10 Mayıs 2011 Salı

İslamcı Basın; Ne Kadar İslamcı!?


Bugün İslamcı basın olarak tanımlanan birçok basın yayın organı, Kurani tabirle gerçekte görevleri hakikatlerin ifşası iken; ne yazıktır ki hakikatleri çarpıtmak işlevini görmektedirler. Zaman zaman meydana gelen olayları, eylemleri araştırma gereği duymadan ve herhangi bir kesim üstlenmeden, alelacele yangından mal kaçırır gibi bazı kesimlere mal etme aşkı nereden gelmektedir? Bu sözde Müslüman gazeteci ve yazarlar bu yanlı edimleriyle, kimlere, hangi zihniyete hizmet etmektedirler. Yüce Allah’ın hakikat aşığı kalemşorları ve halkları yansız bir biçimde yaşanan durumlardan haberdar etme misyonuna uzak bir pratik içinde bulunan gazeteciler güruhu oldukları kesin. Allah’ın ayetleri apaçık bir biçimde insanları hakikatlerin açığa çıkarılması ve zulme karşı durulması noktasında duyarlı olmaya davet ediyorken, bunlar neden hakikatleri fütursuzca gizleyerek, çarpıtarak gerçekte iblisin yolundan büyük bir vecd haliyle gitmektedirler. Bunlar gerçekten kendilerinde midirler? Hakikatleri çarpıtarak ve ırkçı/milliyetçi bir söylemle, yüce Mevla’nın değil; Şeytanın yolunun hizmetkarları olduklarını bilmiyorlar mı? Yoksa bildikleri halde kendi menfaat ve çıkarları için mi hakikatleri gizleme çabası içindedirler. Şayet bilmiyorlarsa onları Allah’ın yoluna, yani hakikatlerin kamuoyuna tarafsızca ve salt Allah rızasını gözeterek ve ırkçı bir dille değil; her bir kesimi kuşatıcı nitelikte ümmetçi bir anlayışla ifşa etmeye, yine Allah’ın ayetlerini referans alarak çağırıyorum; yok eğer bilinçli bir şekilde çarpıtıyorlarsa, o zaman Kurani bir tabir olan bela’m (hakikatleri bildikleri ve bir konunun alimi oldukları halde çarpıtan ilim ehline karşılık gelen Kurani bir kavram) nitelemesini gerçekten hak ediyorlar.

Türk İslamcı basın!

Bu mezkur yayın organlarında, göze çarpan en önemli ikinci husus ise, ırkçı/kavmiyetçi (Türk-İslamcı) söylemdir. Irkçılığın yüce İslam dininde yerinin olmadığını, Peygamber’in şu hadisi ‘Irkçılık yapan; bizden değildir’ ve Kuran-ı Kerim’in ‘Biz sizleri farklı halk ve kabileler şeklinde yarattık ki, birbirinizi tanıyasınız.’ Ayeti kerimeleri, sanırım çok net biçimde ortaya koymaktadır. İslami tavır bu olması gerekirken, söz konusu sözde İslamcı(!) basın yayın organlarında bilhassa Kürt yurttaşlara yönelik kullanılan, ötekileştirici/ dışlayıcı ve inkarcı dilin İslami referanslarla açıklanabilir hiçbir yanı yoktur. Bu inkarcı basın dili, Kuran-ı Kerim’de bir şeyin üzerini örtmek, varlığını yadsımak anlamlarına gelen ‘Kafir’ kelimesine tekabül etmektedir. Dini bu kavrama dayanarak çok rahat diyebiliriz ki, inkarcı/ırkçı bir söylem, kişiyi, İslam çemberinin dışına iter ve ‘Kafir’ kılar. Bu bağlamda ülkemizde faaliyet gösteren kimi sözde İslamcı basın yayın kuruluşları da ‘Kafir’ kavramı kategorisine girmektedir. Ez cümleyle, sözde İslamcı Kafir basın dersek, kanımca abartılı bir dil kullanmamış oluruz. Bazı kimseler bu nitelemeyi ağır bulabilir; ancak ben onları Japon ilahiyatçı Prof. Dr. T. İzutsu Hoca’nın ‘Kuran’da Dini ve Ahlaki Kavramlar’ kitabına veya herhangi bir Arapça sözlüğe, ‘Kafir’ kelimesinin gerçekte kuranda ne anlamlarda kullanıldığını öğrenmeleri için, bir bakmalarını öneriyorum. Ya da, Kuran’da Yüce Allah bu kelimeyi hangi durumlarda kullanmış, şöyle bir bakma zahmetinde bulunsunlar lütfen. Baktığınız zaman bu kesimlerin, bu inkarcı ve buram buram ırkçılık kokan anlayışları için ‘Kafir’ kelimesinin dahi hafif geldiğini göreceksiniz. Bunlar hakikatlerin ırzına geçmek suretiyle, sadece ‘kafir’ değil; aynı zaman kendilerini İslami bir kostüm içinde ve ağdalı şekilci dini bir söylemle kamuoyuna tanıttıkları ve zavallı inançlı Türk, Kürt, Çerkes, Arap vb. halkları kandırdıkları için, bir o kadar da münafıktırlar.

Dini inkara alet etmek

Bu mezkur kesim hakikatleri ‘kefere’ ediyorlar. Yani üzerini örtüyorlar. Çarpıtıyorlar. Ve kendilerini İslami duyarlılıkta, kamuoyu nezdinde göstermek için adeta yırtınıyorlar. Ayet ve hadisleri kendi kötü emellerine alet ediyorlar. İktidarın zulmüne fetvalar yetiştiriyorlar. Geçmişin saray mollalarının işlevini bugün, modern Türk-İslamcı ilahiyatçı/imam hatipli kalemşorları görmektedir. En asli görevleri de, iktidarın ‘Kürdü inkar ve asimile etme ulu hedefine’ dini kılıflar bulmak ve dini, İslamı, bu konuda iktidarın asimilasyoncu/inkarcı politikalarına alet etmek, araçsallaştırmaktır. Asıl konumuzdan uzaklaştığımı sanmayın, çünkü bugün İslamcı basın olarak bilinen yayın organlarının, demokrasi güçlerini hedef alan ve hakikatleri çarpıtma konusunda mahir en azılı usta kalemşorları çoğunlukla ilahiyatçı ya da İHL kökenli farklı üniversite mezunu hocalar. Üstat diyorlar bu ‘Bela’mlara.

Gerçekleri/hakikatleri ifşa etmeyi değil; çarpıtmayı kendilerine şiar edinmiş İslamcı(!) basının ‘Kuran-ı Kerim’in aşağıda geçen son bir ayetini ve peygamber efendimizin hadisi şeriflerini göz önünde bulundurarak’ ne kadar İslamcı olduklarına sizler karar verin.

“Ey inananlar! Kendiniz, ana-babanız ve en yakınlarınız aleyhine de olsa, zengin veya fakir de olsa, Allah için şahitlik ederek adaleti ayakta tutun. Adil olmanız için heveslerinize uymayın. Eğer (gerçeği/hakikati) çarpıtırsanız veya aldırış etmezseniz bilin ki, Allah yaptıklarınızdan haberdardır.” 4/135.

“En büyük cihat: Doğru sözü/haberi zalim bir sultanın yanında dahi (iktidarın gazabına uğrama ihtimali ve hayati bir tehlike söz konusu olsa bile.) söylemekten kaçınmamaktır.” Sahihi Buhari.

Hiç yorum yok: