5 Aralık 2010 Pazar

Wikileask, Devlet Oyunu mu Bireyin Gücü mü?

Bir tecavüzcü mü yada bir piyon? Devletin tekeline aldığı bilgiyi çalarak halka sunan çağdaş Robin Hood mu? Süper güç ABD’nin bir tür temizlik operasyonu mu, arkasında bir devlet ya da bir organizasyon mu var, bir psikolojik savaş mı yürütülüyor? Olay büyük olunca sorular da çoğalıyor. Peki bunca kirletilmiş değerler ve kavramlar arasında doğru olana nasıl ulaşılacak? Yoksa Wikileask bir çamaşır makinesi mi?

ABD’nin gizli diplomatik bilgilerini ortaya çıkaran Wikileaks, küresel bir “sorun” haline geldi. Sözde “hizmet” ettikleri halktan gizlenen bilgilerin ortaya çıkarılması hükümetler tarafından “tehlikeli” bulundu. En doğal olan bilgi edinme hakkı, devletler tarafından “en tehlikeli” bir iş olarak insanlara sunulmaya başlandı.

Bununla birlikte kimileri Wikileaks’ın ortaya çıkardığı bilgiler için “yeni bir şey yok” diyerek küçümsemeyi tercih ederken, bazıları da “ABD bu muydu?” diyerek bir “süper gücü” küçümsemekten kendisini alamadı.

BİLGİYİ ORTAYA ÇIKARMAK KADAR YAYMAK DA ZOR

Öncelikle şu tespiti yapabilmek gerekiyor: Sorun “bilinen” yada “tanıdığımız” devletlerarası ilişkilerin basit bir tezahürü değil, basit gibi görünen ancak çok sert ve kompleks yapılar ardından gizlenen bu bilgilerin, devlet denen bu yapının bütün kapıları kırılarak oradan alınması yada sızdırılmasıdır. Sızma veya sızdırılma, bu bilginin “mutlak” sayılan devletten bir şekilde çıktığı gerçeğini değiştirmiyor.

Ancak iş burada bitmiyor, bunun bir de halka sunulması gerekiyor. Peki bu o kadar kolay mı? Son günlerde Wikileaks’a yapılan yoğun saldırılar, kurucusu Jullian Assange hakkında tutuklama kararı ve ölüm tehditleri, bilgi ve teknolojiyi tekelinde tutmaya çalışanların engellemeleri olarak görülebilir. Oluşturulan siyasi ve polisiye baskının yanı sıra, teknolojik engelleri aşarak bilgiyi tüm çıplaklığı ile sunmak hiç de kolay olmadığı gibi, temel haklar önüne örülen “yasal bariyerler” nedeniyle bu bilgilerin medya süzgecinden geçmek zorunda kaldığını vurgulamak gerekiyor. Bilgilerin öncelikle çeşitli medya organlarında yayınlanması, küresel düzenin bilgi edinme özgürlüğü önüne koyduğu engellerin bir diğer ifadesi oluyor. O halde, Wikileaks’ın elindeki tüm bilgileri neden bir anda yayınlamadığını ve neden bazı süzgeçlerden geçirmek zorunda kaldığını sorgularken, küresel düzeni hafife almamak gerekiyor. Sisteme yapılan bir sızma, bütün kalenin yıkıldığı anlamına gelmiyor.



ASSANGE KİMDİR YA DA BUNUN NE ÖNEMİ VAR?


Bilgiyi “güçlü”lerden almak ve onu sayısız engeller arasında parçalı da olsa sunabilmenin ardından bu kez bunun nasıl başarıldığına dair sorgulamalarla karşılaşmak zaten şaşırtıcı değil. Barışı, demokrasiyi ve güvenliği tekeline alan devletler hep başkalarını birbirleriyle olan ilişkilerinden dolayı suçlarken, Wikileaks’ın ortaya çıkardığı belgeler devletlerin kendi kirli, sahtekar ve komplocu ilişkilerini de gözler öne serdi. Siyasetin bu kadar kirletildiği koşullarda Wikileaks hakkında doğru bilgiye ulaşmak da kuşkusuz kolay olmayacak. Her gün medyaya, kamuoyunda istenilen algının oluşması için bilgi pompalanıyor. Assange bir tecavüzcü mü yoksa kahraman mı? Sadece anarşist mi yoksa başka bir gücün kullandığı bir piyon mu?

Bilgilerin ortaya çıkarılmasını “psikolojik harekat” olarak değerlendirenlerin, yayınlanan belgelerdeki iddiaları reddederken öne sürdükleri argümanlardan farkı nedir? Arkasında herhangi bir ülkenin ismini vererek yapılan suçlamaların dayanağı nedir? ABD’nin bir temizlik operasyonu olduğunu düşünmeye götüren gerekçeler nelerdir? Komplo ise nasıl bir komplo, ne amaçla ve kime karşı yapılıyor?

HERŞEYİ DEVLET YAPIYOR ANLAYIŞI BİR TÜR “TESLİM” OLMA HALİ

Bunlardan hangisi cevap olarak temel “sorgulama” olarak benimsenip ne cevap aranırsa aransın Wikileaks’ın bugün küresel boyutta yarattığı etkilerin üzerini örtmeye yetmez. Nereden bakılırsa bakılsın, bunun büyük bir operasyon olmadığı iddia edilemez. Bilgi dünyasında yaşanan ve belki de çığır açan bu yeni durumu küçümsemek daha başta yanlış kapıyı çalmaktır.

Assange’ı ya da Wikileaks’ı hiçe sayarak, verilecek cevaplar devleti yüceltmek ve ona teslim olmak anlamına gelmiyor mu? ABD’nin her şeyden haberli olduğunu varsaymak, oluşturulan küresel sistemin yenilmez olduğunu, insanları her yerde izlediğini ve tüm bilgilere sahip olduğunu düşünmek, bir tespit olmakla kalmayıp aynı zamanda bir teslimiyeti ifade ediyor. Bu çerçevede şu soruyu sormak çok mu yanlış olur: Süper bir gücü “süper akıllı” ve “herkesten, her şeyden üstün” varsaymak, devleti yüceltmek, onu oluşturan bireyi yok saymak olmuyor mu?

BİREY TEK BAŞINA KÜRESEL SİSTEMİ SARSABİLİR

Unutmamalı ki tüm bu sistemlerin kurucuları insanların kendileridir. İnsanın yaratıcı gücü küçümsenmemeli. Assange’ın tek başına bir bireyden mi ibaret olduğu yoksa karmaşık ilişkilerle çevrili devlet destekli mi olduğu bu gerçeği değiştirmez. Wikileaks’ın bugün ortaya çıkardığı bilgiler, insanlığa egemen güçler karşısında çok önemli bir mevzi kazandırmıştır. Devleti erişilmez, yıkılmaz, her şeyi bilen, her şeyi yöneten bir mekanizma olarak görüp onun karşısında savunmasız kalmak, tüm silahlardan arınmak yerine, bir tek kişinin bile tüm küresel sistemi sarsabileceğine inanmak gerekiyor.

DEVLET APTALLIKLARI

Dünyayı her gün daha da yaşanılmaz hale getiren ve kendi varlık alanını da yok edebilecek kadar gözü dönem bir sistem, kendi içerisinde bir yığın “boşluk” ve “aptallıkları” da içeriyor. Wikileaks başka devlet veya organizasyonlar tarafından kullanılıyorsa bile, bu güçlerin bilgilerin açığa çıkması ardından yaşanan süreçlerin tümünü kontrol edebilecek yetenekte olması da kuşkuludur.

Bundan sonra devletlerin bilgi önüne ne gibi bariyerler öreceği ya da kendi sistemlerini korumak için ne tür tedbirler alacağını beklemek yerine, sistemdeki çatlaklarını sayısını arttırmak ve sonunda barajın kapağını açmak önemli bir görev olarak duruyor.