16 Mayıs 2011 Pazartesi

Çarpışma Öncesi Son Görüntüler


Başlayacak bir süreçten değil, devam eden ama boyutu çok daha tehlikeli bir noktaya ulaşacak olan durumdan söz ediyoruz. Başlangıcını nereye dayandırdığımızı bir tarafa bırakıp, yakın geçmiş ve bugüne baktığımızda bile nereye doğru sürüklendiğimize dair somut işaretleri görebiliriz.

Bu gidişatı değiştirebilecek hamleleri kimin yapabileceğini ele almak için durumun ciddiyetinin farkındalığı üzerinden hareket edebiliriz.

Elbette nereye sürüklendiğimizin henüz farkında olmayan aktörleri de kısa süre içinde pozisyon değiştirmeye yeltenebilirler. Ancak direksiyonun kilitlenip, fren sisteminin boşa çıkarıldığı bir aracın şoför koltuğunda oturduğunuzu iş işten geçtikten sonra fark ettiğinizde iyi ihtimalle kapıdan atlamayı dener bu da mümkün değilse ancak gözlerinizi kapatırsınız.

Şu anda yaşanan tutuklamalar ve askeri operasyonlar, gözlerini kapatanlar açısından hiçbir anlam ifade etmeyebilir. On yıllardır yaşananlardan farksız, sıradan vakalar, katlanılabilir durum bağlamında değerlendirilebilir. Bardağa su akmaya devam ediyorsa, taşmanın başlayacağı son damlanın hangisi olacağı çok da önemli değildir. Bazen en küçük damla ile birlikte bardak dolar ve taşmaya başlar.

Zaman konusu tarafların içinde bulunduğu algı dünyası açısından önemli olduğu kadar, üçüncü aktörlerin beklentileri açısından da belirleyicidir. Yeni dizayn için olağan süreçlerle sahici değişiklikler yaşanamadığına inanmaya başlayan üçüncü taraflar taşların yerinden oynamasını kaçınılmaz görürler. Bu durum taraflardan birinin sonuna kadar koruması ya da onun tümden tasfiyesi üzerine plan yapmayı gerektirmez. Hatta bazen üçüncü taraflar, kontrol altında tutmak istedikleri aktörün ciddi değişimlere kapı aralamak zorunda kalacağı ortama sürüklenmesine göz yumarlar.

Usta(!) başbakanların dönemine rastlayan acemi(!) büyükelçilerin beyanları bu açıdan izlenmeye değerdir.

Bölgesel gelişmeler ise çok daha kırılgan dengelere dayanmaktadır. İki tarafı ya da bütün tarafları idare etme mantığına dayanan dış politika ilişkilerinin sonuna gelmiş bulunmaktayız. Suriye devletinin geleceği İran’ın ve Türkiye’nin geleceği ile doğrudan ilişkiliyken ve tam bir girift durum ortaya çıkmışken dört ülkeyi doğrudan ilgilendiren Kürt sorununda eski yöntemlerle siyaset yapmaya kalkmak izah edilebilir bir durum değildir.

Ankara iki tarafı uçurum olan bir yolda durmak hatta hızla geri dönmeyi başaracak manevra kabiliyeti ile hareket etmek zorunda. Gün geçtikçe bunun imkansızlığı daha da net görülmektedir. Bırakın arabanın içindekileri, uzaktan seyredenlerin bile ortaya çıkacak manzaranın fecaati karşısında yüzlerini çevirip belki yaralı çıkacak olanları kurtarma hazırlığı içine girecekleri bir noktadayız.

Büyük çarpışmadan sonra neler olabileceğini soğuk kanlılıkla analiz etmenin bile zorlaşacağı bir ortamın içinde kendimizi bulabiliriz.

ayhanbilgen@yahoo.com

Hiç yorum yok: