23 Ağustos 2011 Salı

Lanetlilerin Gölgesi ve PKK'nin Yalnızlığı



Suriye rejiminin çökecek olması, Kürdistan’ın en büyük iki parçasını gasp etmiş olan İran ve Türkiye yönetimlerini serseme çevirdi. Suriye düşerse, İran düşer... İran ve Suriye düşerse, ardından Türk rejimi de düşer. Amerika, Avrupa veya Türk yöneticileri dillendirimiyor, ama bu üç ülkenin düşecek olmasının temel nedeni Kürdistan sorunudur. Dörtlü Zincir’in Irak halkası bu nedenle kopmuştu. Eskiden “bir, iki, üç... daha fazla Vietnam” deniyordu... Şimdi, “bir, iki, üç daha fazla Kürdistan...” demek gerekiyor.
 
PKK lideri Öcalan Irak savaşı başlamadan önce Amerika ve İsrail tarafından tutuklanıp, Türkiye’ye teslim edildi. Suriye Öcalan’ı Şam’dan çıkarmasaydı daha 1998 yılında Türk saldırısına uğrayacak, Irak İşgalinden önce Suriye’yi konuşuyor olacaktık. Üçüncü Dünya Savaşı’nın önayağı olan savaş, ilkin Irak’la başladı.
 
Şimdi Türkiye, Suriye’ye savaş ilan etmeye hazırlanıyor. “Suriye bizim işimizdir” diyor. İç dedikleri, Kürtlerdir. Suriye’nin düşecek olmasından en çok ürperen İran’ın apar topar Kandil’e saldırması, en zayıf halkanın Kürtler olmasındandır. Kürtleri tutsak almış olan İran, Suriye ve Türkiye rejimlerinin bu yeryüzünde bir gelecekleri yoktur.
 
Türkiye’nin bir taşeron olarak Suriye’ye saldırması Türk rejimini kurtarmaz. Suriye ve İran rejimleri düştüğü an, ölüm çanları Türkiye için çalacak. Yirmi milyon Kürdün kimliğini, yirmi milyon Alevi’nin inancını yasaklamış bir devlet yaşamamalıdır. Başka halkların inkarı, imhası ve soykırımı üzerine kurulmuş bir devlet ve onun rejimini Kürt ve Türk nesilleri daha fazla taşıma vebaline katlanmamalıdırlar.
 
Türk faşizminin en planlı ve saldırgan gücü olan AKP ,iktidarda kalabilmek ve ele geçirdiği devleti elinde tutabilmek için PKK’ye karşı zafer kazanmak zorundadır. Zafer yoksa, iktidar da olmayacaktır. AKP, Kürt savaşını şimdiye kadar, uyduruk bir “açılım” hikayesi ile yan yana sürdürüyordu. Açılım denen şey, PKK’nin diş ve tırnakla elde ettiği kazanımların PKK karşıtı Kürtlere rüşvet olarak dağıtılmasından başka bir şey değildi. Kürt haini Mehmet Metiner ve Amerikan Raporlarına “küçük kızlara düşükün olduğu” şekilinde giren Abdulkadir Aksu’ya bakarak AKP’yi tahlil etmek zor olmayacaktır.  
 
Bir çok Türk ve Kürt aydını yıllarca AKP’ye çok önemli destekler sundular. Yazı ve demeçlerinin ilk cümlesiAKP iyi şeyler yaptı” ile başlıyordu. AKP bu destekle yıllarca PKK taraftarlığına vurdu. PKK’ye bağlı sivil alanları darmadağın etti. Dünden beri Türk savaş uçakları gerilla alanlarını bombalıyordu. İşin aslı bundan ibarettir. Türk devletinin Kürt sorunun adilce çözebilecek gücü ve kudreti yoktur. Esasında niyeti de yoktur. Türk devletinin ve onun hükümetlerinin atmış gibi göründükleri adımların tümü, kandırma üzerine kuruludur ve hile içermektedir.
 
Hiç bir reform özelliği olmayan, ancak sistemini batı değerlerinin çeyreği ile doksan yıldır sürdürme becerisi gösteren Türk devletinin gelip tosladığı kaya bu kez çok çetin bir kayadır. Batı değerlerinin çeyreğinden ibaret demokrasi ise yalnızca Türklere sunulmuştur. Ama o çeyrekte artık yetmemektedir.

 
Kürdistan mücadelesinde PKK 12 Eylül’den beri yalnızdır. AKP fazşimi altında diğer Kürtlerin beyinleri ve kalpleri daha çok karışmış, PKK mücadele alanında daha çok yalnız kalmıştır. Fakat PKK’yi destekleyenler; işçiler, köylüler, öğrenciler ve diğerleri Kürt ulusunun bel kemiğini oluşturmaktadır. Bir ulusun yeniden yaratılmasında öncü rol oynayanlar daha sonra o ulusun mücadele yasalarına tabii olurlar. Bu anlamda niyetlerin de ötesinde PKK mücadele etmeye mahkumdur. PKK’yi yenilmez kılan da budur.
 
Bir zamanlar elinizi veya eteğinizi tutup gezen çocuk büyümüş ve kontrol dışına çıkmıştır. PKK, kurucularının da kontrolü dışına çıkmış devlet büyüklüğünde bir harakettir. Türk halkından ve Türk devletinden daha dinamik bir yapıdır. Türk halkı devletini çok desteklermiş gibi görünür, ancak en çok da devletinden çarpar... Kürt halkı ise PKK’ye hep verir. Verirken bir şey istemez. İstediği tek şey özgürlüktür....
 
PKK’nin İran, Suriye ve Türkiye devletlerine yaptığı reform ve çözüm çağrılarının bir karşılığı yoktur. Kürdistan’ı parçalamış olan üç devlet de hastadır, kurum ve kuruluşlarıyla çürümüştür. Reform yeteneklerini yitirmiş ve yaşlanmışlardır. PKK’nin İran ve Türk devletlerine yaptığı iyi niyet çağrıları Kandil Dağları’na bomba olarak yağmaktadır. PKK liderlerine yönelik suikast timleri harekete geçirilmiştir.

 
İran, Suriye ve Türk sömürgeciliğinin Kürdistan üzerindeki lanet egemenliği bir süre daha zulüm kasırgaları estirebilir. Toplu tutuklamalar ve can alıcı öldürmeler devreye sokulabilir. Fakat bu yöntemlerin hiç biri artık tutmaz.
 
Sömürgecilik, dört ayaklı bir sandalye şeklinde oturmuştu Kürdistan’ın üzerinde. Sandalyenin Irak ayağı kırılmıştı. Üç ayaklı sandalye ayakta idi, ama sallantılıydı. Sandalyenin Suriye ayağı kırıldıktan sonra kimse sandalyeyi iki ayak üzeri durduramaz artık.
 

Direniş halindeki Kürt halkı yalan, dolan ve hile istemiyor artık. Kürt sorununa “yandaş çözümü” de istemiyor. Kürt sorunun cepçiliğini yapanların AKP övgülerine daha ilk günden teslim olmayanlar, İktidara uşaklık karşılığı hizmet ve ilgi beklemek gibi düşük karakterli bir bir davranışın içinde olamazlar.  
 
Sömürgeci Türk devletinin Kürdistan halkına ve onun özgürlük umudu olan gerillalarına yönelik saldırısını şiddetle kınıyorum…
 
Ne yaparlarsa yapsınlar, Kürdistan halkı bu kez kazanacaktır.
 
bildiricihasan@hotmail.com

Hiç yorum yok: