19 Mayıs 2011 Perşembe

Amerika, TC’ye Rüşvet Olarak Kürt Kanı Sunuyor!..


Kanlı rejimin, Firavun edalı son bekçisi, zulmet karanlığı gecede mezarlık önünden geçerken, korkudan şarkı söylemeye başlayan adam misali, „Kürtler ve Türkler etle tırnak gibi kaynaşmış, bir olmuştur” diyordu.

O yalan söylerken, gerçeğin kamçısı yüzünde şaklıyordu. Kürdistan, kayıplarının yasını tutuyor, insan kanını kına sananların gazete manşetleri, televizyon spikerleri de bağırtılarıyla Türklere zafer müjdeliyordu:

„12 terörist öldürüldü!..”
Yarılmış, ikiye ayrılmış dünyaların sevinç ve hüznü de farklıydı. Zalim yüzüne, ellerine bulaşmış, her yanını insanlık suçunun kiri sıvanmış, kardeşlikten habersiz, kardeşliğe dair ne varsa, bütün değerleri öldüren, yok eden haline bakmadan „kardeşlik” diyordu. Hüzünlü Kürdistan, „kardeşlik yok, hiç bir zaman olmadı. Kardeşçe dünyaya ait duyguları dün darağaçlarının gölgesinde boğdunuz, Geliyê Zîlan’da, Dersim’de toplu kırımla öldürdünüz, Kürdistan dağlarını kanımızla sulamaya devam ediyorsunuz” diyordu.

Düne kadar, „ortak değer” dedikleri din bağları, İslam dünyasındaki mezhepsel ayrılıkları görüp yaşayan Kürdistan’ın uyanmasıyla çürümüş, bütünüyle kopmuştu. İslam dünyasında „mezhepler” yolu, yordamıyla farklılık, kimilerine göre „ayrı” dindi. Şiiler bu nedenle ayrışıyordu. Çoğunluğu „Şafii” mezhebinden olan Kürtler, „Cuma namazları”yla ayrışıyor, „din müştereği” denilen bağlar da kopuyordu.

Onlar yaptılar. Dini de, zulümlerine gerekçe, araç yaptılar. Bir zamanlar, yakaladıkları Kürt’ü, „İslamın şartı kaç?” diye sınıyor, ilahiler eşliğinde işkence yapıyorlardı. Bugün „Allah Allah” naralarıyla saldırıyor, şehirleri gazlarla zehirliyor, polis bastığı camide, „Cuma namazı kaç rekat?” diye imtihan yapıyordu.

Kurdun, kuşun, böcek, kelebek, çiçeğin öldürülmesi dinen günah, soyunun kurutulması dinden çıkma, yani münafıklıktı. Gelin de hırsızdan, dolandırıcıdan, soyguncu, talancı ve katilden „hoca efendi”, „imam”, „din alimi” yaratanlara anlatın...

Bütün bunlar Kürtlere yaradı. Uyanıp, bir ve beraber olmayı, onlardan kopmayı öğrendiler...
Kürdistan’ın kopuş mücadelesinden şimdi, „özgürlükçü” Amerika faydalanıyor. Aptalları kırıntılarla sevindirip, kullanarak...

TC, Libya saldırısı başlarken, „bu bir Haçlı seferidir” diyerek karşı çıkmış, Recep Erdoğan „NATO’nun orada ne işi var?” diye sesini yükseltmiş, ancak Amerikan’dan istediği helikopterleri alınca TC, hem taarruzun neferi, hem de üssü olmuştu.

Dünyada, hala kanan var mı bilemiyorum. Amerika, Arap petrol kuyularını, Afganistan gaz ve değerli maden yataklarını işgal seferine çıkarken „demokrasi aşığı ve özgürlükçü”dür. Afganistan’ı ateş topuna çeviriyor, Irak’ı, bir milyon insanın kanıyla suluyor, Mısır’da etkisi aşınmış, işe yaramaz olmuş generali azledip, tazesini getiriyor, Tunus’ta benzerini tekrarlıyor, bu ülkelerde „diktatörlük baki” kalmak şartıyla, kendisine hizmet verecek „demokrasi inşa” ediyor, sıra Suriye’ye geliyordu.

Amerikan Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’ın, en son açıklamasında, Esad hükümetinin protestocuları öldürmesini kınıyor, „insaniyet namına” diktatörü istifaya çağırıyor ve şöyle diyordu:

„Suriye’de tanklar, mermiler ve coplar siyasi ve ekonomik sorunlarına çözüm getirmeyecek. ”

Perde arkasındaki kocasıyla birlikte, Amerikan politikalarını yönlendiren Hillary hanımın söyledikleri, hiç ölüm meleğinin sözlerine benziyor mu? Sözleriyle ne kadar insani, yufka yürekli değil mi?

Ama, Suriye’de meselelere hal yolu, çözüm getirmeyen „terör devleti”nin tankları, mermi ve copları, TC üstüne eklenen zehirli gazlar, toplar, uçak ve helikopterler Kürdistan davasında çözüm formülüydü. Amerika’nın desteği, bu formülün ardındaydı. Çünkü, TC çıkarlarına bekçi, bölgede muhafızı, ileri karakoluydu.

Onun için, petrol kuyuları, maden yatakları bol ülkelerdeki rejim karşıtları, demokrasi mücadelesi veren „iyi aile çocukları”, Kürdistan kurtuluş savaşçıları ise „terörist”ti. Amerika, TC’nin hizmetlerine karşılık, rüşvet olarak ona son 12 gerillanın katlinde olduğu gibi Kürt kanı, parçalanmış cesetler, kanlı kefenler sunuyordu.

Bu savaşta eğitmen, muhbir ve rehberdi Amerika. Son katliam, TC’nin Suriye cephesindeki katkılarına karşılık sunulmuş armağandı. Kan topu...

Bütün meselelerin hallini kırımda arayan, insan öldürmeyi, sonra „vallahi ben bir şey yapmadım” yalanını kıvırmayı çok iyi bilen aptallar değil, Amerikanın ellerine tutuşturduğu kanlı kefenler birer kan topudur. O toplar patladıkça Kürtler ayrışıp, hızla uzaklaşıyor.

Amerika’nın anlamadığı ise, Kürtlerin davasıdır. Kürtler, ayaklanan Araplar gibi rejim değişikliği ile daha çok Amerikan Colası içmek, Hamburger yemek davasında değildir. Kürtler, Kürdistan davacıları, Amerikan geçmişinin „teröristleri” Vietnam, Afrika, Bask, İrlandalılar gibi ulusal (milli) kurtuluş savaşçılarıdır.

akahraman61@hotmail.com

Hiç yorum yok: