28 Temmuz 2011 Perşembe

İran'ın Kürt Politikası Hangi Esaslara Dayanıyor?


İran ordusunun PJAK gerillalarını gerekçe göstererek Kandil dağlarını merkeze alarak Doğu ve Güney Kürdistan sınır hattındaki gerilla güçlerine saldırısı devam ediyor.

Kürtler, İran’ın bu hamlesini stratejik olarak ele aldı. İran’ın saldırısı Ortadoğu’da yaşanan değişim ve bu değişim içinde Kürtlerin olası kazanımlarını engelleme amacı taşıdığı belirtiliyor.

Bu saldırı; İran-Türkiye-Irak ve Suriye’den oluşan tarihsel anti-Kürt ittifakının İran zemininde dışa vurması olarak da yorumlanıyor.

Ortadoğu’da Arap halkların klasik iktidar bloklarına karşı muhalefeti ve yürüttüğü mücadelesi ile ortaya çıkan duruma İran kendince tedbir almak istiyor.

İran, şu ana kadar Arap ülkelerindeki halk isyanlarına o ülkelerdeki Şiiler üzerinden politikalar geliştirerek müdahale edip kendi etkinliğini artırmak istiyor.

Türkiye ise Ortadoğu’daki gelişmeleri ABD ve NATO’nun müdahalesine stratejik olarak ortak olup oluşacak yeni dengede yerini sağlamlaştırmak istiyor.

İran ile Türkiye’nin yeni durumda konumlarını sağlama alma çabalarındaki ortaklık ise Kürt karşıtlığı üzerinde şekilleniyor.

Hatta İran ile Türkiye ortaklığı ABDnin de desteğini almış durumda. Türkiye, ABD ile İran arasında işbirliğini geliştirmek için İsrail’e sert çıkıyor. Türkiye bu sert çıkışıyla ABD’ye yanaşmasının İran’da yarattığı kuşkuları gidermeye çalışmakta.

İran’a da "bakın ben yine de İsrail’e karşıyım, bundan sonra da ortak politika yürütebiliriz" mesajı veriyor.

Tahran yönetiminin son günlerde Kandil’i işgal etme girişimi, Xinêre ve Xakurkêye yaptığı askeri saldırılar da esas olarak Türkiye'den aldığı bu cesaret nedeniyledir.

İran saldırısından önce birçok Türk subayının ve askerinin İran’a geçtiği de basına çokça yansıyan bir durum. Evet İran bu saldırıyı yaparken Türkiye ile işbirliği içinde oldu.

Türkiye'nin İran-Irak sınırına yakın alanlara güç yığması ve gerektiğinde sınır ötesi operasyon hazırlıkları yapması, İran saldırısının Türkiye ile nasıl koordineli bir biçimde yürüdüğünü gösteriyor.

Irak hükümeti her ne kadar bunun dışına görünüyorsa da aslında bu saldırının aktif bir biçimde bizzat içindedir.

İran, Türkiye ve Irak'ın desteğini yeterli görmüyor. Bu nedenle Güney Kürdistanlı güçleri de PKK'yi tasfiye etme konusunda anlaşmaya çekmek istiyor. Bu yönlü görüşmelerin yapıldığı Güney Kürdistan medyasına da yansıdı

Eğer İran Türkiye'yi, Irak’ı arkasına almasaydı, Güneyli güçlerle bir uzlaşma zemini içinde olmasaydı, yine ABD'nin sessiz kalacağını görmeseydi Kürt Özgürlük Hareketi'ne karşı böyle kapsamlı bir saldırı yapmaya cesaret edemezdi.

Gelen bilgilere göre ABD ise Türkiye üzerinden İran’a bu saldırıya yapabilirsin mesajı veriyor.

Dolayısıyla İran’ın Suriye’nin sıkıntıda olduğu ve ABD'nin Ortadoğu’daki halk hareketlerini işbirlikçi ılımlı İslam güçlerini hakim kılarak bölgede kendisine bağlı yeni bir sistem kurarak İran’a yönelmek istediği bir süreçte Kandil'e yaptığı saldırı dönemsel değil, stratejiktir.

Peki bu stratejinin hedefinde neler var:

1- İran Türkiye ve Irakla sıkı ilişki içinde Kürt Özgürlük Hareketi'ni tasfiye ederek bölgede kendi pozisyonlarını güçlendirmeye çalışmakta.

2- Bu saldırı İran’ın, Irak’ın ve Türkiye'nin kendi pozisyonlarını güçlendirme çabasıdır.

3- Kürt Özgürlük Hareketi tasfiye edildiğinde sadece Türkiye rahatlamayacak, Güney Kürdistan federasyonu da kuşatılmış olacaktır.

4- İran saldırısıyla Kürt Özgürlük Hareketi'ni etkisizleştirirse Güney Kürdistan üzerinde Irak devletinin baskısı artacak ve Irak’ın Güney Kürdistan üzerindeki gücü fazlasıyla artacaktır.

5- İran Kürt Özgürlük Hareketi'ni etkisizleştirdiği taktirde Türkiye üzerindeki itibarı artacağı gibi, güney Kürdistan'daki güçler üzerinde etkisini daha da geliştirecek.

6- Bu çerçevede Irakla işbirliği çerçevesinde Kürtleri kontrol edecektir.

7- Bu durum Tahran’ın bölgedeki pozisyonunu genel olarak güçlendirecektir.

Anlaşılıyor ki İran sıkışıklığını tüm Kürt düşmanları tarafından kendisine ihale edilen Kürt Özgürlük Hareketi'ni etkisizleştirme, tasfiye etme saldırısıyla gidermeye çalışmaktadır.

Böylece iç muhalefetin ve toplumsal sorunların arttığı bir süreçte bu saldırıyla bütün dikkatleri PKK'nin ve Kürtlerin üzerine yönelterek içerideki siyasi sorunlarını hafifletmek ve Kürt Özgürlük Hareketi'nin zayıflatılması üzerinden bölgedeki siyasi etkinliğini arttırmayı düşünmektedir.

Bu çerçevede İranın saldırısının stratejik olduğu görülmektedir.

İRAN ORDUSUNUN SALDIRISINI KÜRTLERİN BİRLİĞİ BOŞA ÇIKARIR

İran’ın PJAK’ı gerekçe göstererek Kandili işgal etme stratejisinin birçok zayıf yanı da var.

Tahran’ın Güney Kürdistanlı güçleri anlaşmaya çekmelerinin Kürt medyasında yer alması Kürt kamuoyunda tepki ile karşılandı. İran ile olası işbirliğine girecek Kürtlerin siyasal olarak sonunu getirecek bir durum olarak değerlendirildi.

Kürt kamuoyunun bu açık tepkisi hem de İran’ın Güney Kürdistan'dan destek alarak PKK'yi tasfiye etme politikasına da büyük bir darbe oldu.

Çünkü Eğer bu süreçte Kürtler bölünmez ve ortak tavır geliştirirse İran’ın büyük bir bozgun yaşaması söz konusu olacak.

Zaten daha şimdiden İran’daki muhafazakar Keyhan gazetesinin itiraf ettiği İran ordusunun PJAK karşısındaki başarısızlığı önemli bir noktaya işaret ediyor.

Dini lider Ayetullah Ali Hamaneye yakınlığıyla bilinen Kayhan Gazetesi, 16 Temmuzdan bu yana İran Ordusu'nun Kandilde başlattığı askeri operasyonla ilgili haberinde Kandil Dağları'nda PJAK gerillaları karşısında ağır darbe aldığına dikkat çekti.

Eğer Güney Kürdistan'daki İran saldırısı başarısız olursa, bu aslında Güney Kürdistan üzerindeki baskıların zayıflamasını beraberinde getirecek. Bu da Güney Kürdistan federasyonunun durumunu daha da güçlendirecektir.

Böylelikle İranı’n uğursuz, ve Kürt düşmanlığı karakteri içeren bu saldırısı başarısız olursa Doğu Kürdistan'daki halkın Özgürlük Mücadelesinin de gelişmesi yeni bir döneme girecektir.

Hiç yorum yok: