29 Mayıs 2011 Pazar

Kürtler Fiilen Ozerklik Ilan Ederse


Kürtler artık eski Kürtler değil. Kürt siyasi hareketi de geçmişe göre daha kuvvetli ve kendisine daha çok güveniyor.  
Kürtler seçimlerin ardından özerklik ilan ederse ne olur?" Brüksel’de görüştüğümüz Kürt siyasi hareketinden bir isim bunu sordu. Ben de ona, "Gerçekten fiili bir özerklik ilanı düşünülüyor mu" diye sordum. "Evet, böyle bir düşünce var" dedi.
Kürtler, seçimden sonra fiilen özerklik ilan edebilirler mi? Fiilen özerklik ilan etmek ne anlama gelebilir? Nasıl uygulanabilir? Bütün bu soruları arkası arkasına sordum. Aldığım cevaplar, kafamdaki soruları azaltmak bir yana, daha da karmaşık hale getirdi. Kongra-Gel Başkanı Remzi Kartal, bir gece önce, "Gelin anlaşalım" diyordu. Öcalan’
ın yol haritasının Başbakan Tayyip Erdoğan’ın masasında durduğunu söylüyordu. "Öcalan’ın yol haritasında ‘fiili özerklik’ ilanı var mı" sorusunu sorduğumda buna de net bir cevap vermenin mümkün olmadığını biliyorum. Neyse, belli ki seçimlerden sonra Kürt sorunu, karşılıklı yapılacak hamlelerle yeni bir boyut kazanacak. 

12 Haziran-15 Haziran
 
12 Haziran seçimlerine kalan süre azaldıkça, gözler 12 Haziran sonrasına çevriliyor.
Abdullah Öcalan, "15 Haziran’a kadar bir şey olmazsa kıyamet kopabilir" şeklinde bir değerlendirmede bulunmuştu. Tabii, ‘bir şey’ ile anlatılmak istenenin tam olarak ne olduğunu biz de anlamaya çalışıyoruz. Söz konusu tarih, erken bir tarih. 15 Haziran’da seçimler henüz yapılmış olacak. Bu süre içinde ne hükümet ortaya çıkabilir ne de hükümet programı yazılabilir. Brüksel’de de bu erken tarihle işaret edilen beklentiye ilişkin net bir yorum veya analiz elde edemedik.

Ancak şöyle söyleyenler oldu: "Olsa olsa bundan kasıt, AK Parti liderliğinin tutumunun açıklanması olabilir. Bunun da en anlaşılabilir olanı, Başbakan’
ın seçim gecesi yapacağı balkon konuşmasıdır. Burada Kürt sorununun çözümüne ilişkin, hazırlanacak yeni anayasanın içeriğine ilişkin kullanılabilecek bazı ifadeler yeterli olabilir."

Kürtlerin yaşadığı bölgelerde yerel yönetimlerin önemli bir kısmı, en azından yarısından çoğu BDP’de. Onlar ne yapabilirler? Sonuç olarak merkezi devletin bu yöreye atadığı vali, kaymakam, jandarma komutanı, emniyet müdürü görevlerini sürdürüyor olacaklar. Bunların merkezi devletten aldığı yetkiler, merkezi devlet yasal ve anayasal değişikliğe gitmeden, statülerinin değişmesi mümkün değil.

O zaman ne olacak? Merkezi devletin bu yöreye atadığı görevlileri, yerel yönetimler dinlemeyecek mi? Bunun bugünün koşullarında mümkün olmadığını görebilecek kadar BDP yöneticileri duruma vâkıflar.

Neyse bu tez üzerinden daha fazla zihin cimnastiği yapmanın bir yararı olmadığı belli. Ancak şunu görebiliyoruz; Kürtlerle devlet arasındaki ilişki yeni statü zorlamalarıyla karşı karşıya gelecek. Yöredeki havaya baktığımızda açık ve net bir şekilde şunu görüyoruz: Kürtler eski Kürtler değil. Kürt siyasi hareketi geçmişe göre daha kuvvetli ve kendisine daha çok güveniyor.
Son Şırnak-Uludere’de PKK’lıların cenazelerinin sınırötesinden getirilmesi konusunda gösterdiği inisiyatif, bölgedeki durumun geldiği noktayı göstermesi bakımından çok çarpıcıydı. 

Sıra Erdoğan’da
 
Brüksel’deki Kürtler, yükselen bütün gerilime rağmen bir uzlaşma ihtimalini yüksek görüyorlar. Özellikle seçimden sonra Kürtlerin temel talepleri konusunda topun Erdoğan’da olduğunu söylüyorlar.
Öcalan’
ın, PKK içindeki uzlaşma eğilimiyle sertlik yanlısı eğilimin iç içe geçtiğini ifade eden yorumlarının özenle izlenmesi gerektiğine dikkat çekenler, Erdoğan’ın bu mesajları doğru anlamasının önemi üzerinde duruyorlar.

Brüksel’e Türkiye’den gelen haberler iç açıcı değil. Değişik yerlerde bombalar patlıyor. Şiddet tehdidiyle seçim kampanyası bir arada yürüyor. Liderlerin öfke dozu yüksek. Aslında herkesin seçim ortamını düşünerek, seçim sonrasını düşünerek sakin bir dil kullanması gerekiyor.

Bütün kesimler ellerindeki bütün kozları oy hesabıyla, geleceği düşünmeden ortaya sürüyorlar. Aman dikkat. Öncelikle de Başbakan Erdoğan. Daha sakin bir dil. Daha ufuk ötesi bir bakış...

Hiç yorum yok: