29 Mayıs 2011 Pazar

İkiyüz Yıllık Rüya ve Yeni Türk Irkçılığı...


Kürdistan, 200 yıldan beri hiç gülümseyen bahar görmedi. Karlar kalkıp, dağlar çiçeklendiğinde, başlangıçta top, tüfek, sonra uçak ve helikopterlerin bombardımanıyla vahşetin hücumu başlıyordu. Kışa doğru, sağ kalabilenler süngü ucunda havaya savrulan bebeklerin, türlü icatlarla öldürülen, diri diri yakılan yakınları, „savaş ganimeti” olan kadınları, kızlarının, yangın içinde harabe olmuş Kürdistan’ın yasını tutuyorlardı. Çiğnenen onurlarının...

En acısı, kimi Kürtler, „sonra sıra bana da gelir” diye düşünemeden, önderlerin „kardeşler, barbarların hücumuna karşı bir, beraber olalım” yalvarmalarına sırt çeviriyor, üç kuruşluk ücret, bir günlük payeye ile kiralanmış adam olarak, soyuna düşman oların safında yer alıyordu.

Vahim ama, Melle Gorani’den (Molla Gürani) başlayarak Kürdistan’ın çocukları Mevlana Halid, Şeyh Ubeydullah, Erbilli Şeyh Esad, Şeyh Said ve Saidé Kurdi’den İslamı öğrenenler, Kuran’ın emri gereği zalime başkaldıranları, din düşmanlığıyla suçluyorlardı. (Açıklanan 25 (yirmibeş) milyar dolarlık servetiyle, dünyanın en zengini olan banker Fethullah Gülen’in televizyonu, önceki gece döne döne, Kürdistan ulusal kurtuluş hareketi için „din düşmanı” diyordu. Yani, yeni Türk ırkçılığının ideoloğu Gülen’e göre Kürtlerin emir altında yaşamaya biati -teslimiyeti- dindarlık, ama her Müslüman halk gibi kendi ülkesinde bağımsız, özgür yaşaması dine aykırı, yani İslam düşmanlığıydı. Ah ben, senin dindarlığını seveyim emi, cahil, aklı da kıt yerine koyduğun kitlelerin karşısında, dindarlıktan kendinden geçmiş numarasıyla, sümüğünü üstüne, başına, yüzüne gözüne süre süre ağlayan adam!..)

Ama artık çok geç. Dini dünyalık toplamada, dolandırıcılık aracı yapanların çabası faydasız. Kanacak Kürt kalmadı, çünkü.

Dahası Kürdistan, dünkü durağında değil, artık. Kürdistan’ın kızı Leyla Zana ülkesine adanmış kardeşlerini vurmak üzere, silahlandırılmış korucu köylerinde coşkulu bir sevgiyle karşılanıyordu. Kuzeyde birlik ruhunu yaratmak, düşmanlarının böl, çatıştır ve yönet planlarını bozmak, çürütüp çöplüğe atmaktı.

Kürdistan devrimini yaratan fedakar çocuklarının, Güneyli kardeşleriyle bir araya gelip, ortak sorunlarını tartışmak üzere, ulusal konferans düzenleme kararı almaları ise ikiyüz yıllık rüyanın gerçeğe dönüşmesiydi. Kürdistan’ın kendi küllerinden, bölgesel birlik ruhunu yaratması...

Düşmanları panik içinde...

***

Fethullah Gülen’in yedeğinde, yeni Türk ırkçılığının teorisiyenliğini yapan Recep Erdoğan, bir kaç günden beri ortalıkta dolanıp, „Kürt inkarı ve asimilasyonu yok” diye atıyor, devam ediyor:

„Ben hiç bir zaman tek dil demedim.”

Oysa, gerçeklere takla attırma, olmamışı olmuş, olmuşu olmamış gösterme konusunda usta, ama herkesi balık hafızalı unutkan yerine koymak, kişinin kendini aldatmasıdır. Çünkü, biri çıkar, asla unutmayan arşivleri, insanın yüzüne savuruverir...

Recep Erdoğan, 2009 yılında Hakkari’de, Hitler’in ırkçı „ya sev ya da terk et” sözünü haykırdıktan sonra, „ne demiştik, tek devlet, tek millet, tek dil ve tek bayrak demiştik” diye devam etmiş, sonra bu söylemi çeşitli yerlerde tekrarlamıştı.

Mesela, 4 Ocak 2011 tarihinde, partisinin grup toplantısında şöyle diyordu:

„Tek bayrak, tek vatan, tek dil dedik. Bugün gene aynı şeyi söylüyoruz. Kimse rahatsız olmamalı. Rahatsız oluyorlarsa aynaya bakmalılar.“

Ocak 2011 tarihindeki Katar gezisinde Hürriyet gazetesine verdiği demeçteki sözleri de şöyledir:

„Tek bayrak, tek dil, tek vatan üst kimliğinde (birlik) vahdettir.”

Yalanla gerçekleri örtme taklaları bir yana, „tek millet” sözü de Hitler ırkçılığından sadır inkarcılıktır. Çünkü „Millet”, belli bir bölgede ortak dili, tarihi, duygu, gelenek ve görenekleri paylaşan insan topluluğu, onların birliğidir.

Halbuki Kürtlerle, Türkler arasında böylesi ortak değerler yoktur, hiç bir zaman olmamıştır. Kürtlerin dili, tarihsel geçmişi, gelenekleri, yaşama biçim ve kültürüyle bütünüyle farklı bir halktır. „Atatürk tekliği” tanımına göre de ortak değerleri sıfırdır.

Dini değerleri bile farklılık göstermektedir. Sünni Kürtler Şafii’dir. Türkler Hanefi...

Benden, dini kültür konusunda „sıfır numara” alacak olan Recep Erdoğan, daha geçen gün, Kürtlerin gözlerinin içine bakıp, kendince onları din dışı sayarak, Zerdüşt’ün iz düşümlerinden söz ediyordu. Din fukarası nereden bilsin, kültürlerini... ile paralel düşecek biçimde Türklerle ortak gelecek hayalleri, birlikte yaşamaya dair istekleri de yoktur.

Kürtler, „Orta Asya’dan çıkıp geldik” diyen Türkler gibi göçebe değil, kendi yurtlarının yerlisi, kültürlerinin mirasçısıdır. İkiyüz yıldan beri, zorla gelenleri kovma mücadelesi veriyorlar.

Onun için, ortak paydası, değer yargısı olmayanlara „tek millet” demek inkarcılıktır. „Asimilasyon yok” sözü de büyük yalandır. Çok Müslüman olmaktan başı dönüp, göz yaşı döken Fethullah Gülen okulları dahil, okullarda Kürtçe konuşmak da yasaktır.

Türkçeye geçmiş, „geçti Bor’un pazarı sür eşeğini Niğde’ye” diye bir söz vardır. Geçelim safsatayı, „tekliğe” tav olacak Kürt kalmadı, artık. Evli evine diyor Kürtler...

akahraman61@hotmail.com

Hiç yorum yok: