29 Mayıs 2011 Pazar

Kime Oy Vereceğiz?


Olay gerçekte ünlü "TO BE OR NOT TO BE" sorunudur. Yani olmak ya da olmamak! Önümüzde yine her dört beş yılda bir yinelenen seçim oyunu var. Eskiden krallar, despot yöneticiler babadan oğula bu oyunu sürdürürlerdi. Şimdi ise kendi krallarımızı, despotlarımızı kendi oylarımızla ve kendi ellerimizle seçmemize izin veriyorlar çok şükür.

Şu sıra yurt düzeyinde yol boylarına serpilmiş pahalı bilboardları "reklam panolarını" gördükçe mutlaka içiniz sızlıyordur. Kısa bir süre sonra bu akıl almaz harcamaları güneş, yağmur silip süpürecek. Daha kötüsü bütün bu savurganlığın paraları, işsiz ve yoksul halkımızın kesesinden çıkacak. Pekiyi sonra ne olacak? Hiç de ciddi bir şey olmayacak. Sil baştan aynı biçimde bir dört beş yıl daha kaybedilecekÉ


Son zamanlarda gurmelik diye bir meslek revaçta. Bu iş, tadına bakarak yemek seçiciliği imiş.Televizyonlarda açların gözünün içine bakarak, adeta alay eder gibi  tevir türlü has yemekler seçiyorlar. Kalabalık hanesine bol ekmekten başka yiyecek getiremeyen bir amele ailesini düşününüz. Tam da akşam yemek vaktinde yorgun ve açsınız. Kızarmış butlar, kaymaklı kadayıflar çıkıyor yamacınıza. Ölür müsünüz, öldürür mü? Buna benzer bir de şarap tadım mesleği varmış. Adına "Wine teaster" mi ne diyorlar. Adamın görevi en iyi şarabı seçmekmiş. Hikaye bu ya, böyle birisi göreve çağırılıyor. Önüne iki farklı şarap şişesi konuyor. Teaster birisinden azıcık yudumlayıp ağzını şapırdatmaya duruyor. Derken iyice yüzünü buruşturuyor. Sonra ikirciklenmeden, hımm ötekisi daha iyi diyor. Oysa ötekini daha hiç tatmamıştır. Sonuç bellidir, çünkü adama sorulsa tattığımdan daha kötüsü olamaz ki diyecektir. Durup dururken bu münasebetsiz hikayeleri niçin anlattık değil mi...?


Bir seçimin daha arifesindeyiz. Görünürde sayılamayacak kadar çok parti var. Oysa yakından bakıldığında önümüzde sadece iki parti var. Tıpkı şarap tadıcının önüne konan iki şişe şarap gibi. Ötesi sırf aldatmaca kandırmacadırÉ Birincisi BDP'nin fiziki anlamda başını çektiği on yedi parti ve örgütün oluşturduğu SOL BLOK. İkincisi ise bütün partilerden oluşan SAĞ BLOK. Ötesi laf kalabalığıdır. Silindir şapkadan tavşan çıkartmaktır. Daha açıkcası kandırmaca,aldatmacadır. Çünkü SAĞ BLOK çoktan tattığımız tanıdığımız kapitalistlerin zenginlerin düzeninin devamından başka bir şey değildir. Getirip götüreceği yeni bir şey de yoktur. Amaçları allayıp pullayarak yaşanan şu haksız, eşitliği bozuk düzeni biraz daha uzun ömürlü yapmaktır.


Pratiğe yansımayan teori gerçekte hiçbir şey değilmiş. Samimi sol ve sosyalist görüşlü insanlar bu gerçeği elbette anlar ve kabul ederler. Kürt halkının Emek, Özgürlük ve Demokrasi konusundaki samimi mücadelesi test edilmiştir. Bu konuya yaptığı samimi fiziki yatırımı da çıplak gözle görülecek biçimde ortadadır.! Böylece Türk, Çerkes, Laz, Roman demeden bütün Anadolu halkları aynı içtenlikle SOL BLOK bağımsız adaylığını yarattılar. Şimdi gerçek sosyalistlere, yani ezilenden, emekten yana olanlara ise bu oluşumu desteklemek düşüyor. Başka türlü hiçbir mazeret bizi bu ağır sorumluluktan kurtaramaz. Ben sanatçıyım, aydınım, bilmem neyim diyerek bu gerçeğe uzak durmak, buz gibi postmodern bir emek düşmanlığıdır.


Bir örnek olsun diye Antalya ve Yalova illerindeki iki somut durumun altını çizmek istiyorum: Antalya'da sadece Kürt kökenli yurttaşların oylarının elli binin üzerinde olduğu söyleniyor. Buna bir de Türk ve başka etnik kökenli gerçek sol ve sosyalist kardeşlerimizin varlığını ekleyiniz. Yalova'da da benzer durum var. Olacak bu ya, bu iki ildeki SOL BLOK adaylarının ikisinin de adları İhsan. İki İhsan'ın başarısı gerçekte tüm Türkiye solunun başarısı olacaktır...

Hasan Kiyafet

Hiç yorum yok: