da Bülent Arınç’tı. Sanki 15 Ağustos’ta ilk kurşunu Türk sömürgeciliğine sıkan “Önder Aytaç ve Emre Uslu’ydu. Sanki dağlarda bütün bombardımanlara karşı direnenler AKP il başkanlarıydı. Kürtler bugün sahip olduğu bu kazanımları kendileri direnerek kazandı. Kaldı ki AKP bu kazanımları kendi hanesine yazarak savaş rantçılığı yapıyor. Çünkü Kürtler 1990’larda direnirken Yeni Şafak, Zaman, Akit vb gazette gelenekleri Tansu Çiller ile ergenekon çetesini destekleyen yayınlarını yapıyordu. O zaman da bugünkü manşetleri atıyorlardı. Şimdi de.

TAYYİP ERDOĞAN’IN TETİKÇİ GAZETECİ VE YAZARLARI

Gelelim diğer önemli bir noktaya... AKP kendisine gore Yeni Türkiye tanımı yapıyor. Bunun Medyasını oluşturuyor. Kürt sorunu cahili Yasin Aktay, Yasin Doğan, Yalçın Akdoğan gibi akademisyenler ile yeni yetme halleri ile kimlik bunalımı yaşayan Rasim Ozan Kütahyalı, Yıldıray Oğur, Mehmet Baransu ve Hilal Kaplan gibiler ile polis akademilerinden devşirme olan Önder Aytaç, Emre Uslu gibiler gelinen süreci anlayabilecek Kürt bilgisine sahip değildirler. Çiller veya Erdoğan ile değişti denilen devletin kollarındaki resmi ve istihbarati bilgiler ile Kürtlerin bilinmesi ve anlaşılması zordur. Çünkü bunların yaptığı tahlilin anafikrini Yasin Aktay şu cümle ile özetliyor: “Öncelikle artık anlamamız gereken konu, PKK'nın Kürt sorunuyla ilgisinin kalmamış olduğu gerçeğidir. Kürt sorununun gerçekten siyaset zemininde çözüm yoluna girmiş olması PKK'yı gerçek anlamda bir ontoloji sorunuyla baş başa bırakmış durumdadır. O yüzden Kürt sorununun çözümünün aynı zamanda PKK'nın tahliyesi ve tasfiyesini gerektiriyor olması gerçeğini kabullenemiyor ve bu gerçeğe karşı biraz zorlu, zahmetli ve hatta imkânsız bir yola girişiyor.”

Yaptığı araştırmalarda edindiği sonuçları bile anlamayacak kadar sığ görüşlü olan yumuşak başlı Yasin Aktay ve benzerlerinin anlamadığı ve bilmediği bir gerçek var. O da şu: Kürtleri toplumsal olarak siyasallaştıran PKK gerçeği; görmek istediğiniz ve tanımladığınız gibi değildir. Dağları bombalayarak, binlerce Kürdü tutuklayarak, dostlarını tehdit ederek; her gün yüz PKK’li katlederek sorunu çözmeye çalışmak Çiller’den daha gerici, Eski Türkiye’nin faşist ve ırkçı yapılanmasından daha da militarist bir gerçeği gösterir. Dolayısıyla coğrafya cahili uzmanların yorumları ile Kürdistan’ı bilmeyen AKP’nin bu tetikçi baylar ve bayanları, Kürdistan halkının özgürlüğü için mücadele eden kurumların ve kişilerin karakterini de bilemezler. 

BAKİ GÜL

Hiç yorum yok: