24 Aralık 2010 Cuma

Doğrudan Demokrasiyle Toplum Irade ve Güç Olur

Yeni_Özgür_Politika Köyü ve mahallesinin ekonomik ve sosyal yaşamının ihtiyaçlarıyla ilgilenen ve bu konuda üretime geçen birey ve toplulukların kendine güveni artacak; bu da onların yaşamını etkileyecektir.
Bir taraftan toplumsallık ve çevresine karşı sorumluluk gelişirken, diğer yandan ekonomik, sosyal, kültürel ve tüm çalışma alanlarında bilinci gelişerek politikleşen bir toplum ve birey gerçeği ortaya çıkacaktır.

Demokratik katılım farklı kültürlerin kabul edilmesi, farklı toplumsal kesimlerin kabul edilmesidir. Farklılıkların sisteme katılması yetmez; farklı kimliklerin farklılığının kabul edildiği ve bundan kaynaklanan haklarının kullanıldığı sistemler gerçek demokrasinin yerleşmesinin en temel özelliği olarak görülmelidir. Farklı kimlikleri tanıyan ve kendilerine saygı duyan bir zihniyet devrimi yaşanmadan, demokratikleşmeyi tam sağlamak mümkün değildir. Buna demokrasinin sağlıklı gelişmesi için bireylerin ve toplumların birbirine empati göstermesi denilmektedir.

Çevre, kadın ve emek sorunu
Bugün demokratikleşmede çevre de önemli bir değerdir. Çünkü doğa üzerindeki egemenlik anlayışı egemenlikli zihniyetleri beslediği gibi, egemenlikçi zihniyetin de toplumun doğayla bağını kesmesi ve yabancılaşması sonucu demokratikleşme gelişmemektedir. Bu açıdan toplumsal ekolojik zihniyet demokrasinin olmazsa olmazı haline gelmiştir.

En önemlisi de demokrasinin derinleşmesi ve kapsamlılaşması açısından kadın özgürlüğü ve kadının katılımı belirleyici hale gelmiştir. Artık kadın özgürlüğü demokrasinin olmazsa olmazı durumundadır. Gerçek demokrasinin yaşanmasında kadının rolü her geçen gün artmaktadır. Kadın özgürlüğü ve demokratikleşmedeki öncülüğü demokrasinin hem yenilmezliği hem de en derin halidir. Demokratik komünal değerlerin geriletilmesiyle kadının geriletilmesi aynı sürece tekabül eder. Komünal demokratik değerlerin öne çıkarılması ve ona dayanmanın yanında, kadını öne çıkarma ve kadın özgürlüğünün gerçekleşmesiyle tam demokrasinin gerçekleşmesi arasında doğrudan bağ vardır. Kadın özgürlüğünün gelişmesi ve toplumda başat rol oynar hale gelmesi hiyerarşik ve devletçi toplumu tümden silip tam demokrasiyi ortaya çıkarmak açısından gerekli ve zorunlu bir süreçtir.

Toplumsallığın dağıtılmasıyla demokratik değerler zayıfladıysa, o zaman toplumsallığın yaratılmasıyla birlikte demokratikleşme yaşanacaktır. Bu açıdan sadece bir sınıfa dayanan demokrasi anlayışları yanlıştır. Esas alınması gereken, toplumsallıktan çıkarı olan ve tarihsel olarak toplumsallığı dağıtan devlete karşı olan, devlet dışı kalmış tüm toplulukları demokratik sistemin kurucu aktörleri olarak değerlendirmek gerekir. Toplumsal parçalanmışlık yaratan her sınıfsal ya da bencil eğilim, aynı zamanda demokrasi karşıtı eğilim olarak görülmelidir.

Doğrudan demokrasi ve toplumun güç olması
Doğrudan demokrasiyi halkın ve toplumun demokratik kurumlaşması ve yaşam biçimi olarak da değerlendirebiliriz. Doğrudan demokrasiyi artık bugün sadece araya temsilci koymadan oy vermek ve kararlara katılmak olarak anlamak yetersiz kalır. Bu yöntemleri ve kurumlaşmaları doğrudan demokrasiyi güçlendiren olgular olarak değerlendirebiliriz. Ancak bu kurumlaşma ve demokratik katılım doğrudan demokrasiyi ortaya çıkarmaz ve bir yaşam biçimi haline getirmez. Özellikle egemen sınıfların toplumları nasıl baskı altında tuttuğu, halkı güç olmaktan çıkararak demokratik olmayan sistemler kurduğu dikkate alınırsa, gerçek demokrasinin ancak halkın tüm toplumsal kesimlerinin tabandan örgütlenerek kendilerini demokratik irade ve güç yapmalarıyla mümkün olduğu görülür.

Mekana, sosyal kesime, kültüre ve sosyal ihtiyaca göre örgütlenme
Demokratik konfederalizm esas olarak da toplumun tabandan demokratik temelde örgütlenerek konfederal temelde bir araya gelmesini ifade eder. Demokratik konfederalizm dört temel ölçekte kendini örgütlemeye kavuşturur. Birincisi, yerel yani mekan ölçeğinde; ikincisi, sosyal kesimler ölçeğinde; üçüncüsü, kültürel ölçekte örgütlenmeler; dördüncüsü ise, her yerde ihtiyaca göre örgütlenecek sivil toplum örgütlenmeleridir. Tabii tüm diğer örgütlenmeler de esas olarak sivil toplum örgütlenmeleridir. Biz burada sivil toplum örgütlenmesinden söz ederken bir ihtiyaç temelinde örgütlenen örgütsel birimlerden söz etmekteyiz. Bu dört zeminde demokratik temelde örgütlenmeyi ve bunların kendi özgünlüklerini ve iradelerini koruyarak konfederal temelde bir araya gelmelerini demokratik konfederalizm olarak tanımlıyoruz.

Birincisi, köy ve mahallelerde komün örgütlenmelerinin gerçekleştirilmesidir. Bunlar aynı zamanda o birimlerin ekonomik, sosyal ve kültürel faaliyetlerini örgütler ve üretirler. Tabii özsavunma da bu komünlerin doğal örgütlenme görevleridir. Her köy ve mahalle hem demokratik iradesini ortaya çıkarmak, hem de ekonomik, sosyal ve kültürel potansiyellerini açığa çıkarıp ihtiyaçlarını karşılamak için bu komünleri oluşturur. Bu komünler kendi ölçeklerinde kooperatifler de kurarlar. Mahalle ve köy komünleri meclis rolünü gördüğü gibi, kendi içinden pratik işlerle ilgili görevlendirmeler de yapar. Bunlar kendi iç işleyişlerinde tam demokratiktirler.

Demokratik konfederasyonlar
Her kasabadaki mahalle ve köy komünleri kendi özgünlüklerini ve iradelerini koruyarak, konfederal temelde diğer komünlerle birlikte demokratik konfederal bir kurumlaşma gerçekleştirirler. Böylece kasaba konfederalizmleri ortaya çıkar. Bu konfederalizmi oluşturan birimlerin temsilcilerinden oluşan bir meclis ortaya çıkar. Bu meclis köy ve mahalleyi aşan konularda kararlar alır ve bu kararları meclis içinden çıkan bir koordinasyonla pratikleştirir. Bu konfederalizm de kendi ölçeğinde ihtiyaç duyulan ekonomik, sosyal ve kültürel örgütlenmelerini kurumlaştırır.

Her kasaba konfederalizmi kendi özgünlüğünü ve iradesini koruyarak, diğer kasaba konfederalizmleri ile bir araya gelip il konfederalizmlerini oluşturur. Kasaba demokratik konfederalizm temsilcilerinden oluşan bir il meclisi kurulur. Buradaki kararlara uyacak bir koordinasyon da meclisin içinden çıkar. Bu meclis ve koordinasyon kasabayı aşan, ortak yapılması gereken işlerde iradeyi temsil eden ve sorumluluk üstlenen kurumlardır. Bu il genel konfederasyonlarına sivil toplum örgütleri de katılır, temsilcilerini meclise gönderir.

Bu il genel (il merkezi ve kasabaları içine alan) konfederasyonları da aynı yöntemle bir araya gelerek bölgesel demokratik konfederal sistemlerini kurarlar. Örneğin Botan bölgesi, Serhat bölgesi, Amed bölgesi, Dersim bölgesi gibi. Hatta kasaba konfederalizmleri ve il merkezi konfederalizmleri il genelinde bir konfederalizm oluşturmadan, kendi aralarında konfederal temelde bir araya gelerek bölgesel demokratik konfederalizmi de oluşturabilirler. Bölgesel demokratik konfederalizm bu iki biçimde de oluşabilir. Hangisi hem demokratikleşme hem işlevsel olma açısından olumlu olacaksa o tercih edilebilir. Bölgesel konfederalizmlerde sivil toplum örgütleri de yer alır ve onların da temsilcileri bölgesel meclislerde yerini alır.

Merkeziliğin aşılması
Konfederalizmlerdeki esas mantık merkeziyetçiliği önlemektir. Çünkü merkeziyetçilik iktidarcı ve devletçi eğilimleri ortaya çıkaran ve demokrasiyi öldüren bir karaktere sahiptir. Bölgesel konfederalizmin temsilcilerinden meydana gelen bir genel halk kongresi oluşur. Bunun içinde de bütün Kürdistan Demokratik Konfederalizmini koordine eden bir genel koordinasyon (genel bir yönetim) çıkarılır. Bu meclis ve koordinasyon diğer meclislerin ve konfederasyonların iradesini kırmayan, esas olarak da yereli aşan genel konularda karar ve yürütme gücü olan bir çalışma içinde olur.

Meclislere, kooperatiflere, komünlere ve akademilere seçilen bireyler ve koordinasyonlar iyi çalışmadıkları taktirde derhal görevden alınırlar. Demokratik konfederal sistemde halkın temsilcilerini derhal geri çekme hakkı vardır. Parlamenter sistemlerde olduğu gibi, biz dört yıllığına ya da iki yıllığına seçildik diyerek sonuna kadar orada kalamazlar. Sivil toplum örgütleri Kürdistan genel konfederalizmi içinde yer alır ve meclislerde temsilini bulur.

Yerel ve mekân ölçeğinde böyle bir demokratik konfederal sistem oluşturulur. Ancak toplumun demokratikleşmesi için sadece yerelde komün, meclis, kooperatifler ve akademiler biçiminde örgütlenmek yetmez. Bunlara dayalı olarak yerelden başlayıp genelde demokratik bir konfederal sistem kurmak önemlidir. Sistemin temelini ve omurgasını bu örgütlenmeleri oluşturur. Ancak tam demokratikleşme ve toplumun tüm gücünün açığa çıkması açısından sosyal ve kültürel örgütlenmeler önemlidir. İhtiyaca göre örgütlenmiş sivil toplum örgütleri de demokratik konfederal sistemi zenginleştiren ve derinleştiren bir karakter taşırlar.

Kadın, gençlik, emekçi konfederalizmleri
Demokratik konfederalizmde ikinci örgütlenme sosyal örgütlenmelerdir. Kadın, gençlik, emekçiler, sağlık ve eğitim kurumları yerellerde kendilerini demokratik biçimde örgütlerler. Bu örgütlenmeleriyle kasaba, il ve bölgelerde kurulan demokratik konfederal örgütlenmeler biçiminde kendi özgün demokratik konfederal sistemlerini kurarlar. Bunlara kadın, gençlik, emekçi konfederalizmleri diyebiliriz. Bu demokratik sosyal örgütlenmeler ayrıca köylerde ve mahallelerde, komünlerde, kasaba, şehir, bölge ve genel konfederal örgütlenmeler içinde de özgünlükleriyle yer alarak genel çalışmalara katılırlar. Tabii bunlar komünden başlayarak genel demokratik konfederalizme kadar sistemin genel çalışmalarına katılırlar; genel faaliyet içinde yer alırlar. Ancak özgün sorunları açısından kendilerini örgütlemeleri genel demokratik konfederalizmi zayışatan değil, aksine derinleştiren ve güçlendiren rol oynar.

Kültürel ve sivil toplum örgütlenmeleri
Demokratik konfederalizmin üçüncü örgütlenme zemini ise kültürel örgütlenmelerdir. Geçmişte çoğunluk kültür içinde eriyerek yok olmaya yüz tutan etnik ve dinsel toplulukların kendilerini örgütlemeleri demokratikleşmenin olmazsa olmaz koşulu olarak görülmelidir. Alevilerin, Êzidilerin, Süryanilerin, Şiilerin, Arapların, Türkmenlerin, Terekemelerin kendi demokratik örgütlenmelerini yaratmaları, bu temelde yerel ve genel konfederal sistem içinde kendi özgünlüklerini koruyarak yer almaları ve kendi taleplerini buralarda yansıtmaları demokratikleşmenin zenginleşmesi ve tam gerçekleşmesi açısından şarttır.

Dördüncü temel örgütlenmeler ise sivil toplum örgütlenmeleridir. Bunlar ihtiyaca göre çeşitli biçimde kurulurlar. Günümüzde sadece genel demokratik örgütlenmeler ve özgün sosyal çalışmalarla toplumun ihtiyaçlarına cevap verilemez. Ekonomik, sosyal ve kültürel faaliyetlerin kapsamlılaşmasıyla birlikte ihtiyaçlar ve sorunlar da farklılaşmış bulunmaktadır. Dolayısıyla özgün ve ihtiyaca göre örgütlenmiş sivil toplum örgütleri ortaya çıkmadan, demokrasiyi kapsamlılaştırmak ve toplumun iradesinin tümüyle yansıdığı bir sistem kurmak mümkün değildir. Öte yandan bu tür sivil toplum örgütlenmeleri konularında daha hâkim, uzman ve duyarlı olduklarından, bu ilgi alanlarının daha iyi örgütlendirilmesi ve sonuç alınabilmesi açısından çok önemli roller oynarlar. Sivil toplum örgütleri olmadan siyasal, sosyal ve kültürel yaşamın ayrıntıları ve güzellikleri tümüyle açığa çıkarılamaz. Dolayısıyla sivil toplum örgütleri tüm bu toplumsal alanlardaki faaliyetin ve yaşamın kalitelileşmesi açısından önemli roller oynayacaklardır.

Sivil toplum örgütleri kendi başına bir demokratik sistem oluşturmazlar. Doğrudan demokrasi olarak adlandırdığımız demokratik konfederalizmde sivil toplum örgütleri bu sistemin yetersizliklerini ve eksikliklerini tamamlayan çok önemli görevler yerine getirirler. Sivil toplum örgütleri olmadan da gerçek demokratikleşme sağlanamaz. Görüldüğü gibi sivil toplum örgütleri tamamlayıcı kurumlardır. Temsili parlamenter demokratik sistemlerin zayıflıkları ve eksiklikleri bugün sivil toplum örgütleri tarafından giderilmektedir. Bu açıdan temsili sistemler için de sivil toplum örgütleri önemlidir.

Toplum işleri ve siyaset
Sivil toplum örgütleri hangi demokratik sistemin parçasıysa ona hizmet ederler, onun tamamlayıcısı olurlar. Bu açıdan bugün Türkiye’de ve Kürdistan’da birçok sivil toplum örgütü vardır. Eğer bunlar doğrudan demokrasinin parçası ve tamamlayıcısı haline getirilmezse, hakim sistemlerin yedeği haline gelirler. Nitekim doğrudan demokrasinin parçası ve tamamlayıcısı olmayan sivil toplum örgütleri sistemin zihniyeti, örgüt anlayışı, siyaseti ve yaşamına hizmet etmektedirler. Demokratik konfederal sistemin bu temelde örgütlenmesi sadece sistemin işleyişinin demokratikleşmesi anlamına gelmemektedir. Aynı zamanda köklü bir zihniyet değişimi ortaya çıkarmaktadır. Siyaset, esas olarak toplumun işlerini yapmaktır. Toplumsallığı ve demokratik ilişkileri korumak ve geliştirmektir. Bu açıdan siyaset kutsal bir iştir.

Demokratik konfederal örgütlenme sadece halkı demokratik güç ve irade yapmayacak, aynı zamanda tüm bu siyasal, sosyal, toplumsal ve kültürel sorunları giderecek bir demokratik kurumlaşmadır. Örneğin şehirlerde aynı apartmanda oturanlar bile birbirine yabancılaşmıştır. Öyle ki, hem kendini en fazla ilgilendiren konulara hem de en yakınındaki insanlara yabancılaşan bir toplumsal gerçek ortaya çıkmıştır. Köylerden ve mahallelerden başlayarak kurumlaşan demokratik örgütlenmeler bu insanların birbirine yabancılaşmasını ortadan kaldıracaktır. Yürüttükleri faaliyet tümünü ilgilendirdiğinden, ortak kaderleri birçok konuda birleşecektir. Bu da birbirlerine karşı sevgi ve saygının arttığı, birbirlerine ihtiyaç duyduğu bir toplumsallık gerçeği ortaya çıkaracaktır. Köyü ve mahallesinin ekonomik ve sosyal yaşamın ihtiyaçlarıyla ilgilenen ve bu konuda üretime geçen birey ve toplulukların kendine güveni artacak; bu da onların psikolojisinden çalışmalarda verimliliğe kadar yaşamını etkileyecektir. Artık siyasete ve kendi sorunlarına yabancılaşan değil, tüm sorunlara ilgisi artan birey ve toplumsal yaşam ortaya çıkacak; bu da sadece yaşamı komünal demokratik hale getirmeyecek, toplumsal dinamizmi çok yüksek düzeye çıkararak ekonomik, sosyal ve kültürel yaşamın gücünü ve kalitesini artıracaktır.

Tüm dünya için Demokratik Konfederalizm
Merkezi siyaset ve örgütlenme modelleri her zaman belirli güç odaklarının hâkimiyetiyle sonuçlanır. Tabana dayalı demokratik konfederal örgütlenmeler ise hiçbir egemen güç ya da siyasi, askeri, ekonomik güç odakları tarafından ele geçirilemez. Tabana dayalı demokratik konfederal sistemde toplum üzerinde egemenlerin hâkimiyet kurması söz konusu olamaz. Bu açıdan doğrudan demokrasinin halkın güç olması ve irade olması açısından mutlaka pratikleşmesi gerekmektedir. İnsanlığın ekonomik ve sosyal sorunları da ancak böyle çözüme kavuşabilir.

Kürdistan’da kurulacak demokratik konfederalizm bütün bölge halklarınca model alınarak Ortadoğu Demokratik Konfederalizmine ulaşılabilir. Bütün halklar kendi demokratik konfederalizmlerini kurarak ve diğer halkların demokratik konfederalist sistemleriyle demokratik konfederal temelde birleşip Dünya Demokratik Konfederalizmini oluşturabilirler. Böylece bugüne kadar özgürlük ve demokrasi savaşı veren tüm insanların özlemi de gerçekleşmiş olur.

Hiç yorum yok: