13 Haziran 2011 Pazartesi

Hakkâri Üniversitesinde AKP ve Gülen Cemaatinin Kirli Politikaları-2

Bir toplumun önemli bir kısmını oluşturan gençler üzerindeki kirli politikalarını gerçekleştirmek için üniversitenin önemli bir kurum olduğunu biliyoruz. 
 

Bir toplumun önemli bir kısmını oluşturan gençler üzerindeki kirli politikalarını gerçekleştirmek için üniversitenin önemli bir kurum olduğunu biliyoruz. Hele ki Gülen cemaati özellikle Kürt gençler açısından büyük bir tuzaktır. Hakkâri Üniversitesi’nde de Gülen cemaatine ve AKP hükümetine özel olarak çalışan kişiler vardır. Örneğin Mühendislik Fakültesi sekreteri Haşim Alim özel olarak çalışan kişilerin başında gelmektedir. Aynı şekilde Öğretim Üyesi Halil Gür, Yardımcı Doç. Vedat Şafak Yami, Öğretim Görevlisi Hikmet Yaşar gibi üniversite çalışanları AKP ve Gülen cemaatinin çalışanlarındandır. 

Hakkâri Üniversitesine bağlı Yüksekokul da sivil olarak güya öğrenciymiş gibi derse girip aslında öğrencileri ajanlaştırmaya fuhuşa sürüklemeye, özellikle bayan öğrenciler üzerinden kirli politikalar gerçekleştirmeye ve kendileri için tehlikeli gördükleri gençliği adım adım takip etmeye çalışan sayısız polis var ve bütün bunlar rektörün bilgisi dâhilinde olmaktadır. Gülen cemaatinin Hakkârili yurtsever halktan çekindiği için ev kiralama konusunda sıkıntı yaşadığını bilmekteyiz. Ancak buna rağmen cemaat çalışmaları Çevre Yolu’nda Sümbül Giyimin alt katında yürütülmektedir.   

Yrd. Doç. Vedat Şafak Yami bir okutman olarak geldiği üniversitede AKP’li olması nedeniyle kısa bir zamanda yardımcı doçentlik unvanı verilmiştir. Bu kişinin Hakkâri Emniyetiyle bağlantılı çalıştığı bilinmektedir. Polisle işbirliği içinde öğrencilerle ilgili emniyete rapor vermektedir. Yine Öğretim Üyesi Hikmet Yaşar DYG deki çalışanların isimlerini polise liste halinde vermiştir. Bunu da özel alarak güya onları koruma isteği adı altında farklı politikalar geliştirmek istemektedir. Geçmişine bakılırsa üniversiteye yerleşmesi de Öğretim Görevlisi unvanını alması da Tahir Yaşar’ın ahbabı olmasından kaynaklıdır. Yani asıl hak eden kişiler değil de sırf birilerinin kardeşi yakını, AKP’li veya Gülen cemaatinin üyesi olduğu için üniversitede görev almaktadır.

Aslında üniversiteye alınan okutman, öğretim görevlisi, araştırma görevlilerinin neredeyse tümü özel olarak bilinçli bir şekilde alınmış aranan kriterlerin başında cemaate ve AKP’ye yakınlık olmuştur. Nitekim seçim döneminde hepsi birer Tayyip misali AKP ye oy toplamak için özel çalışmalar yürütmektedir. Hakkârili ve cemaat yanlısı olmayan ama eğitim bakımından bütün kriterleri uyan ve başvuruda bulunan hiçbir gencin üniversiteye akademisyen olarak alınmamasına özen gösterilmektedir. 
 
 Rektör ve ekibi, AKP ve Gülen cemaatinin üniversite üzerindeki kirli politikalarının uygulanmasında önemli bir işleve sahiptirler. Hakkâri üniversitesinin önemli stratejik yerlerine, hiçbir birikime donanıma sahip olmayan sadece imam olması yeten kişiler getirilmiş ve bunlar üzerinden daha sonra özellikle Kürt memurlar ya da Eğitim-Sen’e bağlı olan memurlar üzerinde yoğun baskı geliştirmişlerdir. Bunların baskısı ile yetinmeyen Rektör Belenli daha sonra Adem Babacan adında ülkücü kökenli ve tam bir Kürt düşmanı kişiyi Genel Sekreter unvanına getirmiştir. Getirdiği bu kişi özellikle Kürt memurlar üzerinde büyük baskılar uygulayarak; bezdirme bıktırma şeklinde bir psikoloji yaratarak onların ne işte ne de normal hayatta rahat yaşamalarına fırsat vermemiştir. Rektörün faşizan duygularını bu kişi üzerinden uygulattığı çok açık görülmüştür. Ancak Adem Babacan rektörün istediği sonucu verememiş, halk tarafından teşhir edilmiş ve geldiği yere gönderilmiştir. Tabi hizmetleri karşılığında üniversitenin bütçesinden de yeterince yararlandırılmıştır. Adem Babacan’ın aslında Hakkâri gibi bir yerde baskı yapabilmesinin yani bu gücü kendinde görmesinin asıl mimarı çevresini saran imam ordusudur. İdari ve Mali İşler Daire Başkanı Halil Biçer(eski imam), Spor Kültür Daire Başkanı ve Eğitim-Bir-Sen Başkanı Ramazan Özdemir, Strateji Daire Başkanı Reşit Demir Adem Babacan’ın çevresinde adeta kalkan olmuş ve ona güç vermişlerdir. Adem Babacan çoğu zaman Kürt memurlara “sizleri daha asimile edemedik mi” gibi tam AKP tarzında sözler kullanmış memur üzerinde tam bir faşizan durum göstermiştir. 

Dikkat çekilmesi gereken diğer önemli bir konuda rektörün ayda bir garnizon komutanı, emniyet müdürü ve askeriyedeki çeşitli rütbelilerle toplantı yapmasıdır. Bu durum rektörün ordu ve AKP’li polislerle işbirliğini ortaya koymaktadır. Uzman çavuşluktan istifa edip kuruma gelen kişi sayısında her geçen gün artış olması rektörün üniversiteyi bir kışlaya çevirmek niyetinde olduğunu göstermektedir.  Bütün önemli görevlere de bu uzman çavuşları getirmektedir. Asker psikolojinin hâkim olduğu bu kişiler, çalışanlar üzerinde sürekli keyfi talimat verme-emir verme gibi durumlar sergilemektedirler. 
 
Hâlbuki üniversite içinde çok profesyonel kendini yetiştirmiş birçok eleman olmasına rağmen sırf Kürt oldukları daha doğrusu AKP yanlısı ve cemaat yanlısı olmadıkları için görevlere getirilmemektedirler. Bu da yetmezmiş gibi rektör ve ekibinin baskıcı, faşizan davranışları birçok memuru bezdirmiş işyerinde yaşadıkları psikolojiyi kaldıramamış ve istifa etmişlerdir. 

Rektör İbrahim Belenli, ilk başlarda AKP ve cemaat yanlısı bir tavır sergileyen ancak daha sonra Kürtlere yönelik daha ılımlı bir politika geliştiren yardımcısı Prof. Dr. Osman Gürdal’a da tahammül edememiş onu sürgün etmiştir. Prof. Dr. Osman Gürdal, rektör ve ekibinin bütün kirli işlerini biliyordu. Üniversitede dönene bütün tezgâhları görüyordu.  Bu nedenle Gürdal’ı sürgün ettirmiştir. 

Rektör Belenli,  kirli politikalarının üzerini örtmek için her yıl Kürt Kadın Konferansı, Kürt Dili Edebiyatı günleri adı altında konferanslar vermekte ve bu konferanslara özellikle yurtsever tarihçi, edebiyatçı kişileri çağırmaktadır. Başta iyi niyetle konferansa katılan kişiler olmuş ancak bu yıl artık asıl amaç görülmüş ve Kürt edebiyatçılar tarafından protesto edilmiş ve katılım olmamıştır.
Bütün bu kirli politikalarını uygulayan rektöre karşı Eğitim Sen sendikası başta olmak üzere sivil toplum örgütleri ve öğrenciler protesto gösterileri yapmış, rektörlüğün kapısına kadar yürüyüş yapılmış ve bu protesto medyaya da yansımıştır. 

Rektör acil olarak YÖK tarafından çağrılmış özellikle seçim öncesi bu tür olumsuzluklara sebep verdiği için daha doğrusu kirli politikalarının açığa çıkmasından dolayı sorguya çekilmiştir. Rektör bunun üzerine Eğitim Sen sendikasını hedef alarak, sendikanın ve üyelerinin PKK ile işbirliği içinde olduğu propagandasını yaparak kendini kurtarma arayışı içine girmiştir. Fakat bu iftiraları tutmamıştır. 

Üniversitede olan bitenler herkes tarafından bilindiği için gerçeklerin saklanması artık mümkün değildir. Rektör Belenli artık şunu bilmelidir;  Hakkâri halkı, Kürt öğrenciler kralın çıplak olduğunu görmüşlerdir.                                                                                                                                                    
Nergis Botan

Hiç yorum yok: