29 Ekim 2010 Cuma

Türkiye Türklerin olacak mı?

Bütün mesele bu soruya verilecek yanıtta düğümleniyor.

Ve bence bu soru ‘Kürt sorunu çözülecek mi?’ sorusundan çok daha önemli hale gelmiş bulunuyor.

Zira, ‘Ne Mutlu Türk’üm’ demekle Türkler nasıl mutlu olmuyorsa, ‘Türkiye Türklerindir’ demekle de bu ülke onların olmuyor.

Ayrıca hiçbir zaman da olmadı.

Ne 600 yıllık Osmanlı döneminde ne de yüz yıla yaklaşan Cumhuriyet süresince.

Kaldı ki Osmanlı’da Türk demek ‘Etrak-ı bi idrak’ yani ‘aptal’ demekti.

Kimse kusura bakmasın ve kimsenin kanına dokunmasın ama Osmanlı‘da Türk’lük aptallıkla özdeşti.

Aslında Cumhuriyet’i kuran kadronun bakışı da bundan farklı değildi. Bu ekip de Türk’ü adam yerine koymaz, güvenmez, itibar etmez, küçümserdi.

Ne var ki Osmanlı’nın çöküşü kaçınılmaz olduktan sonra Cumhuriyetçi ekip, Anadolu’da Türklerden başka dişe dokunur bir kitlenin kalmadığını fark etti ve mecburen Türklere ve Türklüğe yöneldi.

Bunların çoğu Türk bile değildi. Cumhuriyetçilerin neredeyse tamamına yakını ‘dönme’ ydi.

Bunlar kendi çıkarlarına uygun yeni bir ‘Türklük’ icat ettiler.

Anadolu Türklüğünün tarihsel köklerini kestiler.

Türk halkını bir gecede ‘köksüz’ hale getirdiler. Halkı bir yandan köksüzleştidiler, diğer yandan da ırkçı hezeyanlarla dolu saçma teorilerle tarihin merkezine yerleştirerek‚ ‘dengesiz’leştirdiler.

Yetmedi, bir de tersine çevirdiler. Cumhuriyet döneminde Türk ‘Osmanlı’da olduğu gibi ‘aptal’ değildi.

Tersine, ‘zeki’ydi, ‘çevik’ti, her biri ‘bir dünyaya bedel’di!

Bütün bu hamaset zavallı Türk halkını uyutmak ve yönetmek içindi.

Cumhuriyetçiler köklerinden kopardıkları ve dengesini sarstıkları Türkleri bir yandan yücelttiler, öte yandan bu ‘yüce’ kimliğin içine hapsedip ‘esir’ haline getirdiler.

Cumhuriyet, Osmanlı’nın kötü izlerini, tersini yaparak silmek istemişti. Artık Türk demek herşey demekti.

Bu yüzden yeni ülkeye Türkiye, yeni devlete de ‘Türk Devleti’ adı verilmişti.

Fakat devletin ve ülkenin sadece adı Türklerindi. Onun dışında hiçbir şey onların değildi. Türk, özünde Türkiye’de esirdi. Devletin esiriydi.

Bu yüzden yeni dönemde görünürde herşey eskisinden farklı olsa da, özünde Türk’ün çileli hayatı hiç değişmedi.

Yüz yıllardır Osmanlı’ya asker ve vergi veren, karşılığında ise baskı ve aşağılama gören Türk halkı yeni dönemde de ezildikçe ezildi.

Devlet adını kullandığı Türkleri perişan etti. Sağcısı solcusu, Alevisi, Sunnisi’yle Türk toplumunun bütün dinamiklerini inim inim inletti.

Militarist sistem kendiyle işbirliği içindeki bir avuç gaspçı ve talancı patron dışında herkesi düşman belledi, herkese düşmanlık etti.

Dedikleri gibi şayet Türkiye Türklerin olsaydı; Türk devleti sözde değil özde Türklere ait olsaydı, ne Türkiye ne de Türk halkı acınası bu duruma düşmezdi. Devlet halkına bu denli düşmanlık etmez, edemezdi.

Türkiye gerçek manada Türklerin olsaydı eğer Türk halkı açlık sınırında yaşamaz, yokluk yoksulluk içinde kıvranmaz, on milyon insan günde iki dolarla geçinmek zorunda kalmazdı.

Buna karşılık Türkiye çocuk pornosu izlemede ve rüşvet vermede dünya şampiyonu olmazdı.

Gelişmişlik kriterlerine göre 96’ıncı sırada yer almaz, bebek ölümlerinde dünya ortalamasının birkaç kat üstünde olmaz, eğitim ve sağlığa yapılan harcamalarda dünya ortalamasının çok altında kalmazdı.

Kadın-erkek eşitliğinde 134 ülke arasında 124’üncü olmaz, Etopya’nın gerisinde kalmazdı.

Okur yazar olmayanların oranı yüzde 15, sağlıklı içme suyu kullanamayanların oranı yüzde 20, işsizlik oranı 16 olmazdı. Bir yıllık trafik kazasında on bine yakın insan canından olmaz, yüz bini aşkın insan yaralanmazdı.

Türklerin iradesi devlete yansımış olsaydı ayrıca, Türk halkı Anadolu’daki egemenliğini borçlu olduğu Kürt halkıyla savaşmaz, Kürtlerin dilini- kimliğini yasaklamaz, düşmanca davranmazdı.

Yine, Yunusları, Karacaoğlanları, Dadaloğulları, Pir Sultanları’yla kendisini aydınlatan ve hayata bağlayan Alevileri sistemli olarak katliama maruz bırakmazdı.

İslam’ı kullarak ‘Kurtuluş Savaşı’ vermesine rağmen halkın dini inançlarını baskı altına almaz, türbanı yasaklamazdı.

Kürtler, Aleviler, Ermeni ve Asuri Süryaniler başta olmak üzere o topraklarda yaşayan ulusal ve kültürel dinamiklerle savaşmaz, savaşarak kendini tüketmek zorunda kalmazdı.

Türkiye Türklerin olsaydı, İngiltere istedi diye Hilafeti ortadan kaldırmaz, bu makamı sembolik de olsa elde tutar, Müslüman dünyayı kendisine bağlar, Batı ile Doğu arasındaki boşlukta sürekli sallanıp durmazdı.

Sovyet Rusya istedi diye de dünya Ortadokslarının kabesi Fener Rum Patrikliğini’nin çanına ot tıkamaz, Ortadoksların yeryüzündeki ruhani liderlerine ‘semt papazı’ muamelesi yapmazdı.

İttihat ve Terraki’nin katlettidiği Ermenilere kucak açar, zaten bir avuç kalmış Asuri Süryani’ye ve Rum’a dokunmazdı.

Yerüstü yeraltı zenginlikleriyle dünya devleti olma potansiyeline sahip Türkiye, Türklerin olsaydı eğer, kendi kaderine sahip çıkar, Batı’nın bekçisi ve çöpcüsü olmazdı.

Halkların yaşadı dram Türkiye ve Cumhuriyet gerçekliğini bütün çıplaklığıyla gözler önüne seriyor.

Türk devletinin Türk halkı başta olmak üzere o topraklarda yaşayan bütün halkların düşmanı olduğu ve o topraklarda halklara ait yeni bir devletin kurulmasının zorunlu olduğu gerçeği her geçen gün biraz daha güçleniyor…

Yüz yıla yakın bir zamandır ağır bedel ödeyen Kürt halkı, bu ceberrut devletin halkların demokratik iradesi temelinde yeniden yapılandırılmasına ve o ülkede çağdaş bir sistemin kurulmasına öncülük ediyor.

Kürt halkının haklı kavgası yüz yıllık yanlışa son verme amacını taşıyor .

Kürtlerin zaferi aynı zamanda Türklerin de zaferi olacak. Kürtlerin sayesinde Türkiye Türklerin olacak.

Türklerle birlikte Kürtlerin, Ermenilerin, Asuri Süryanilerin, Rumların, Arapların vd.olacak.

Bugün 87’inci ‘kuruluş’ yıldönümü kutlanan ırkçı ve baskıcı Cumhuriyet yolun sonuna gelmiş bulunuyor.

Türkiye’nin sürekli kriz hali de zaten bunu gösteriyor…

gunayaslan@hotmail.de

Hiç yorum yok: