8 Haziran 2011 Çarşamba

Alçaklığın Kurumlaşması


Hayatını korku üzerine kurmuş Pontus Kralı Mithra,zehirlenerek öldürülmekten korktuğu için her akşam yemeğine bir kaşık zehir katarak yermiş.

Bir gün,krallığını saran düşmanları, teslim olmasını istemişler Mithra dan.Teslim olmayı onuruna yediremeyen Kral, intihar etmeye karar vermiş. Koca bir tas baldıran zehirini kafasına dikip uzanmış yatağına...Ama heyhat , ölmek bir yana , daha bir canlanmış, kendine gelmiş...
Kralının şaşkınlığını gören yardımcısı uyarmış;
´´Bağışıklısınız Efendim´´

Yaklaşık yüzyıldır, Kürdistan'ın kuzeyini harabeye çeviren, İttahatçı haydut saltanatı, öylesine katı ve sistematik bir inkar ve imha geleneği oluşturduki , bilinç düzeyinde , yanlızca Türkiye halklarını değil , Kürt halkını da zehirledi. Ürettiği resmi yalanları, Mithra'nın zehiri gibi´´Bilimsel Gerçekler´´ olarak memleketin bilinçaltına işleye işleye kurumlaştırdı. Bu öylesine bir kurumlaşma ki gerçekle göz göze geldiğinde,doğal bir inkar salgılayan,bununla yetinmeyip , salgıladığı bu inkar üzerinden aklın, bilimin ırzına geçip tarih ve toplum tezleri geliştiren ve bu tezlerle,olmayan Kürdün olmayan sorununu tarif eden,tartışan,çözen bir akıl ve vicdan tutulması...Üretilmiş alçaklık yani...

Halklarımızın kardeşliği adına istisna şahsiyetler, kesimler elbette saygındır ama bir toplum düşünün ki generalinden bilim adamına, siyasetçisinden simitçisine, solcusundan dindarına kadar, örneğin sizin toplu mezarlarınıza bakıp aynı şeyleri düşünüyorlarsa o toplumda kurumlaşan ırkçı nefret, bilgiyi aşıp ulusal bir inanca dönüşmüş demektir. Sizin o toplumu iknaya çalışmanız, karıncanın sırtına binip hacca gitmeye çalışmanızdır ki sadece acılarınızı uzatır.
Unutmamak gerekir ki , Kemalizm bir devşirme rejimidir.

  Meşruiyeti zorbalığında gizli bir gecekondu devletidir. Devşirme ruhu, doğası gereği,gemileri yaktığı icin gücünü ve yeteneğini soysuzluğundan alır. İlkesiz ve omurgasızdır,güce tapar. Örneğin başına çuval geçirildiğinde, efendisinin postalına dolanan zavallı bir kediye dönüşürken aynı kedi mesela kendi dilinde türkü söyleyen savunmasız bir Kürt gördüğünde zaptedilmez bir aslan parçasına dönüşür,çünkü ahlaksızdır.

Halk ve hareket olarak böyle bir gücün ´´Düşmanı´´olma talihsizliği bir yana, bu gücün savaşı da barışı da kirli ve tehlikelidir. Siz Hantepe'yi yerle bir ettiğinizde´´ dialog´´diye İmralı ya koşarken, ateşi kestiğinizde İrşad tugayları ve paralı ordular gönderir.
Kırk yıldır bu rejimle kavga eden Kürt Halk Önderi, bir yandan bizzat görüşmeleri yürütürken öte yandan´´Kürdistan Mısır olmadan çözüm olmaz´´ diyorsa bir anlamı olmalı..
Anlamı şu..

Ankara bu toprakların pandora kutusudur.Halkların kırımı üzerine inşaa edildiği için korkuya dayanan ırkçı kuruluş ilkeleri değişmeden bir umut bekleyenler daha çok beklerler. Sorun Kürt sorunu değil, Kürdistan sorunudur. Acılarınızın, özlemlerinizin Başkentine dönün yüzünüzü. Amed Kürdistanın bilinçaltıdır, yanıltmaz sizi...

İkiyüzyıllık ulusal özlemleri kursağında kalmış bu halk,sadece son otuz yılda herbiri cihan parçası on binlerce çocuğunu dağlara gömdü. Üstelik bu dağlara başı dik, utanmadan bakabilmek adına, yaşadığı şehirleri teslim alabilecek kadar öfkeli ve politik bir kuşak yetişti. Bedelini ödediğiniz kavganın dili şikayet ve rica değildir,halkınızı dinleyin... Elbette halkların kardeşliği kutsaldır , sevmeyen ölsün halkları ama gerçekler inatçı şeylerdir... Hayat niyetlerinizden daha ağırdır , halkınızı dinleyin....

Medeni Ak

Hiç yorum yok: