19 Nisan 2011 Salı

Güney Kürdistan’ı Yeniden Okumak-2


Celal Talabani ve ekibi bugün Süleymaniye’deki gösterilere en çok karşı çıkan kesimdir. YNK içindeki diğer gruplar ise sessizliklerini şu an korumaktadırlar.

Celal Talabani ve ekibi bugün Süleymaniye’deki gösterilere en çok karşı çıkan kesimdir. YNK içindeki diğer gruplar ise sessizliklerini şu an korumaktadırlar. Böyle devam ederse YNK tekrar bölünmeyle karşı karşıya kalabilir. Celal Talabani ve ekibinden başka kimse YNK’de kalmayabilir. Bu bölünme yaşanırsa kalan YNK üyeleri ya KDP ile birleşecek ya da KDP’ye katılacaklardır. Ve YNK’yi de daha partileşmeyen Goran hareketi tekrar kurabilir. YNK bir anlamıyla Süleymaniye’deki halk gösterilerini destekleyip desteklememe konusunda ikircikliğe düşmüştür. Bunun için uzun süre sessizliğe büründü. Gösterileri desteklediğini söylese KDP ile stratejik ilişkileri bozulacaktı.

 
Desteklemediğini söylese Süleymaniye halkıyla zaten pamuk ipliğine dönüşmüş ilişkileri bozulacak ve bu tümden YNK’nin sonunu getirebilecekti. Onun için Celal Talabani şahsında sessizliklerini uzun süre sağladılar. Ne de olsa Celal Talabani Irak cumhurbaşkanıydı. Kürdistan’daki işlere Mesut Barzani bakıyordu. Altan alta bu söyleniyordu. Ama KDP ile çıkar ilişkilerini ve rant kapılarını kapatmak istemeyen  bazı YNK’lilerin( Azad cındıyani gibi)  kalkıp Goran’ın elinde silah var, Goran hareketi silahlı bir harekettir demesiyle yeni bir kardeş kavgasını fitillemek için söylenmiş sözlerdi. Özelikle KDP bunun için çok istekliydi. Çünkü KDP’nin gücü karşısındaki güçün elinde bulunan silaha ancak yetiyordu. 

KDP tarihi boyunca hep böyle varlığını sürdürmüştür. Ama bu defa farklıydı. Göstericilerin elinde taş, muahalefetin elinde ise silahın dışındaki araçlar vardı. Başka ağır silahları yoktu. Bu durum KDP’yi oldukça zorluyordu. KDP muhalefetin elinde silahların olması için adeta dua ediyordu. Ama ne yaptıysa başaramadı. YNK’nin bunun için sahaya sürülmesi bile fayda etmedi. Çünkü YNK içinde bazı sesler Goran hareketine ve göstericilere saldırmayacaklarını resmen KDP’ye bildirdi. Hewler’de etkisi olan YNK’li kusret resul basına verdiği mülakatta –silah kullanmayacaklarını ve yeni bir kardeş kavgasına başlamayacaklarını söyledi.  

Meydanına toplanan halk ise zafer işaretleriyle sanki Güney Kürdistan’ı yeni özgürleştirdiklerinin mesajını veriyordu. Goran hareketinin Kürt hükümetinden talep ettiği 17 maddelik taleplerinden farklı olarak göstericilerin sözcüleri herhangi bir partiye bağlı olmadıklarını sadece Kürdistan’da demokratik yasaların çıkmasını, bagımsız yargı organlarının oluşturulmasını, açık-şeffaf bir bütçenin çıkartılmasını, suç işleyenlerin adalete teslim edilmelerini vs.. gibi 7 ve 24 maddeden oluşan taleplerini resmen kamuoyuna duyurdular. Bu maddelere karşı KDP ve YNK’nin fazla yapacağı bir şeyi yoktu. Bu talepleri içi ancak zamana yayarak ve oyalayarak boşaltılabilirdi. Bunu sözde kabul eden beyanlarda bulundular. Ama Süleymaniye’nin Azadi meydanına toplanan halk bir türlü ikna olmadı. 

KDP ve YNK köy, kaza ve şehirlerden topladıkları taraftarlarıyla Süleymaniye, Hewler, Duhok ve Zaxo’da -1991 kurtuluş günleri- adı altında ilk defa kitlesel kutlamalar yaptı. Kutlamalarda bir iki Kürt bayrağı hariç her iki parti kendi bayraklarını kitleye dağıttı. Daha önce devletleşmeyen PKK’yi Kürt bayrağını niye gösterilerinde kullanmıyor diye eleştiren çevreler nedense KDP ve YNK son gösterilerde neden Kürt bayrağı yerine kendi parti bayraklarını daha çok kaldırdıklarını sormadı. Azadi meydanı KDP ve YNK’nin karşıt gösterilerine rağmen boşalmadı, moralsizlik yaratmadı. Ama bu gösteriler Hewler’e ulaşmadığından dolayı KDP rahatlamıştı. Yeni yollar denenmeye başlandı. Gösterinin bir hak olduğunu söylediler. Hero Talabani bu amaçla birçok defa Goran hareketi ile görüşmeye başladı. Goran’a zamanında Yekgırtu İslami partisine yapıldığı gibi güney Kürdistan rant pastasından pay vermeği önerdiler. İktidara ortak ederek böylece güney halkına değişimi isteyen Goran bile kendisini iktidara sattı. 

Gösterilerden vazgeçin demeye getirdiler. Ama azadi meydanına toplanan halk Goran hareketini aşarak halkın iradesi olduklarını ve herhangi bir partinin sözüyle eylemlerine son veremeyeceklerini açıkladı. En kısa zamanda göstericilere ateş açan KDP ve YNK’lilerin yargılanmasını ve adalete teslim edilmelerini istediler. KDP şimdiye kadar bu konuda pratik hiçbir adım atmadı. KDP tarihinde hiçbir kadrosunu yargıya teslim etmemiştir. Yargıya teslim etmesi demek güney Kürdistan tarihinde bir dönüm noktası olacaktır. O zaman KDP hiçbir yerde halka saldırma cesareti göstermeyecektir. KDP içinde yeni çelişkilerin feodal tarzları ortaya çıkacaktır. Bu durum oldukça KDP’yi zorlayacaktır. KDP’ yi değişmek zorunda bırakacaktır. Onun için olsa gerek Azadi meydanına toplanan halk meydanı terk etmeleri için öne sürdükleri 7 maddenin ilk sıralarına halka ateş açan ve çocukları öldüren KDP kadrolarının yargıya teslim edilmelerini koymuştur. 

Bölge başkanı Mesut Barzani halka dönük yaptığı açıklamalarda daha farklı bir üslup kullandı. Halkın özgürlüğünden, yeni reformlardan söz etti. Ama pratik anlamda nasıl ve hangi projelerle bunların hayata geçeceğini belirtmedi. Süleymaniye halkı ikna olmamıştı. Bu arada Hewler’i ve güney Kürdistan’daki gösterileri bastırmakla görevlendirilen asker ve peşmergeler ani bir kararla Kerkük’e gönderildi. Kürtlere baskı yapıldığı ve Arapların Kerkük’ü işgal etmek için Kerkük’e doğru ilerledikleri iddiası KDP ve YNK basınında öne çıktı. Süleymaniye’deki gösteriler ikinci plana itilmek istendi. Kerkük’e giden peşmerge güçleri yaptıkları açıklamada –bekleyin en yakın zamanda halkımıza en güzel müjdeyi vereceğiz- dediler. Halk 11 marta ilan edilmesi düşünülen Kürdistan’ın bağımsızlığı mı yoksa Kerkük ün Kürdistan topraklarına katıldığımı ilan edilecek diye halk bir beklentiye sokuldu. 

Birçok kişi ve çevre Süleymaniye’deki göstericiler için -bir durun Mesut Barzani Avrupa  ve NATO’ya gitmiş bir şeyler olacak-diye beklentilere girdi. Ama Süleymaniye’deki göstericiler  kendi sayelerinde Kerkük ün hatırlandığını ve radikal çözümlere gidildiğini, NATO’nun ve ABD’nin de bunu kabul etmek zorunda kaldıklarını söylediler. Ama her nedense ne Kerkük’ün Kürt coğrafyasına katıldığı ne de 11 Marta bağımsız Kürdistan’ın ilan edildiği müjdesi verilmedi. Belki Hewler ve Behdinan; halk arasında dolaştırılan bu iddialarla sakinleştirildi. Çok geçemeden Kerkük’te YNK’li üst düzey birçok kişi kendi görevlerinden istifa ettiklerini açıkladı. Neden YNK’liler görevlerinden istifa etti? Acaba Kerkük Süleymaniye’nin berdeli olarak YNK tarafından KDP’ ye mi verildi?Süleymaniye olaylarından dolayı KDP YNK’den tavizler istedi. Aksi taktirde Goran hareketi ile birebir görüşeceklerini ve anlaşabileceklerini söyledi. 

Süleymaniye artık Goran hareketinin merkezi oldu dedi. Son kongresinde kırmızı kart yiyen Fadıl Miran’inin tekrar KDP genel sekreterliğine getirilmesinin duyurulmasından hemen sonraki ilk icraatı olası seçimlerde KDP’nin ayrı YNK’nin ayrı listelerle seçime gireceklerini açıkladı. Bu açık açık KDP tarafından YNK’ye yapılmış bir tehditti. Senin yerine Goran hareketiyle hükümeti kursak bu kadar sorun yaşamayız diyordu. Goran hareketi ile KDP’nin ortak görüşmesine karşı olan YNK içindeki Celal Talabani ekibi Kerkük üzeri istenilen tavizleri vermeye hazır olduğunu Kerkük istifalarıyla açıkladı. 

Kerkük’e daha çok hakim olan YNK’nin o zaman ortak kalınması için YNK’nin Süleymaniye yerine Kerkük’ü KDP’ ye vermesi gerekir. YNK iktidarda ve mali bütçeden eskisi gibi pay almak için bu tavizi KDP’ye verdi. Ama YNK içinde bazı rahatsızlıklardan dolayı Valinin durumu netlik kazanmadı. Söylenenlerin aksine NATO’dan barış ödülü alan Mesut Barzani Hıristiyanlara Kürdistan kapılarını açtığı ve barındırdığından dolayı halk arasında barış ödülü aldığı söylendi. Oysa nedeni bu kadar basit değildi. Bunun tarihsel bir alt yapısı vardı.
 
Ayrıca halk hareketiyle sallanan Ortadoğu denklem sahasında yeni figuranlar ve ortaklar gerekiyordu. Gizli ortakların artık gün yüzüne çıkmasının vakti gelmişti. NATO’nun hedefine koyduğu Suriye ve İran’da Kürtler yoğun yaşıyor. O zaman Kürtleri de yeni denklemde ve NATO’ya açık açık ortak etmek gerekiyor.  (Tayyip Erdoğan’ın son Almanya gezisinde da NATO’ya Libya konusunda göstermiş olduğu tepkinin bir sonucu bu ve Kürtlerin Kerkük’e girmelerine onay verilmesi olurken en önemli sonucu ise birgün Kaddafi örneği gibi Kürtlere saldırıp aynı duruma düşmemek için şimdiden gereken mesajları ilgili yerlere verdi. Zaten Libya’nın merkez bankası başkanı gizlice Türkiye’ye gelmişti. Belki de Kaddafi nin paralarını AKP önümüzdeki seçim için kullanabilir) Kürtler içinde devrimci, demokrat ve sosyalist bir güçün ve halk hareketini engellediği ve bundan sonrada çıkmasını engellemek için klasik kürt varlığını dünya kapitalist sistemine entegre etme yoluyla ve kullandırtmak için bu ödül verilmiştir.


Kürt inkarının aşıldığı modern kapitalist sistemde Kürtlere yeni role uygun görev verilmişti.Kürtler bunu demokratik ulusal çıkarları için mi kullanacak yoksa kapitalizmin ve NATO’nun yeni Ortadoğu şemasının hizmetine girerek mi? Bölge Başkanı Mesut Barzani bütün bunların bilincinde ve geçmişten büyük dersler çıkartarak Kürt halkının özgürlüğü ve bağımsızlığı için sürece gereken cevabı vermenin vaktinin geldiğini bilmesi gerekiyor. Bunun için her dört parçada baş göstermiş Kürt halkının özgürlük mücadelesine destek vermesi ve sahip çıkması güney Kürdistan ve kendi geleceğini de kurtaracaktır..

Güney Kürdistan’da yeni durumlar yeni bir inşa süreciyle yüz yüzedir. Güney Kürdistan’da ilk defa canlı olarak verilen parlamento da hükümetin güvenoyu alması için yapılan oturumlarda konuşan Kürdistan federe hükümetinin başbakanı Behrem Salih ve milletvekillerinin sözleri oldukça ilginçti. Normal ortamlarda söylendiği zaman güney Kürdistan karşıtlığı ile suçlanabilecek itiraflarda bulundu. Nedense bölgedeki Kürt medyası bu konuşmaları görmezlikten geldi. 

Meclis oturumlarında Behrem Salih çok çarpıcı itiraflarda bulundu: “Yolsuzluklar var, bizde tek hükümet değil çift idare, iki asker iki polis iki peşmerge gücü vardır. Çift istihbarat birimi vardır. Partilerin vesayeti vardır. Partilerin kendilerine bağlı askeri güçleri vardır. Peşmerge ulusal güç olamadı. Okulları kimin kapattığını bilmiyorum. Süleymaniye’ye Selahattin’den-Mısıf’den giden asker ve peşmerge güçlerinden haberim yok. Partilere bağlı TV, radyo ve gazetelere halkın bütçesinden para veriyoruz. Bütçede en büyük payı KDP ve YNK alıyor. Kendi aralarında paylaşıyorlar. Bircok şeyden haberim olmuyor. Haberim yok. Gelin hep birlikte bunları düzeltelim. Bana yardım edin. Kürdistan’ı inşa edelim. Kurumlarımızı etkili kılalım vs. O zaman Kürdistan federe yönetiminin başbakanı kim?  Kim Güney Kürdistan’ı yönetiyor? Hükümet başbakan hepsi formalite mi? Güney Kürdistan’ın güvenliğimi daha önemli yoksa KDP ve YNK partilerinin çıkarları mı önemlidir? 

O zaman bu durumun değişmesini istemek güney Kürdistan’ın güvenliğini ve huzurunu bozmaz. Hakim olan her iki partinin çıkarlarını tehlikeye sokacaktır. Kürdistan’ı yeniden inşa etmek artık hiçbir bahanenin arkasına saklanarak ertelenmemelidir. Dünya tekniğinin en yüksek aşamasına geldiği ve iletişim özgürlüğünün hiçbir hududu kabul etmediği günümüzde artık ileriye dönük demokratik projelerle Güney Kürdistan’ı ileriye götürmek özgür Kürt halkının hakkıdır. Umarız bu hakkı hiç kimse, hiçbir parti Kürtlere çok görmez.”
 
Mehmet Botan

Hiç yorum yok: