24 Ağustos 2011 Çarşamba

Bilgi Endüstrisi Ve Ahlaki Yıkım

Kapitalist çağda bilgi ve bilimin endüstriyel temeli böyle atılmıştır. Bilim ve bilgi üretim süreci adına sermaye sistemine bağımlılık, sistemin kar çarkından pay alma sürecinin gelişmesi böyle gerçekleşmiştir.
 
Eser FIRAT

Çağımızda eğitim ve öğretim, bir toplumsal işlevselliği yerine getirmek ya da birey ile toplumun formasyonu ve entelektüel gelişim seviyesini yükseltmek yerine para kazanmaya indirgenmiştir. Tüm yapı ve araçları ile enformasyon süreci, bu amaç dâhilinde bir işlev görmektedir.

Bilgi, bireyi ve toplumu yaratan değildir. Var oluşun ve yaşamın anlamına ulaşmayı amaçlamadığı gibi, yaşamın yeniden üretimini amaçlayan bir yapıda da değildir. Bilgi bir meta nesnesidir. Bir maddi değere ve kazanca yol açtığı sürece nazara alınır. Bilgi bu anlamda metalaşmıştır. Tıpkı piyasa sürecine dâhil edilen her hangi bir mamul ürün gibi, bilgi de piyasanın dolaşım sürecine dâhil edilen bir alım-satım nesnesidir.  
Bilgi üretimi, kelimenin gerçek manasında kapitalizmin meta-toplum projesinin başta gelen araçlarından biri olmuştur. Örneğin bilgi üreten bilgin ya da entelektüel birey, tıpkı emeğini para karşılığında satan bir işçi ya da emekçi gibi, o da bilgisini satmaktadır.  
Emek olgusu gibi bilgi de tarihsel-toplumsal birikimin bir ürünüdür. Evrensel bir değere haizdir. Nasıl ki toplumsal niteliğinden ötürü emeğin karşılığı hiçbir zaman ödenemez ise, aynı şekilde bilginin de karşılığı ödenemez. Bundan ötürü bir fiyat da biçilemez. Buna karşın yapılmış olan yanlış emek-değer teorisi gibi, yanlış bir bilgi-değer teorisi de yapılmıştır. Bu teori, kapitalizmin meta-toplum projesine en fazla meşruiyet kazandıran bir teoridir.  Bu teoriye göre bilgi, onu üreten bireyin ya da kurumun tasarrufundadır. Böylelikle bu teori, her tür ahlaki ve toplumsal yıkımın yolunu ardına kadar açık tutar. 

Modern çağın akademi dünyası başta olmak üzere eğitim ve öğretim kurumları, ilk elden tüm bir topluma bu zihniyeti aşılarlar. Buna göre bireyin eğitim ve öğrenim formasyonu, verili bir devlet ya da özel sektöre teknik bir eleman olacak tarzda güdümlendirilir. Bunun sonucunda birey, belirli bir dalda bir uzmanlık ya da mesleki formasyon kazandığında, bilgi ile iş yapma becerisi karşında bir gelir ya da kazanç elde eder. 

Kapitalizmin meta-toplum koşullarında bilgi üreten kişi olarak bilgin, bilgi üretirken her hangi bir toplumsal amaç veya kaygı gütmez; onu bir ticari nesneye konu yaparak üretir. Bu durumda bilgi, bir ticari kazanca ve kâra yol açacak şekilde mucitlik, keşif ve buluş olma özelliğindedir. İşte bilginin endüstrileşmesi denilen olay da, tüm bu bakımlardan kapitalizmin meta-toplum projesinin kaçınılmaz sonuçlarından biridir. 

Bizzat insan toplumsallığının tarihsel birikiminin bir ürünü olan bilgi üretme sürecinin nasıl bir meta-değere dönüştüğü şöyle bir örnek ile daha da anlaşılır kılınabilir. 

Örneğin verili bir toplumda bilgi üreten kişi ya da kuruluş, bir toplumsal artık değer ve bu artık-değerin yol açtığı bir artık-zaman oluşmadan bu işi asla yapamaz. En azından bu işi profesyonel bir tarzda yürütemez. Burada bilginin üretim süreci ile tarihsel-toplumun maddi-manevi birikimi ve üretimi arasında dolaysız bir bağ vardır. Eğer bilgi üretiminin temeli toplumsallık ise o halde toplumsal olana akmak durumundadır. "Bilgi, bireyin tasarrufundadır" dendiği an, bir şekilde meta konusu yapılmış demektir.  Hele bilgi meta nedeni yapılmış ise toplumsal ahlaki bağ ortadan kaldırılmış demektir. 

Bilgi-bilim bu şekilde bir tasarruf ve meta öğesi yapıldığında ideolojileşir. İdeolojileşen bilgi ya da bilim, toplumsal bağlamı yok saymak için her tür dezenformasyon ve yıkım sürecine de yol açar.   Böylece her tür yıkımın ve kötülüğün kaynağı olarak da rol oynar. Bilgi ve/veya bilim üreten kişi artık hiçbir toplumsal kaygıyı gözetmez. Çünkü toplumsal varlık olmanın temel koşullarından biri olarak ahlaki bağ yok sayılmıştır. Bu bağ yok sayıldığında ise topluma karşı yapılamayacak hiçbir kötülük yoktur.  Modern çağ biliminin en fazla da toplumun ahlaki yapısını gözden düşürmesi ve yıkıma uğratmış olması bir tesadüf değildir.  Nedeni son derece açıktır. Çünkü toplumsallık doğası gereği ahlakidir ve var oluşsal olarak da her tür metalaşmanın karşısındadır. Buna karşın tüm değersel birikimi ile toplumun meta konusu yapılabilmesi, ahlaki örgünün parçalanması ile ancak mümkün olabilmiştir. 

Kapitalist çağda bilgi ve bilimin endüstriyel temeli böyle atılmıştır.  Bilim ve bilgi üretim süreci adına sermaye sistemine bağımlılık, sistemin kar çarkından pay alma sürecinin gelişmesi böyle gerçekleşmiştir. 

"Bilgin", artık toplumun beyni olması gereken kişi ya da toplumu savunan birey değildir. O, artık toplumun maddi ve manevi değerlerini sömüren sermaye şebekesinin bir dişlisi olarak rol oynamaktadır. 

İster devlet eliyle, isterse paralı denilen özel eğitim ve öğretim kurumları yoluyla olsun sistemin temel parametrelerini belirleyen sermaye olduğundan, bilgi edinme ve üretme sürecinin tüm amacı da buna yönelik kılınmıştır. Bunun dışında kalan her tür bilgi anlamsız ve değersizdir. Bilgi, bir meta olacak şekilde kazanç getirdiği oranda bir değerdir. Bunun dışında bilginin hiçbir değeri yoktur. Bilgi endüstrisi denilen olay da tamamen bundan ibarettir. Kapitalizmin meta-toplum koşullarında bilgi üretim sürecinin çarkı de tamamen böyle dönmektedir. 

Maddi bir kazanç elde etme amacına tabi kılınmış olan bilgi, bir anlamda “saf bilgi” olma özelliğini de yitirir. Öyle ki, eğer tüm manası ile bilgi bir meta nesnesi ise, bu durumda “saf bilgi herkesin yararına ve kullanımınadır” demenin de ne tür bir değeri olabilir ki? Eğer bilgi ve bilim kendi varlık kaynaklarına dönmüş ve onu yok eden bir araca dönmüş ise burada “saf bilim”in ne tür bir anlamı kalabilir ki? Kaklı ki salt doğru olan bir bilgi ve bilimsellik olmadığı gibi kendi başına "saf" olması da bir anlam ifade etmez. Önemli olan bilginin,  işe yarar niteliği ile en fazla da ne tür bir amaca ve projeye hizmet ettiği değil midir?

Hiç yorum yok: