19 Mayıs 2011 Perşembe

Korku Sınırını Yıkan Kürtler...


Kürdistan yine evlatlarına ağlıyor. 12 Karanfil, 12 can, 12 yiğit delikanlı… Dün Dêrsim’de öldürülen 7 gerillanın yası dinmemişken, bugün Uludere’de 12 gerillanın cenazesi geldi. Dêrsim’de gerillaları öldürdükten sonra veya önce korkunç işkence yapmış, gözlerini oymuş, kulaklarını kesmişlerdi. Bugün de Uludere’de öldürdükleri gerillaların cenazesine saygısızlık yaparak, halkın sabrını iyice taşırdılar. Askerler, sınırın öte yanında öldürülen gerillaların ortaya saçılmış, parçalanmış bedenlerini almaya giden heyetin elinden tabutları alarak, onlara gerçek mermi sıkarak aymazlığın, terbiyesizliğin sınırlarını iyice zorladı, ama Kürdistan halkı evlatlarına sahip çıktı, onların tabutlarını büyük bir gururla taşıdı. Sınırda askerler ateş açıp saldırmasına rağmen elleri yapıştı çocuklarının tabutlarına. O tabutları düşürmek bir kere daha ölmek demekti onlar için…

Onbinlerce insan gerillaların cenazesine sahip çıktı. Birçok il ve ilçede insanlar ölen gerillalar için protesto eylemi yaptı. Ölen gerillalardan Âdem Aşkan’ın babası Halit Aşkan, ‘’Erdoğan Kürt halkına katliam uygulayan bir Deccal’dır” diyerek öfkesini dile getirdi. Deccal, sağ gözü kör yani gerçeği görmekten perdeli, sahip olacağı olağanüstü güçlerle insanları kendine tapındıracak ilah olduğunu iddia eden varlık demek… Kısacası ‘’Deccaliyet” her gerçeği saptırma, olduğunun aksine gösterme ve kabul ettirme işlevidir.

Yine Taksim’deki protestolar esnasında bir annenin, ‘’Münafık Erdoğan” diye bağırması acının ve öfkenin başka bir seslenişiydi. Dili ile iman ettiğini söylediği halde kalbiyle tasdik etmeyen kimseye ‘münafık’ denildiğini biliyoruz. Müslümanlığı salt kendinde merkezleştirmiş olan Erdoğan, ‘’Deccal”ın ya da ‘’Münafık”ın ne olduğunu elbet benden daha iyi bilir, bu benzetmelerin onda nasıl bir rahatsızlık yaratacağı da ayrı bir konu…

Erdoğan, seçim mitinglerinde topladığı halka brifing verirken ölen gençlerden hiç bahsetmiyor. ‘’Kürt sorunu yoktur, Kürt kardeşlerimin sorunu var” diyerek operasyonlara devam ettiriyor. Kürt kardeşlerinin çocuklarına ölüm fermanını imzalıyor. Yaptığı ölüm tacirliğinden hiç bahsetmiyor. Bülent Arınç’ın Diyarbakır’da ‘’1 Haziran’da başbakanımız gelecek ve size önemli açıklama yapacak” demesi de manidardır. Kürt çocuklarının öldürülmesine fetva veren bir başbakan nasıl iyi şeyler söyleyecek? Dalga mı geçiyorlar?

Olay artık PKK ile ordu arasındaki savaştan çıkmış, tüm Kürt halkına karşı yürütülen bir imha savaşına dönmüştür. Newroz’dan bu yana sokakta olan Kürtler halden hal edildiler. Yüzlerce gözaltı, cop, şiddet, ölüm, yaralanma ve gaz bombasıyla karşı karşıya kaldılar. O kadar ileri gittiler ki, bir yılda tüketmek için ithal ettikleri gaz bombalarını iki ayda tükettiler. Emniyetin stoklarında biten gaz bombalarına, emniyet genel müdürlüğü ‘’ödeneğimiz yok” derken, başbakanlık örtülü ödenekten imdatlarına yetişti ve bol miktarda gaz bombalarını Kürdistan’a gönderildi.

AKP’nin, CHP’nin Kürt milletvekilleri:

Azıcık utanmanız varsa, azıcık namusunuz varsa kendi halkınızın yanında olursunuz. PKK’nin eylemsizlik kararına rağmen AKP ve ordusunun savaşta ısrarcı olmaları sizi hiç mi rahatsız etmiyor! Gerilla cenazelerine yapılan işkenceler, zehirli gaz kullanıldığı yönündeki iddialar ürkütücü ve insanlık dışıdır. Uluslar arası savaş hukukuna, insan haklarına, insanlığa sığacak uygulamalar değildir. Bunun adı olsa olsa tek kelimeyle vahşettir, katliamdır, soykırımdır. AKP hükümeti orduyla işbirliği yaparak bu vahşet uygulamalarla Kürtleri imha etmeyi hedeflemektedir.

AKP’nin milliyetçi ve militarist politikalarıyla halklar arasındaki bağlarda zayıflamaktadır. Bu askeri ve siyasi operasyonlarının amacı seçimlere giderken Türkiye’de yakalanan emek, demokrasi ve özgürlük bloğu adaylarının seçilmesini engellemektedir. YSK vetosu da bu amacın bir tezahürü olarak çıkarıldı ve yerine TSK operasyonları devreye girdi. AKP hükümeti milliyetçi kesimin oylarını alabilmek için ülkede oluşan olumlu havayı yok etmekte, kaos ortamı yaratarak halklar arasında telafisi olmayacak çatışmalara davetiye çıkarmaktadır.

AKP’nin ve CHP’nin Kürt milletvekilleri:

Onurlu davranıp halkınızın yanında mı olacaksınız, yoksa onursuzluğunuza devam edip kırmızı koltukta oturmanın keyfini mi süreceksiniz?

Ya Erdoğan! Ankara Ticaret Odası’nın düzenlemiş olduğu Vergi Rekortmenleri ödül töreninde, ‘’Benim askerim sınırları korumakla görevli. Benim askerim bunun mücadelesini vermeyecek mi? Bunun neticesinde orada teröristler öldürülüyor. Parlamento içindeki vekiller gidip orada gösteri yapıyor, ülkeyi huzursuz edecek tavır içine giriyor. Hala birileri bunun adına özgürlük diyor. Meydanları da onlara bırakmayacağız” diye seslendi.
Peki, Başbakan Erdoğan bir gün gelir o meydanlar size de kapatılırsa ne olacak?

e.ciftci96@gmail.com

Hiç yorum yok: