28 Mart 2011 Pazartesi

Vampirleşen Türk Medyası

Türk medyasına bağlı bazı internet sayfalarında MİT tarafından servis edildiği öğrenilen bazı bilgilerle özellikle 15 Şubat’ın da yaklaşmasıyla Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ı ...
Türk medyasına bağlı bazı internet sayfalarında MİT tarafından servis edildiği öğrenilen bazı bilgilerle özellikle 15 Şubat’ın da yaklaşmasıyla Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ı karalama ve hedef gösterme yoğun olarak işleniyor. Bu çabanın başını başta İnternet haber olmak üzere AKP’nin medya kuruluşu misyonunu üstlenen bazı internet sayfaları çekiyor.  Bu kara propagandanın amacının şimdiden 12 Haziran’da yapılacak seçimlerde Kürdistan’da provokasyon yapma zeminini yaratmak olduğu anlaşılıyor. 

AKP medyası haline dönüşen internet sayfalarında; Kürt halk Önderi Abdullah Öcalan’ın talimatlar vererek iç savaş stratejisini hayata geçirmek istediği yalanları kamuoyunu manipüle etmek için yoğunca kullanılıyor. Hatta daha da ileri gidilerek Kürt halk önderi Abdullah Öcalan defalarca benim koşullarım talimat vermeye uygun değildir demesine rağmen ısrarla İmralı’dan talimatlar verdiği kurgusu yapılıyor. Kürt halkına karşı yürütülen bu özel savaş merkezinin KGM(Kamu Güvenliği Müsteşarlığı) olduğu ve pratik koordinasyonunun başını çekenlerin başta İçişleri bakanı Beşir Atalay olmak üzere Eski İstanbul valisi Muammer Güler olduğu biliniyor. 

Temcit pilavına dönen Balyoz gündemi ile uğraşan Türk medyası, AKP’nin 15 Şubat’ta yapılan demokratik eylemsellikleri bahane ederek Kürt halkına karşı estirdiği devlet terörüne karşı ise üç maymunları oynuyor. Böyle bir medya anlayışının ne ahlaki ne de vicdani hiçbir insanlık değerini dikkate almadığı ve almayacağı kesindir. Hâlbuki dünyadaki tüm medya kurum ve kuruluşların kendisi için ortak değer olarak kabul ettiği evrensel etik değerlerin Türk medyası içinde geçerli olması gerekirdi. Fakat son yaşanan örneklerde de görüldüğü gibi Türk medyasının bu değerlerden nasiplenmediği anlaşılıyor. Kürt halkının kendisi için resmi olarak ta milyonlara varan bir çoğunlukla irade ve insanlık değeri olarak kabul ettiği Kürt Halk Önderi Sayın Abdullah Öcalan’a yönelik pervasız saldırıları bu gerçeğin ispatı durumundadır. 

Kürt halkının Türk medyası tarafından Sayın Öcalan’a yönelik geliştirilen saldırıların kendisine yönelik olarak algılayacağı gerçeği bu kadar kesin ve ortada iken bu ısrar niye? Bu durum Türk medyasının Kürt özgürlük mücadelesinin başlangıcından günümüze oynadığı rol ile bağlantılıdır. Türk medyası Kürt inkârında çok aktif bir rol oynamıştır. Türk medyası bugüne kadar hep savaşı körükleyen ve savaş kışkırtıcılığı yapan bir rol oynamıştır. Bu gerçek Türk medyasının savaştan beslenen ve vampirleşen medya geçeğiyle bağlantılıdır. Bu da özünde ahlaksızlık ve toplum düşmanlığıyla eşdeğerdir. AKP ve Türk devletinin verdiği bazı maddi ödeneklerden dolayı Türk medyasının bu yaklaşımda ısrar etmesi Türkiye’deki huzura ve toplumsal barışa en büyük darbeyi vuruyor. Gün geçtikçe Kürt halkının AKP medyasına dönüşen Türk medyasına karşı kin ve nefreti daha da artıyor. 

Türk medyası geçmişinde yaşanan bazı örneklerden ders çıkarmalıdır. Bu noktada özellikle bir örnek oldukça öğreticidir. PKK’nin öncülüğündeki Kürt Özgürlük hareketi yükselişe geçtiğinde Kürt halk önderi Öcalan’a yönelik geliştirilen saldırıların başını çeken Hürriyet gazetesinin eski genel yayın yönetmeni Ertuğrul Özkök’tür. Hatta Sayın Öcalan’a karşı ağza alınmayacak en çirkin kavramları ilk kullanan da Özkök’tür. Ama bugün açıkça geçmişte PKK’ye yaklaşımımız yanlıştı deyip pişmanlık içerisinde özeleştirisini veriyor. Geçte olsa bu yanlışı anladım diyor. Yine yakın dönemdeki en çarpıcı örnek Türkiye’deki sayılı ve tecrübeli gazetecilerden olan Mehmet Ali Birand’ın itirafıdır. Birand açıkça PKK ve Kürt halk önderi Abdullah Öcalan ile yaptıkları tüm haberlerin yalan ve kurgu olduğunu ama bunları yaparken kendilerini de buna inandırdıklarını itiraf etmiştir. 

Dünün Mehmetçik medyası bugünün AKP medyasına bu halkın bir bireyi olarak Türk medyasına çağrı yapmayı bir gereklilik olarak görüyorum. Eğer gerçekten Türkiye’nin çıkarlarını ve toplumsal barışını düşünüyorsanız Kürt halkına hakaret etmekten vazgeçin. Savaşın dili olmaktan vazgeçerek biraz da barışın dili olmayı deneyin. Kürt halk önderi gibi 13 yıldır İmralı işkence sistemi içerisindeki ağır koşullara rağmen gece gündüzünü barışı geliştirmeye adayan bir toplumsal barış militanına AKP’nin talimatı ve MİT’in servis ettiği uydurma bilgilere dayalı saldırmaktan ve hakaret etmekten vazgeçin. Bu halkın kendisi için varlık gerekçesi olarak kabul ettiği değerleri sahipsiz değildir. Kürt halkı her alandaki ulaştığı örgütlülük düzeyiyle büyük bedeller pahasına yarattığı değerleri her koşul altında savunacak güce ve yeteneğe sahiptir.

Mazlum Yılmaz

Hiç yorum yok: