15 Ağustos 2011 Pazartesi

Kimin İslamı?

İnanç dünyalarının hayata yansıması, toplumsal çıkarlar doğrultusunda şekillenir.

Ezilenlerin İslam’dan beklentisi ile egemenlik kurma heveslisi kesimlerin dine yüklediği rol birbirinin tersidir.


İslam dinine dair metin okumaları, hayatı, dünyayı, tarihi okuma biçiminden etkilenir.


Bu açıdan birbirinden farklı İslam tarihleri, farklı İslami siyaset anlayışları, hatta farklı ahlak algılarından bile söz edilebilir.


Kahramanlarınız, hainleriniz, ilkeleriniz, değer yargılarınız bu eksende farklılaşır.


İçinde bulunduğumuz Ramazan ayı dolayısı ile medyada karşılık bulan iki farklı tartışma gündeminden bahsedebiliriz.


Birincisi daha magazin ağırlıklı fıkıh ve fetva tartışmalarından oluşmaktadır.


Her Ramazan ayında duymaya alıştığımız, dinlemekten bıktığımız, ayrıntılara boğulan polemikler, işin esasından uzaklaşmaya hizmet ederken, başka bir eylem daha var ki, vicdanlarda başka bir karşılık buluyor.


Lüks otellerdeki iftar programlarını protesto amacı ile otellerin önündeki yer sofralarında, kaldırımlarda oruç açanlar başka bir dünyanın varlığına dikkat çekiyorlar.


Somali başta olmak üzere açlıktan ölme tehlikesinden söz edilen milyonlarca çocuktan bahsedilirken, lüks sofralarda “orucu kapitalizmle bozmanın vebali” hatırlatılıyor.


Dini, şekle dayalı tartışmalara odaklayıp toplumsal işlevinden yalıtan yaklaşımlara karşı, İslam’ın esasına dair sorgulama yapan bir çalışma Aram yayınları arasında yayınlandı.


“Kimin İslamı?” kitabı, peygamberlerin mücadelesini, iktidarcı, karşı İslamcı güçlerin ortaya çıkarttığı tahrifatı, oldukça geniş ve güncel bir perspektiften ele alıyor.


Dünya’daki soğuk savaş denkleminin İslam algısına yansımasından, Türkiye siyasetindeki asimile uygulamalarında dinin kullanılmasına kadar bir çok değerlendirmeye yer veriliyor.


Türkiye devrimci çevrelerinin uzun süre kulak tıkadığı, görmezlikten gelmeyi tercih ettiği hatta aydınlanmacı modernist tutumla aşağılamayı tercih ettiği din konusunu daha doğru anlama çabası önemli bir irade beyanıdır.


Özellikle Ortadoğuída değişim arayışının oldukça dinamik biçimde kendisini ifade ettiği bir dönemde, bu arayış çok daha anlamlı bir boyut kazanmaktadır.


Savaşların, katliamların, isyanların, kan ve gözyaşının coğrafyası haline gelen Ortadoğu’da “Kimin İslamı?” sorusunu doğru analiz etmeden özgürlükçü, eşitlikçi bir alternatif dünya kurma iddiası da boşlukta kalmaya mahkumdur.


Toplumların inanç ve kültür değerlerini doğru okumak, aynı zamanda toplumsal mücadele pratiğini de doğru bir zemine oturtmayı sağlayacaktır. Sömürüye, inkara, asimilasyona, zulme hizmet eden bir inanç dünyasına teslim olmak ne kadar tehlikeli ise, dine karşı ilgisiz, duyarsız bir toplumsal mücadele hattı örmek de bir o kadar imkansızdır.


İrlanda barış sürecinden, Latin Amerika kurtuluş teolojilerine uzanan bir arka planda kilisenin, din adamlarının rolünü ele alıp da, Ortadoğu’da İslam’ın ne anlam ifade ettiğini, neye hizmet ettiğini tartışmaktan uzak durmak sadece, toplumdan kopuk seçkinci yaklaşımları doğurur.


Halk için ve halk içinde mücadele ise, hem onu anlamak, hem ona yönelik kurulan tuzakları bozmak için, “KİMİN İSLAMI?” sorusuna sağlıklı cevap aramayı gerektiriyor.

Ayhan BİLGEN 

Hiç yorum yok: