6 Mayıs 2011 Cuma

'Emek Demokrasi ve Özgürlük Bloğu'nun Seçim Beyannamesi


Emek Demokrasi ve Özgürlük Bloğu, 12 Haziran Genel Seçimleri Seçim Beyannamesi'ni açıkladı. 38 sayfalık beyanname "Demokratikleşme", "Ekonomi, eğitim ve sağlık", "Çevre, doğa ve ekoloji", "Gençlik", "Kent", "Engelliler", "Dış politika" ve "Kadın" şeklinde 8 başlıktan oluşuyor.

Emek Demokrasi ve Özgürlük Bloğu, 12 Haziran Genel Seçimleri Seçim Beyannamesi'ni düzenlediği basın toplantısı ile açıkladı. Sümerpark Resepsiyon Salonu'nda düzenlenen basın toplantısına, BDP eş Başkanları Hamit Geylani ile Filiz Koçali, Bağımsız Milletvekili adayları Selahattin Demirtaş, Gültan Kışanak, Sırrı Süreyya Önder, Altan Tan, Emine Ayna, Ahmet Levent Tüzel, Fatma Kurtulan, BDP'li belediye başkanları ile yurttaşlar katıldı.

Toplam 38 sayfalık beyannamenin özet bölümünün bir kısmı Selahattin Demirtaş tarafından açıklanırken, Kadın ile ilgili bölümü ise Gülten Kışanak tarafından açıklandı.

"Demokratikleşme", "Ekonomi, eğitim ve sağlık", "Çevre, doğa ve ekoloji", "Gençlik", "Kent", "Engelliler", "Dış politika" ve "Kadın" şeklinde 8 başlıktan oluşan beyannamenin 7 başlığını açıklayan Demirtaş, başlıkları tek tek açarak projelerini aktardır.

DEMOKRATİKLEŞME

Demirtaş, Türkiye'nin demokratikleşme hedeflerini, "Özgürlükçü ve demokratik Anayasa", "Kürt sorununda demokratik çözüm", "Hakikatleri Araştırma Komisyonu'nun kurulması", "Siyasi partiler kanunu ve seçim barajı", "Demokratik özerk yönetimlerin kurulması", "YÖK ve MGK'nin kaldırılması", "Yargı reformu", "Anadilde eğitim", "Siyasi af", "İfade ve örgütlenme özgürlüğü önündeki engellerin kaldırılması", "Diyanet işleri Başkanlığı'nın kaldırılması", "Cemevleri'nin ibadethane statüsüne kavuşturulması", "Milletvekilleri dokunulmazlıklarının kaldırılması" ve "Dini ve etnik azınlıklara eşit yurttaşlık hakkı" şeklinde açıkladı.

DEMOKRATİK ANAYASA 


12 Eylül darbe anayasasının hiçbir meşruiyetinin kalmadığı bir dönemde, özgürlükçü, demokratik, eşitlikçi, halktan yana bir anayasayı inşa edeceklerini ifade eden Demirtaş, "Herhangi bir ideolojiyi dayatmayan, ulusu ve vatandaşlığı etnik temelde tanımlamayan, devletin yetkilerini sınırlayan, bireysel-kolektif haklara dayalı, emekten yana, cinsiyet özgürlükçü, doğaya saygıyı insana saygıyla bir tutan, Türkiye'nin bütün farklı kültürlerini, inançlarını, değerlerini koruyan yeni bir anayasayı hep birlikte yapacağız. Anayasa yapmayı sadece parlamentoya bırakmak yerine, bir anayasa hareketi şeklinde uzun soluklu bir halk mücadelesi ile hem taleplerimizi görünür kılacağız, hem de anayasayı halkla birlikte inşa edeceğiz" dedi.

ÇÖZÜM VE BARIŞ 


Kürt sorununun çözümüne yönelik beyannamede yer alan bölümü okuyan Demirtaş, "Hiç kimsenin demokratik, barışçıl çözüm dışında bir seçeneği arzulamadığı Kürt sorunu da artık bu dönemde kesinlikle çözülmek zorundadır. Geçmiş yılların muhasebesini vicdanlarımıza danışarak yapmak ve Kürt Sorunu nedeniyle halen akmakta olan kanı durdurmak bir vaat değil, bir görevdir artık. Halk barış için bu kadar istekli ve umutlu iken, AKP'nin oyları ve çıkarları uğruna yeniden savaşın başlamasına izin vermeyeceğiz. Bir yandan çatışmadan beslenen öte yandan kendisi dışında herkesi savaş yanlısı ilan eden AKP'nin iki yüzünü de teşhir edeceğiz ve kalıcı barış için inisiyatif alacağız. Çözümsüzlükte direten, halkların birlikte, barış ve kardeşlik içinde yaşaması yerine siyasi ve ekonomik rantları için savaşa, karmaşaya, acıya ve göz yaşına Türkiye toplumunu mahkum eden bütün iktidarlar gibi AKP hükümetini de tarih karşısında hesap vermeye zorlayacağız, çözümü iktidardan medet umarak değil, kendi öz gücümüzle ve kararlılığımızla bizler ortaya çıkaracağız" dedi.

HAKİKATLERİ ARAŞTIRMA


Demirtaş, çözüm için geçmiş dönemlerde ve yakın zamanda yaşanmış olmasına rağmen, üstü örtülmüş bütün toplumsal acıların, insan hakları ihlallerinin, katliamların, sürgünlerin, askeri darbelerin, işkencelerin, faili meçhul cinayetlerin, köy yakmaların ve kayıpların sorumluların açığa çıkarılması, faillerinden hukuk içerisinde hesap sorulması, mağduriyetlerin ve toplumsal travmaların giderilmesi açısından, kurulacak bir Hakikatleri Araştırma ve Adalet Komisyonu ile geçmişle yüzleşme sağlanacağını belirterek, "Dersim, Ağrı, Zilan, Maraş, Çorum, Sivas katliamları da bu komisyon tarafından araştırılarak bütün gerçeklerin açığa çıkarılacaktır" dedi.

SİYASİ PARTİLER KANUNU VE SEÇİM BARAJI


Demirtaş, çözüm için bir diğer adım olan Siyasi Partiler Kanunu ve seçim barajını da şöyle ifade etti: "Siyasi partilerde lider sultasına kesinlikle son verilecek, tabanın, seçmenlerin, üyelerin parti yönetiminde etkili olduğu ve kararlara doğrudan katılabildiği düzenlemeler yapılacaktır. Siyasi partilerdeki kadın ve gençlik yapılanmaları özerk meclisler şeklinde düzenlenecek ve parti politikalarında doğrudan etkili olmaları sağlanacaktır. Seçim barajı tümden kaldırılacaktır. Cinsiyet kotası ile yönetimde temsil kademelerinde eşitlik sağlanıncaya kadar pozitif ayrımcılık yapılacaktır. Eş başkanlık sistemi yasallaştırılacaktır. Siyasi partilere yapılan hazine yardımı seçime girme yeterliliğine sahip bütün partilere eşit olarak dağıtılacaktır."

DEMOKRATİK ÖZERK YÖNETİMLER KURULACAK


"İdari yapının demokratikleştirilmesi için çözüm önerimiz, bölgesel yönetimler şeklinde tanımladığımız Demokratik Özerk'liktir" diyen Demirtaş, "Demokratik öz yönetim anlamına gelen Demokratik Özerkliği, demokratik cumhuriyet'in özüne uygun niteliklerinin pekiştirilmesi olarak görmekteyiz. İddia edildiği üzere bölünmenin ve parçalanmanın değil; demokratik birliğin, doğrudan ve katılımcı demokrasi modelinin güvencesi olacak olan Demokratik Özerklik' in hayata geçirilebilmesi için yeni anayasa çalışmalarıyla birlikte siyasi ve idari yapılanmada köklü bir reforma gidilmesi gerekmektedir. Bu temelde Türkiye sosyo-ekonomik yapılarına göre 20-25 özerk bölgesel yönetime ayrılacak. Merkezi yönetimle, yerel yönetimler arasında idari ve siyasi yönetim organı olarak işlev görecek bu özerk bölgesel yönetimler işleri kolaylaştıracak ve hızlandıracak, halkın yönetime doğrudan katılımını sağlayacak, demokratikleşme açısından önemli bir adım olacaktır. Bu idari modelde, birbiriyle yoğun bir şekilde sosyo-kültürel ve ekonomik ilişki içinde bulunan komşu illeri kapsayan, yapı olarak seçimle iş başına gelen il genel meclislerine benzeyen âdem-i merkeziyetçi bölgesel meclis olacaktır. Emniyet ve adalet hizmetleri merkezi hükümet ve bölge meclisleri tarafından ortak yürütülecektir. Tüm ülkede geçerli olan resmi dil Türkçenin yanında, bölgeler kendi özgün ihtiyaçlarına göre başka dilleri de ikinci, üçüncü dil olarak kullanabilecektir. Bölge meclisleri gelişmişlik düzeylerine ve nüfusa göre her yıl merkezi hükümetin aktardığı bütçenin yanında, kendi yerel gelir ve gelir kaynaklarından pay alarak hizmetlerin yürütülmesini sağlayacaktır. Az gelişmiş ve yoksul bölgelere merkezi yönetim tarafından pozitif ayrımcılık uygulanacaktır.

İttifakımız, böyle bir yapılanmayla demokratik cumhuriyet'in inşasında önemli bir aşama kat edileceğine inanmaktadır" dedi.

YÖK VE MGK KALDIRILMASI 


Beyannamede yer alan çözüm için diğer projeleri de Demirtaş, "YÖK ve MGK'nin kaldırılması", "Yargı reformu", "Anadilde eğitim", "Siyasi af", "İfade ve örgütlenme özgürlüğü önündeki engellerin kaldırılması", "Diyanet işleri Başkanlığı'nın kaldırılması", "Cemevleri'nin ibadethane statüsüne kavuşturulması", "Milletvekilleri dokunulmazlıklarının kaldırılması" ve "Dini ve etnik azınlıklara eşit yurttaşlık hakkı" şeklinde açıkladı.

EKONOMİK, EĞİTİM VE SAĞLIK


Beyannamenin 2. başlığı "Ekonomi", "eğitim ve sağlık" oldu. Demirtaş, "Gelir dağılımında adalet, Yoksulluğa karşı sadaka değil; insanca geçinme ve sosyal güvence, işsizliğe karşı insanca çalışma, herkese eşit parasız sağlık ve sosyal güvence hakkı!" dedi. Tekelleşmeye karşı katılımcı toplum ekonomisini savunduklarını belirten Demirtaş, "Her şeyi, kar amaçlı piyasanın insafına bırakan anlayışa karşı, ekonominin hukuki ve ahlaki bir temele kavuşturulması, Eğitim, sağlık, sosyal güvenlik ve barınma gibi temel toplumsal hizmetlere, ulaşım, enerji gibi alt yapı alanlarına öncelik verilerek daha fazla kaynak aktarılması, Bölgeler arası eşitsizliğin giderilmesi, Ekolojik dengenin korunması ve ekolojik yaklaşımı esas alan uygulamaların geliştirilmesi, Kadınların ekonomik ve sosyal statülerinin geliştirilmesi, Sivil toplum yapılarının ekonomide yönetim ve denetim rollerinin geliştirmesine dayanmaktadır" dedi.

KALKINMA PROJELERİ  


Demirtaş, bunun için, "Ekonomi yönetimini hükümetin dışında meslek grupları ve sivil toplum örgütleri aracılığı ile üreticilerin, tüketicilerin ve çalışanların yönetime katılmasını ve denetlemesini sağlayacak mekanizmalar Merkezi, Bölgesel ve Yerel düzeyde oluşturulacak. Siyasal ve ekonomik demokrasi temelinde sanayileşmenin, tarımın, hayvancılığın, bilim ve teknolojinin toplumun genel çıkarlarına göre geliştirilmesi için çalışanların da emeği karşılığında iştirak ettiği çok ortaklı modern demokratik işletmeler ve kooperatifler aracılığı ile toplumun ekonomik yaşama katılımı hedeflenecek. Kalkınma projeleri Yerel ve Bölgesel Yönetimler ve Sivil Toplum Örgütlerinin katılımı ile oluşturulacak. Bölgesel eşitsizliklerin giderilmesinde belli yatırımların yoğunlaştırıldığı Bölgesel Kalkınma Merkezleri kurulacak. Geri bırakılmış bölgelere aktarılmak üzere Merkezi Kalkınma Fonu oluşturulacaktır. Adaletsiz vergi sistemine son verilecektir. Gelir dağılımında eşitsizliğe son verilecek. İşsizliği önlemek için yapılması gereken şey, öncelikle katılımcı demokrasiyi her alanda esas alan Özerk Bölgesel Yönetimlerin oluşturulmasıdır. Bölgesel yönetimler eliyle; bölge yönetimleri eliyle özellikle et ve süt ürünleri, arıcılık, hayvancılık yanında; buğday, fındık, çay, üzüm, zeytin gibi tarımsal ürünlere yönelik özel havzalar oluşturulacak, tarımın geliştirilmesine öncelik verilecek, çalışanlar güvenceli istihdam koşullarına kavuşturulacak. Uygulanacak yüksek kotalarla ithalat önlenerek, yerli üretim teşvik edilerek desteklenecek. Boşaltılan köylerin merkezi hükümetin kaynak aktarması sureti ile günümüz gerçeklerine uygun yeniden inşa edilmesi sağlanacak, tersinden göç, teşvik edilerek, desteklenecek. Üretim, tüketim ve kalkınmayı içerecek şekilde entegre kooperatifçilik sistemine dayalı bölgesel kalkınma planları oluşturularak, özellikle kooperatifler eliyle yapılacak yatırım ve istihdam sağlayıcı çalışmalar teşvik edilerek desteklenecek. Özelleştirmelere son verilecek, kamu eliyle yatırım ve istihdam politikalarına ağırlık verilecek, çalışma süreleri aşağı çekilerek daha fazla istihdam olanakları yaratılacak. Taşeron işçiliği adı altında sürdürülen emek sömürüne son verilecek. Çalışma yaşamına katılımda başata cinsiyet olmak üzere dil, din, etnisite ve cinsel yönelimlerinden dolayı dezavantajlı durumda olan yurttaşlarımıza pozitif ayrımcılık yapılacak" dedi.

ÜCRETSİZ EĞİTİM 


Eğitim hizmetleri özerk bölge meclislerine bağlı olarak yürütüleceğini belirten Demirtaş, "İkili eğitimden tekli eğitime geçilecek, sınıf mevcutları en fazla 24 öğrencili olacaktır. Eğitim emekçilerinin aldıkları tazminatlara ilişkin oranlar en az yüzde elli arttırılacak; hizmetli ve memurlara, yaptıkları islerin niteliği göz önünde bulundurularak, ek özel hizmet tazminatı ödenecektir. Üniversitelerde, başta araştırma görevlileri olmak üzere, iş güvencesinden yoksun olarak çalışan tüm üniversite çalışanları kadroya alınacaktır. Sözleşmeli öğretmenlik uygulamasından derhal vazgeçilecek, sözleşmeli çalışan öğretmenlere kadro verilecektir. Sokak çocukları ve kimsesiz çocuklar her türlü istismara açık biçimde, madde bağımlılığına yakalanarak yaşamları kötü koşullarda sürdürmektedirler. İttifakımız bu çocuklar için barınma, eğitim, rehberlik ve sağlık hizmetlerini alabilecekleri merkezler oluşturacak. Özel bakım gerektiren yaşlılık ve hastalık halleri sosyal sigorta kapsamına alınacak. Kaçak istihdamla etkin mücadele edilecek, tüm çalışanların sosyal güvenlik kapsamına alınması için caydırıcı tedbirler alınacak. Sağlık hizmetlerinin kamu tarafından ücretsiz verilmesi, koruyucu sağlık hizmetlerini temel alan halk sağlığı politikalarının uygulanması temel öncelik olarak ele alınacak. Sağlık ve sosyal güvenlik hizmetlerinde iller ve bölgeler arası eşitsizliği ortadan kaldırmak, hizmetlerin yerelleşmesi ile mümkün olacaktır. Bu çerçevede sağlık hizmetleri, oluşacak Özerk Bölgesel Yönetimlere devredilecek. Sağlık hizmetlerinde herkesin kendi anadilinde hizmet alması sağlanacak. Yeşil kart uygulamasına son verilecek. Her yurttaşın sağlık hizmetinden ücretsiz ve eşit bir şekilde yararlanması garanti altına alınacak. Tarım ve hayvancılık sektörünün bitirilmesine izin verilmeyecek" dedi.

KOOPERATİFLEŞME 


"Kooperatifleşme esas alınacak" diyen Demirtaş, "Kooperatiflerin konfederal bir yapı içinde tamamen özerk bir yapıya kavuşmaları için yasal düzenlemeler yapılacak, maddi yönden çok güçlü kurumlar haline gelmesi sağlanacak; her türden siyasi müdahale ve yönlendirmeye karşı etkin tedbirler alınacak. Tarım Satış Kooperatifleri ve Birliklerinin tarım ürünleri piyasalarının düzenlenmesinde etkin olabilmeleri için tedbirler alınarak, günümüz gerçeklerine uygun yeni düzenlemelere gidilecek; tarımsal kalkınmada, kooperatiflere belirleyici düzeyde rol biçilecektir. Boşaltılan köylerin isteğe bağlı olarak ve köylülerin arzusu doğrultusunda yeniden inşası sağlanarak bu bölgelerde atıl durumda olan tarım arazileri faaliyete geçirilecektir. Bu köylülere, uğradıkları zararlar hiçbir zorluk çıkarılmadan ödenecek, köye dönüş ve tarım, hayvancılık için hibe yardımlarda bulunulacaktır. Kooperatifler ve hizmet alacak kesimlerden oluşturulacak fondan karşılanması koşulu ile Sorumlu Danışmanlık Sistemi geliştirilecek. Tarım ve hayvancılıkta doğal kaynakların ve çevrenin korunması, geliştirilmesi, gen kaynaklarının korunması, ekolojik tarımın verimde bir azalma yaratmayacak önlemler alınarak yaygınlaştırılması esas alınacak, tohumda dışa bağımlılığa son verilecek" dedi.

ÇEVRE, DOĞA VE EKOLOJİ

Çevre, doğa ve ekoloji alanlarına ilişkin projelerini anlatan Demirtaş şöyle devam etti: "Ormanlık alanların ne sebep altında olursa olsun talanına, özelleştirilmesine, inşaat alanı olarak kullanılmasına izin verilmeyecek. Akarsuların, denizlerin, göllerin, yer altı sularının ve toprağın sanayi atıkları ile kirletilmesi kesinlikle engellenecek. Hasankeyf, Munzur, Allionai, gibi tarih ve kültür mirasları, Karadeniz'deki doğal güzellikler HES'lere kurban edilmeyecek, buralarda başlayan HES faaliyetlerine derhal son verilecek. Siyanürle altın arama uygulamasına son verilecek. Nükleer enerji ve fosil enerji kaynakları yerine; "Merkezi Enerji Konseyi"nce hazırlanacak; yeterli, yerli, çevreci, temiz, sürdürülebilir yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımının sağlanmasını amaçlayan yeni bir; "Merkezi Enerji Strateji Planı" oluşturulacak. Ekolojik yapıyı ve toplum yararını gözeten bir politika izlenecek, özelleştirmelere son verilecek, enerjinin üretimi, iletimi ve dağıtımı merkezi olarak planlanacaktır" dedi.

GENÇLİK

Demirtaş, gençliğe ilişkin Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloğu'nun projelerini de şöyle açıkladı: "Gençler sınav merkezli eğitimin yarattığı sömürü ortamından kurtarılacak, Anadillerinde eşit ücretsiz, ilgi ve yetenekleri doğrultusunda eğitim almaları ve meslek edinmeleri sağlanacak. YÖK kaldırılarak, üniversiteler özerk, bilimsel ve demokratik bir yapıya kavuşturulacaktır. Ailelerden ve öğrencilerden harç, katkı payı, masraf, bağış ve benzeri isimler altında para tahsiline son verilecektir. Üniversite öğrencilerinin barınma, beslenme, ulaşım, eğitim öğretim ihtiyaçları, sosyal ve kültürel faaliyetlerine ilişkin giderleri ücretsiz olarak karşılanacaktır. İhtiyacı olan bütün öğrencilere karşılıksız öğrenim bursu sağlanacaktır. Yükseköğretim herkes için bir hak olarak kabul edilecek ve güvenilirliğini yitiren ÖSYM ile birlikte üniversiteye giriş sınavları kaldırılacak, isteyen herkes orta öğretimdeki başarısı, yetenek alanı ve talebi doğrultusunda bir üniversiteye yerleştirilecektir. Gençliğin siyasete katılımını engelleyen tüm yasal düzenlemelere son verilerek, seçilme yaşı da seçme yaşı gibi 18'e çekilecektir. Zorunlu askerlik uygulaması kaldırılacak. Vicdani red hakkı yasallaşacaktır."

KENTSEL YÖNETİM MEKANİZMALARI

Kentleşmeye ilişkin de Demirtaş, şunları belirtti: "Emek ve Özgürlük Bloğu, öngörülebilir yer, su ve hava hareketleri ile uyumlu, doğal çevreye zarar vermeyen, kent yoksullarını gözeten, toplumsal yararı, planlamayı ve katılımı esas alan kent planlaması öngörür. Kentte yaşayan tüm kadın, erkek ve çocukların karar süreçlerine katılımı esastır. Kentsel yönetim mekanizmaları (Demokratik Kent Konseyleri), kentsel mekânı sermaye birikim stratejilerine tabi kılma çabasına karşı direnen emekçileri ve ezilenleri yan yana getirecek biçimde tesis edilir. Kentsel dönüşüm politikaları, yoksul kent emekçilerinin kent dışına sürgün edilmesiyle sonuçlanmakta; toplumsal dayanışma pratiklerini ve kültürel çeşitliliği zayıflatmaktadır. Kent topraklarını rekabete ve sermaye birikimine açan, rant doğuran kapitalist zihniyet ve politikalarla mücadele edilecektir. Eko kentlerin kurulması teşvik edilecek, yerel yönetimlerin bu konuda ki projeleri desteklenecektir."

ENGELLİLER

Engellilere yönelik bloğun projelerini de açıklayan Demirtaş, "Engellilere yönelik gizli veya açık ayrımcılıkla etkin biçimde mücadele edilmeli, engellilerin siyasetin karar mekanizmalarında etkili biçimde yer alabilmesinin koşulları yaratılacaktır. Yeni yasama döneminde TBMM öncelikli olarak Birleşmiş Milletler Engellilerin İnsan Hakları Sözleşmesini onaylayacaktır. Günümüzdeki standartlara uygun olmayan ve yüz binlerce engelliyi mağdur duruma düşüren engelli tanımı değiştirilmeli, yüzde 40 sınırı kaldırılmalıdır. En az yüzde 10 işgücü kaybından başlayarak engel derecesine göre haklar ve istisnalar yeniden düzenlenecektir. Yasaların sağlamış olduğu istihdam olanakları titizlikle uygulanacak. İş Yasası'ndaki 50 kişiden fazla işçi istihdam edilen işyerinde uygulanan zorunlu istihdam kuralı, 25 kişi ve üzeri olarak düzenlenecek ve daha fazla engelli istihdamı için teşvik yoluna gidilecektir."

DIŞ POLİTİKA

Demirtaş, son olarak bloğun Dış politika ile ilgili görüşlerini de şöyle açıkladı: "Demokratik Özerk yönetimlerde, yeni siyasi ve idari yapı çerçevesinde diplomatik faaliyetler merkezi hükümetin görev alanında olacaktır. Silahlı Kuvvetler hiçbir şekilde sınır dışına gönderilmeyecektir. Hiçbir ülkenin toprak bütünlüğü ve sınır dokunulmazlığı ihlal edilmeyecektir. Türkiye, 1952'den beri dahil olduğu NATO'dan çıkacaktır. Türkiye'deki bütün yabancı askeri üsler kapatılacaktır. Türkiye, dünya çapında nükleer silahsızlanma için çalışacak, hiçbir nükleer projeye dahil olmayacaktır. Türkiye'nin ABD ve İsrail devleti ile birlikte bölge devletlerine karşı giriştiği hegemonya çabalarına karşı bloğumuz, tüm bölge halklarıyla ortak mücadele cephesini savunacak ve bundan hareketle bölgede Demokratik Halklar Konfederasyonu hedefiyle hareket edecektir. Ortadoğu pratiği sadece devletlerin diplomatik faaliyetleriyle sorunların çözümlenmediğine dair sayısız ders vermektedir. Günümüz ulus ötesi toplum ihtiyacı bu yönlü dayanışma örgütlenmesini vazgeçilmez kılmaktadır. Kıbrıslıların kendi kaderlerini tayin hakkına tümüyle saygı duyulacaktır."

ÖRGÜTLENEN KADINLA ÖZGÜRLÜĞE, ÖZGÜRLEŞEN KADINLA DEMOKRATİK ÖZERKLİĞE


Emek Demokrasi ve Özgürlük Bloğu, 12 Haziran Genel Seçimleri Seçim Beyannamesi'nde kadına yönelik projeler ayrı bir bölümde ele alındı. Hakkari Bağımsız Milletvekili Adayı Selahattin Demirtaş'ın beyannamenin 7 başlığını açıklamasının ardından Siirt Bağımsız Milletvekili Gültan Kışanak, 20 başlık altında ele alınan kadına yönelik bloğun projelerini açıkladı.

"Örgütlenen kadınla özgürlüğe özgürleşen kadınla demokratik özerkliğe" başlıklı bölümde projeler, "Cinsiyet ayrımcılığına karşı güçlü mücadele yürüteceğiz", "Cinsiyet algılarını değiştireceğiz", "Hedefimiz eşit temsil", "Eşitlik sağlanıncaya kadar kota", "Sosyal destek yetmez, Eşitlik Bakanlığı", "Eğitim ve sağlık en temel hakkımızdır", "Engelli kadınlara pozitif ayrımcılık", "Yoksulluk kadınların kaderi değil", "Cinsiyet özgürlükçü, ekolojik, demokratik sistem kuracağız", "Eşitlik için çerçeve yasa ve bütçe", "Kadın katliamlarını durduracağız", "Ailede eşit iş ve rol dağılımı", "Demokratik Özerklik bir kadın projesidir", "Demokratik anayasa ertelenemez", "Örgütlü kadınla demokratik cumhuriyete", "Demokratik çözümün sesi olacağız", "Siyasi tutsaklara özgürlük", "Zorunlu göç kadınları vurdu" ve "Özgürlüğün teminatı örgütlü kadındır" başlıkları altında sıralandı.

DEMOKRATİK, EKOLOJİK CİNSİYET ÖZGÜRLÜKÇÜ PARADİGMA 


"Kadın yoksa eşitlik de yok, kadın yoksa özgürlük de yok, kadın yoksa demokrasi de yok" cümleleri ile başlayan beyannamenin kadına yönelik bölümünü açıklayan Kışanak, "Kadın özgürlük mücadelesi, insanlık tarihinin en önemli gerçeğidir. Tarih boyunca tüm toplumsal mücadeleler, kadın özgürlük mücadelesiyle paralel bir seyir izlemiştir. İnsanlık tarihi bir anlamda; köleliğe, baskıya, sömürüye karşı ezilenlerin ve kadınların yürüttüğü özgürlük mücadelesi tarihidir. Biz kadınlar, toplumun özgür, adil ve eşit oluşumunun ilk yaratıcılarıyız. Yarattığımız toplumsal sistemin bozulması ve egemenlik ilişkilerine büründürülmesini sağlayan gücün, erkek egemen zihniyet olduğunun farkındayız. Erkek egemen zihniyetin, toplumu iktidar ilişkileri ile örgütlenmesini hiçbir dönem kabul etmedik ve etmeyeceğiz. Biz kadınlar, bir birimizle ve toplumun tüm diğer üyeleri ile özgürlükçü, adil ve eşit ilişkiler sisteminin, kadının toplumla yeniden sözleşmesi ile gerçekleşeceğine inanıyoruz. Kürt Kadın Hareketi de özgün örgütlenmesiyle beş bin yıllık erkek egemen zihniyetin dayattığı sömürü ve inkara karşı varlığını koruma ve özgürlüğünü kazanma mücadelesi verdi. Kendi özgünlüğünün bilinciyle bunun irade ve örgütlülüğünü ortaya çıkarmak için örgütlendi. Demokratik, ekolojik cinsiyet özgürlükçü paradigma ışığında, bugüne kadarki birikimlerimizi dünya kadın hareketlerinin deneyim ve tecrübeleriyle birleştirerek ve yolumuza devam ediyoruz" dedi.

ERKEK EGEMEN SİYASETE MÜDAHALE 


"Şimdi, kadınlar olarak, iddiamız çok daha büyük" diyen Kışanak, "İçinde bulunduğumuz 21. yüzyılı, 'Kadın Özgürlük Yüzyılı' yapmak istiyoruz. Dünya genelinde kadın hareketinin toplumsal dinamikleri ve devraldığı mücadele mirası, bu iddiamızı daha güçlü kılıyor. Ötekileştirilerek toplumsal mekanizmalardan dışlanan kadın, her türlü şiddet, baskı ve sömürünün odağı haline getiriliyor. Kadın erkek eşitsizliği, her gün, kapitalist sömürü düzenin işleyişinde, devlet mekanizmalarında, aile içinde, okulda, toplumda, çalışma yaşamında, kültürde, ideolojide, medyada kısaca yaşamın her alanında yeniden üretiliyor. Toplumun yarısını oluşturan kadınlar, toplum içinde, çalışma yaşamında, ailede, siyasal alanda erkeklerle aynı olanakları paylaşmıyor. Siyasal temsil, ekonomik haklar, medeni haklar ve eğitim haklarından yararlanamayan kadınlarla erkekler arasında süren eşitsizlik her geçen gün daha da derinleşiyor. Erkek egemen zihniyetin bir ürünü olan iktidarcı-devletçi sistemler tüm toplumsal grupları, doğayı etkiliyor, baskı altına alarak karar alma süreçlerinin dışına itiyor. Biz kadınlar buna itiraz ediyoruz. Kapitalist moderniteye ve kadınları toplumsal yaşamın dışına iten zihniyete karşı mücadele ediyoruz. Kadınların yer almadığı demokrasilerin gerçek demokrasiler olmadığını biliyoruz. Bu nedenle Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloğu'nda yer alan kadın adaylar olarak, erkek egemen siyasete müdahale ediyoruz" dedi.

KADIN ERKEK EŞİTSİZLİĞİ 


"Biz kadınlar özgür, eşit, demokratik ve adil yaşam için mücadele ediyoruz" diyen Kışanak, "Cinsiyetçiliğe, milliyetçiliğe, militarizme ve devletçiliğe karşı; demokratik, ekolojik, cinsiyet özgürlükçü bir toplum inşa ediyoruz. Hayatın her alanında eşitliği inşa etmek için yola çıktık!

Cinsiyet ayrımcılığına karşı güçlü mücadele yürüteceğiz. Dünya genelinde kadınlar, toplumsal yaşamın yükünün yüzde 70'ini omuzlarında taşırken, refahın sadece yüzde 1'inden faydalanıyor. Ortadoğu'da ve Türkiye de bu tablo daha da ağırlaşıyor. Bu ağır ve kabul edilemez durumun temelinde toplumsal cinsiyet eşitsizliği yatıyor. Tarihin en eski eşitsizlik biçimi kadın-erkek arasında yaşanan eşitsizliktir. Bu eşitsizlik, iktidar, hiyerarşi ve tahakkümün ilk biçimidir aynı zamanda. Diğer toplumsal ilişkiler bu eşitsizlik durumuna göre şekillenmiştir. Bu nedenle toplumsal cinsiyet eşitliği sağlanmadan, hayatın diğer alanlarında da gerçek anlamda eşitlik ve özgürlükten bahsetmek imkânsızdır. Kadın erkek eşitsizliğini 6 temel alanda izlemek mümkündür. Bunlar; Haklarda eşitsizlik, Kaynaklarda eşitsizlik, Ekonomik faaliyet alanında eşitsizlik, Sağlık-eğitim ve bağlantılı hizmetlere erişebilmede eşitsizlik, Şiddet, taciz ve istismar, Kamusal yaşam ve siyasal alanda eşitsizlik. Türkiye bu temel alanların tamamında, cinsiyet eşitliği sorunu yaşamaktadır" dedi.

KADINLAR VE EKONOMİK HAYAT 


Kışanak, "Dünya Ekonomi Forumu'nun, 2010 yılı raporuna göre, küresel cinsiyet eşitsizliği sıralamasında Türkiye 126. oldu. 134 ülkedeki veriler baz alınarak hazırlanan raporda, Türkiye sağlık alanında 61, siyasette 99, ekonomik katılım ve fırsat eşitliği konusunda 131, eğitim konusunda da 109. sıralarda yer bulurken, toplamda 126. sırada yer aldı. Bu tablo açıkça kadına karşı sistematik ayrımcılığın, ikinci sınıf yurttaş muamelesinin resmidir. Biz kadınların da mücadele gerekçesidir. Kadına yönelik sistematik ayrımcılığa karşı, güçlü bir mücadele yürütmek için yola çıktık. Siyasetten ekonomiye, sosyal yaşamdan kültüre, sanattan spora kadar hayatın tüm alanlarına etkin katılım sağlayarak, toplumsal cinsiyet eşitliğini gerçekleştirinceye kadar mücadele edeceğiz. Kadınları ekonomik hayattan uzak tutan, cinsiyete dayalı iş bölümünü, ailede, kurumlarda ve tüm istihdam alanlarında reddediyoruz" diye belirtti.

NEFRET SUÇLARININ ÖNLENMESİ


"Hasta, yaşlı, engelli ve çocuk bakımının, kadınların doğal görevi olarak sayılması; iş yerlerinde, pasif ve etkisiz işlerin 'kadın işi' olarak görülmesi; istihdam alanlarının bir kısmının 'erkek işi' sayılarak kadınlara kapatılması, ayrımcılıktır" diyen Kışanak, şöyle devam etti: "Kadınların yetenekleriyle var oldukları; eşitlikçi ve özgürlükçü bir yaşamı kuracağız. Kadınlara, kendi yaşamları üzerinde söz hakkı tanımayan, küçük yaşta evlendirme, başlık parası, çok eşlilik, berdel gibi uygulamalara karşı her düzeyde etkin mücadele yürüteceğiz. Farklı cinsel yönelimlere karşı, ayrımcı, aşağılayıcı, homofobik, nefret suçlarının önlenmesi için 'Nefret Suçlarının Önlenmesi Yasası'nı çıkartacağız. Bütün ezilenlerin ezileni kadın, kendi özgürlüğü ve eşitliğiyle birlikte, toplumsal eşitliği ve özgürlüğü de kuracaktır" dedi.

EŞİT TEMSİL 


Temsiliyetin, kadına yönelik ayrımcılığın en yalın görüldüğü alduğunu belirten Kışanak, "Türkiye'nin siyasal geleneğinde ne yazık ki kadınlar yok denecek kadar azdır. Hem genel siyasette, hem de yerel siyasette kadın temsiliyeti, demokratik ülkelerin çok gerisinde. 2007 Genel Seçimi'nden sonra TBMM'de kadın temsili oranı yüzde 8,87. 2009 Yerel Seçimleri'nden sonra kadın belediye başkanı oranı yüzde 0,90. Kamu yönetiminde üst düzey yöneticilerin sadece yüzde 2'si kadın. 81 ilde bir tane kadın vali yok. 426 vali yardımcısından yalnızca 7'si kadın. 961 kaymakamdan sadece 20'si kadın. Kadın müsteşar yok. Yargıtay ve Sayıştay'da kadın üye yok, Danıştay'da "1" üye var. DİSK, HAK-İŞ, TÜRK-İŞ, KAMU-SEN, MEMUR-SEN' in yönetim kurullarında kadın yok. MÜSİAD, TOBB, TZOB ve TESK' in yönetim kurullarında kadın yok. Merkezi emek örgütlerinden sadece KESK'te kadın yönetici var. Eğitimde anaokulu, ilköğretim, lise ve yüksek okulda, kademe yükseldikçe kadın oranı düşüyor. Karar noktalarında (müdür, müdür yardımcısı, dekan, rektör) kadın oranı, yüzde 10'un da altında kalıyor. Tepeden tırnağa erkek egemenliğine dayalı bu sistemi, ancak örgütlü kadın mücadelesi değiştirebilir. Bu mücadeleyi tüm kadınlarla birlikte yürütmek için yola çıktık.

YÜZDE 40 CİNSİYET KOTASI


"Demokratik toplum ve demokratik siyasetin temeli, cinsiyet eşitliğine ve kadın özgürlüğüne dayanır" diyen Kışanak, "Bu nedenle kadınların karar alma ve uygulama süreçlerinde temsil edilmesini engelleyen koşullar ortadan kalkıncaya kadar, her alanda pozitif ayrımcılık ilkesi esas alınmalıdır. Siyasal temsil ve tüm yönetim kademelerinde yüzde 40 cinsiyet kotası mutlaka uygulanmalıdır. Hem demokrasi ayıbı olan, hem de kadının temsiliyetini zayıflatan yüzde 10 seçim barajını kaldıracağız. Kadın hareketinin mücadelesi sonucunda TBMM'de kurulan Kadın-Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonunu 'Kadın-Erkek Eşitliği Komisyonu' olarak değiştirerek; fiili ve gerçek eşitlik hedefiyle çalışmasını sağlayacağız" dedi.

EŞİTLİK BAKANLIĞI 


Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanlığı'nın çalışma alanının esas olarak, dezavantajlı gruplara destek sağlamak olduğuna dikkat çeken Kışanak, "Oysa kadınların eşitlik ve özgürlük sorunu, sosyal destekle çözülebilecek bir sorun değildir. Eşitlik Bakanlığı kurularak, koordinatör bakanlık yetkisi verilmelidir. Eşitlik Bakanlığı, eğitimden sağlığa, adaletten içişlerine kadar tüm bakanlıkların çalışma alanlarında, cinsiyet eşitliğinin gözetilmesi için politikalar oluşturmalı ve denetim yetkisine sahip olmalıdır. Erkek egemen sistem, kadınların sosyal, siyasal, kültürel, ekonomik, bilimsel tüm alanlardaki emeğini görünmez kılmaktadır. Kadın emeğinin görünür kılınmasını sağlayacak, kadınların tüm toplumsal alanlardaki haklarını güvence altına alacak çalışmaları sürdüreceğiz.

Toplumsal cinsiyet eşitsizliği içeren eğitim müfredatından başlamak üzere, yaşamın her alanına sinmiş cinsiyetçi, ırkçı, tahakkümcü ve rekabetçi söylemlerle mücadele ederek; demokratik, eşitlikçi bir eğitim sistemi geliştireceğiz.

KADINA YÖNELİK ŞİDDETİN ÖNLENMESİ 


Kışanak, "Kadına yönelik her türlü ayrımcılığın önlenmesi ve toplumsal cinsiyet eşitliği mücadelesinde, Eşitlik Çerçeve Yasası önemli bir yasal dayanak olacaktır. Ayrımcılığa karşı, kapsamlı, tam koruma sağlayan Eşitlik Çerçeve Yasası acilen çıkartılmalıdır. Yasalar Önünde Eşitlik ilkesi açısından Türk Ceza Yasası, Medeni Yasa gibi temel yasalarda eksiklikler var, bu eksikler bir an önce tamamlanacak; yeni Anayasa eşitlik ilkesi üzerine inşa edilecektir. Merkezi ve yerel yönetim bütçesinin hazırlanması sürecinin tüm aşamalarında, toplumsal cinsiyet eşitliği ilkesi gözetilmelidir.

Türkiye'de son yıllarda ortalama olarak, her gün 5 kadın cinayeti işleniyor. AKP'nin iktidarı boyunca kadın cinayetleri yüzde 1400 arttı. Kadına herhangi bir gelecek sunmayan "sığınma ev"lerini, kadınları sosyal, siyasal ekonomik yaşama katılabilecek şekilde özgür yaşam alanlarına dönüştürmeyi esas alacağız. Şiddete maruz kalan kadına sadece bir sığınak değil, sonraki süreci de kapsayan alanlar oluşturacağız. Nüfusu elli bini geçen her ilde kadın "sığınma evi" açmayı öngören yasanın uygulanma sorunlarının ortadan kaldırılması için mücadele edeceğiz. Kadın katliamları, kadına yönelik ekonomik, fiziksel, psikolojik ve cinsel şiddettin son aşamasıdır. Ölümleri önlemek için acilen, bütün şiddet türleriyle mücadele süreçlerinin, kadını merkez alarak yeniden organize edilmesi gerekir. Kadın cinayetlerinin önüne geçmek için "Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesi" yasasını çıkartacağız" dedi.

EĞİTİM VE SAĞLIK


Kışanak, "Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı tarafından oluşturulan İnsani Gelişmişlik Endeksine bakıldığında Türkiye'nin kendi gelir grubundaki ülkelerden çok daha kötü bir durumda olduğu görülüyor. Türkiye, dünyanın 17. büyük ekonomisi olmasına rağmen, İnsani Gelişme Endeksinde 79. sırada yer alıyor. Bu tabloya bakıp söylenebilecek bir tek şey var: 'Türkiye'de imkan çok, ama adalet yok.' Tablonun bu kadar kötü olmasında özellikle "eğitim ve sağlık" gibi en temel hizmetlere erişimde yaşanan eksikler etkili olmaktadır. Türkiye'de okuryazar olmayanların yüzde 75.5'ini kadınlar oluşturuyor. Hâlâ 5 kadından biri okuma yazma bilmiyor. Türkiye genelinde ortaöğretimde okullaşma oranı kadınlarda %56, erkeklerde %61'dir. Eğitimde durumun bu kadar vahim olmasında Türkçe dışındaki tüm anadillerin eğitimden dışlanması en önemli faktördür. Kürt halkı gibi, bu coğrafyada yaşayan bütün halkların, Arapların, Süryanilerin, Çerkezlerin, Lazların… en temel haklarının ihlali olan anadilinde eğitim yasağına son vereceğiz" dedi.

ENGELLİ KADINLARIN ÇALIŞMA YAŞAMINA KATILIMI 


Kışanak geri kalan projeleri de şöyle anlattı: "Engelli kadınların çalışma yaşamına ve sosyal yaşamın bütününe katılımını destekleyecek özel önlemler alacağız. Yokluklar üzerinden kendini sürdüren savaş ekonomilerini reddediyoruz. Kadının ekonomik yaşamdan dışlanması; doğrudan ve dolaylı olarak sömürülmesi kabul edilemez. Kadın emeğinin kayda geçirilmesi ve emeğin örgütlenmesi önündeki bütün engellerin kaldırılması için mücadele edeceğiz. Ekolojik bilince dayalı kooperatifçilik, kadının ekonomik örgütlenme modelidir. Kadın kooperatifleri başta olmak üzere, dayanışmacı ekonomik mekanizmalar geliştireceğiz. Kadınlara istihdam alanında öncelik tanınmalı, kamu istihdamında mutlaka kota uygulanmalıdır. Cinsiyet özgürlükçü, ekolojik, demokratik bir sistemi kuracağız. Doğa ve diğer yaşamlarla uyum içersinde, ekolojik yaşam bilinci ve duyarlılık yaklaşımını politika ve programlarının en önemli şartı ve göstergesi olarak kabul ediyoruz. İnsanlığın tarihi değerlerinin yok edilmesi ile insanlığın belleği siliniyor, yerinden bölgesel yönetim bu konularda etkin olacaktır. Cinsiyet özgürlükçü ekolojik yaklaşımla ezilenlerin ezileni biz kadınlar, erkek egemen tekçi, tüketici ve yok edici tahakkümü, cinsiyet ve yaşam üzerinden kaldıracağız.

DEMOKRATİK ÖZERKLİK BİR KADIN PROJESİ


Kışanak Demokratik Özerklik modeline ilişkin de, "Demokratik Özerklik, halkların kendi öz kimlikleriyle, demokratik birliğini esas alan, demokrasiyi sadece temsili bir meclise hapsetmeyen, kadının tartışma ve karar mekanizmalarına aktif katılım sağlayacağı, toplumun temel sorunlarını en hızlı bir şekilde yerinde çözüme kavuşturacağı bir siyasi ve idari yapılanma modelidir. Özgürlükçü, komünal bir yaşam biçimidir. Demokratik Uygarlık tarihinde toplumun komünal değerlerinin taşıyıcısı olan kadın, bu nedenle Demokratik Özerklik sisteminin öncüsüdür. Kapitalist sömürgeci sistemin beş bin yıldır kadına dayattığı tecavüzcü ve tahakkümcü anlayış, Demokratik Özerklik sistemiyle dağıtılacaktır. Demokratik Özerklik, kadının özgürlük statüsünü belirleyerek, devletin her türlü cinsiyetçi, tecavüzcü, iktidarcı eril zihniyetine son verecektir. Demokratik Özerklik projesini, demokratik çözüm ve birlikte yaşam projesi olarak kabul ediyoruz" dedi.

Demokratik anayasaya vurgu yapan Kışanak, "Eşitlik ve özgürlük ilkeleri üzerine kurulmuş, çoğulcu, demokratik, yeni bir anayasa yapılması, ertelenemez bir görevdir. Statükoyu koruyan, türlü bahanelerle yeni anayasa yapılmasını engellemeye çalışan anlayışlara karşı, kararlı direnişimizi sürdüreceğiz. Yeni anayasa adı altında, sorunlarımıza köklü çözümler getirmeyen, tüm özgürlüklerimizi güvence altına almayan, bir anlamda statükonun kılık değiştirerek devam etmesine hizmet eden yaklaşımları boşa çıkartmaya kararlıyız. Etnik kimlik, anadil, din, inanç, felsefe, cinsel kimliklerden kaynaklanan tüm farklılıkları anayasal güvence altına alacağız. Tekçi zihniyetin tüm izlerini anayasadan sileceğiz. Irkçılık, ayrımcılık, cinsiyetçilik ve asimilasyonu insanlık suçu olarak tanımlayacağız. Kürt halkı gibi, bu coğrafyada yaşayan bütün halkların, Arapların, Süryanilerin, Çerkezlerin, Lazların en temel haklarının ihlali olan ana dilinde eğitim yasağına son vermek için kadınlar olarak mücadele etmeye kararlıyız" dedi.

DEMOKRATİK ÇÖZÜMÜN SESİ OLACAĞIZ 


Demokratik çözüme yönelik görüşlerin de yer aldığı beyannamenin devamında Kışanak, "Kürt Kadın Hareketi olarak varlığımızı koruma ve özgürlüğümüzü sağlama mücadelesini yükselteceğiz. Demokratik çözüm için, Kürdistan'da konuşlandırılan özel savaş birimlerini geri çekilmeli, Köy Koruculuğu sistemi kaldırılmalı ve öz savunma geliştirilmelidir. Türkiye'de kadın sorununu ağırlaştıran, milyonlarca kadının hayatını etkileyen Kürt sorununun demokratik çözüm dili olacağız. Kadınlar siyasetteki gerçek temsili sağladıklarında egemen erkek zihniyetin ördüğü şiddete son vereceklerdir. Kadının bugün yalnızca yüzde 8,8 temsil bulduğu meclis, militarizmin ve milliyetçiliğin devamlılığıyla kendini var etmektedir. Özgürlük ve demokrasi, daha çok kadınla gerçekleşecektir.

Demokratik Toplum Partisi'nin genel merkez yöneticileri, kadın meclisi sözcüsü ve üyeleri, kadın kurumu temsilcilerinden 208 kadın tutuklandı. KCK davası adı altında yürütülen bu davada 208'i tutuklu toplam 994 kadın yargılanıyor. Sol, sosyalist ve demokratik çevrelere yapılan operasyonlarda da çok sayıda muhalif siyasetçi, gazeteci ve yazar kadın gözaltına alındı ve tutuklandı. Bu gözaltı ve tutuklamaları kadın özgürlük mücadelesini engelleme çabası olarak görüyoruz. Buna asla izin vermeyeceğiz. Bu haksız tutuklamayı ve adil olmayan yargılamayı kabul etmiyoruz" dedi.

Hiç yorum yok: