13 Eylül 2010 Pazartesi

Kurdistan Ulusal Konferansi Birliğin Temelidir

Yeni_Özgür_Politika’’Konferans, Kürtlerin bulundukları ülkenin sınırlarıyla bir sorunu olmadığı esası üzerinden gerçekleşecek. Ulus devlet modeli dışında bir modelle Kürt sorununu çözmeyi hedefleyen konferansa tüm Kürdistani partiler katılacak.’’
Türkiye ve Kürdistan’da yeni bir dönem başlıyor. Herşey çok hızlı değişiyor. Kürtler kendi geleceklerini inşa ediyor ve sorunlarının çözümü için çağa uygun modeller oluşturuyor. Demokratik Toplum Kongresi (DTK) ve BDP’nin Demokratik Özerklik Projesi ve Ulusal Konferans önerisi bunlardan biri. Bu amaçla DTK, BDP heyeti geride bıraktığımız günlerde Güney Kürdistan’a gittiler. Heyet içinde yer Alan BDP Grup Başkan vekili Bengi Yıldız’la bu geziyi, ulusal konferansı, Kürtler arası birliği ve bundan sonrasını konuştuk.

Bengi Bey, BDP ve DTK heyetleri olarak Güney Kürdistan’a gittiniz ve temaslarda bulundunuz. Gezinizin amacı neydi?
Evet DTK heyetinin bir üyesi olarak Güney Kürdistan’a gittik. Bildiğiniz gibi DTK bir çatı örgütlemesi. Tüm Kürt kurumlarını ve şahsiyetlerini şemsiyesi altında buluşturmayı amaçlayan bir yapı. Bu nedenle bu heyet BDP-DTK heyeti değildi. DTK heyeti olarak gittik.gezinin amacı öncelikle Kürt konferansını gerçekleştirmek için görüş alışverişinde bulunmaktı. Bilindiği gibi önce ki ayda sayın Berzaniyi ziyaret etmiştik. O ziyarette Berham Salih ve KDP polit büro üyeleriyle de görüşmeler yaptık. Yine kalıcı bir barış için ateşkesin yol açacağı olası sonuçları değerlendirdik. Bu geziden amaçladığımız bir diğer sonuç, Kürtler arasında diyalog ortamını süreklileştirmek, Kürtlerin asgari müştereklerini belirlemek ve ortak paydalarda buluşmak. Çünkü Kürtlerin en önemli sorunu birbirine değer vermemek,ortaklaşmamak ve özgücünü küçümsemektir.

Kimlerle görüştünüz?
Belirtiğim gibi önceki görüşmelerde sayın Mesut Barzani, Behram Salih ve KDP polit bürosu ile görüştük. Son ziyaretimizde ise sayın Talabani, içişleri Bakanı Kerim Sincari,eski kültür bakanı Kakai ve Kürdistan’ın dört parçasındaki PÇDK ve Zahmetkeşler gibi partilerle görüştük. Sayın Neçirvan Barzani’nin de daveti vardı ama gittiğimiz sırada kendileri ABD ‘de bulundukları için görüşme imkanı olmadı.

Görüşmeleriniz verimli geçti mi?
Heyet olarak yaptığımız değerlendirmede ilk kez samimi ve gerçekçi bir yaklaşım olduğu sonucuna vardık. Özellikle komşu ülkelerin sınırlarıyla bir problemimiz olmadan bir halk olmaktan kaynaklı haklarımızın yani halkların kendi geleceğini belirleme konusundaki evrensel hakların tavizsiz savunulması konusunda bir ortaklaşma vardı. Ve Kürt sorununun uluslararası bir sorun olduğu, her parçanın özgün koşullarına uygun bir çözüm modeli bulunması gerektiği, Kuzey kürdistanda bir çözüm gelişmeden diğer alanlardaki kazanımların kalıcı hale gelmesinde sıkıntı doğar görüşünde ortak bir yaklaşım oluştu.

Bu ilk gezi değil; ama bu tür görüşmeler Kürdistan parçalarını birbirine yakınlaştırıyor ve ortak siyaset üretme olanakları sunuyor görüşü var. Katılıyor musunuz? Amacınız bu mu?
Şüphesiz diyalog ortaklaşmanın olmazsa olmazıdır.“Kürtler ne istiyor“ sorusuna cevap olarak Kürtler „evrensel ölçülerde diğer halkların hakkı neyse onu istiyor“ cevabını vermelidir. Bunun için de öncelikle Kürtler kendi aralarında ne istediklerini,ne istiyebileceklerini daha doğrusu „istemek“ değil, ‘haklarının ne olduğu’ konusunda ortaklaşmalıdır. Eğer „Kürtler ne istiyor „sorusuna tüm Kürtlerin ortak bir cevabı yoksa uluslararası camiada gücüne ve varlığına bir değer biçilmiyor. Tüm alanlarda haklı mücadelenin siyasetinin ve diplomasisinin oluşturulması gereği ortaya çıktı.

Savaşın son bulması Kürt sorununun çözümünü konuştunuz. Peki sayın Barzani ve Talabani bu konuda ne düşünüyor?
Kürtlerin meşru müdafa hakkının olduğu ama 21.yüzyılda mümkün oldukça barışçıl ve demokratik siyasetin ön plana çıkarılması gerektiğini, Kürtlerin bu anlamda bir çok kazanımı elde ettiğini; ama bir çözüm gerçekleşmeden silahların bırakılması talebinin gerçekçi olmadığı noktasına vurgu yapıldı. Silah bırakma meselesinden çok ,meşru müdafa çizgisinde kalarak demokratik siyasetin sonuna kadar zorlanması gerektiğine vurgu yaptılar..

PKK yetkilileriyle de görüşeceğiniz yazıldı. Bu doğru muydu?
Bizim PKK ile görüşmemizden daha doğal bir şey olamaz. Ancak bu programda olmadığı için görüşmedik.

PKK ile görüşecek misiniz?
DTK, PKK ile resmi bir görüşme talebinde bulunma kararı aldığı için önümüzdeki tarihlerde bu görüşme gerçekleşebilir.

Gözler ulusal konferansta. Görüşmeleriniz de bu konu konuşuldu mu ve çıkan sonuç ne?
Evet önemli bir mesafe alındı. Bir konferans hazırlık komitesi oluşturma kararı alındı. Önümüzde ki günlerde oluşacak bu komisyon konferansın yeri, zamanı ve katılımcılarını netleştirecek.

Peki ulusal konferans ne zaman yapılabilinir? Ahmet Bey: ‘’yapılacak’’ dedi.
Belirttiğim gibi zamanını komisyon kararlaştıracak. Ancak fazla zamana yayılmayacağını düşünüyorum. Çünkü sayın Barzani bu konferansın yapılabilmesi için yaklaşık iki yıldır talepte bulunduklarını ve gerçekmesi için istekli olduklarını söyledi.

Konferansın temel amacı ne olacak, siz ne bekliyorsunuz? Nasıl bir konferans. Kürdistan’ın dört parçasından temsilciler mi olacak?
Kürtlerin bulundukları ülkenin sınırlarıyla bir sorunu olmadığı esası üzerinden „demokratik ve barışçıl çözüme tüm kürtlerin ve dostlarının güç vermesi ve ortaklaşması şiarıyla“ gerçekleşecek konferansın ulus devlet modeli dışında bir modelle kürt sorununu çözmeyi hedefliyecektir. Katılımcıları tüm Kürdistani partiler olacak.

Dört parçanında kendine özgü sorunları var. Nasıl olacak?
Bu devletlerin öncelikle bir demokrasi sorunu var. Bu ülkelerin demokratikleştirilmesi gibi bir problemimiz var ki bu bağımsız bir devlet kurmaktan daha zor. Ancak zor da olsa daha az sayıda insanın yaşamına ve halkların birbirini boğazlamasının önüne geçebilecek bir seçenek. Hiç bir ülkenin değişime ve Kürt gerçekliğine direnebilme gücü olamaz. Kürtlerin ortaklaşması ve demokratik çözüm modeli çağdaş dünyada kabul görecektir.

Konferansın önceliği ne olacak?
Birlik. Ortaklaşma. Korkutmadan çözüm üretmek!

Çözüme gelelim. Önümüzde genel seçimler var. Sizin demokratik özerklik projeniz var. Nasıl bir çözüm düşünüyorsunuz?
Demokratik özerklik kurulmaz, yaşanır. Nasıl yaşamak istersen öyle yaşarsın. Bu bir kültür ve yaşam biçimidir. Demokratik özerklik bir yaşam tarzıdır. Bir halk nasıl yaşamak isterse öyle yaşar. Nitekim Kürtlerin geçmişinde yüzlerce yıllık otoritesiz dönemler vardır.yüzlerce yıllık özerklik deneyimi vardır. Birlikte yaşama kültürüne en uygun halk Kürtlerdir.

Çalışmalarınız bundan sonra devam edecek mi?
Güney Kürdistanla ilişkiler artık sürekli hale gelecek. Hewlerdeki BDP bürosu bu konuda önemli bir rol oynayacak. Güncel sorunları anında değerlendiren, paylaşan bir yaklaşım kaçınılmaz. Kürtlerin yaklaşımını başkalarından değil birbirinden öğrenme meselesi ertelenmiş bir olaydı zaten.

Eylemsizlik kararı var ama askeri operasyonlar durmadı. İşte Hakkari’de ki can kayıpları bir infale neden oldu. Bu durumun sorumluluğu kime ait?
Bu işin sorumluluğu BDP,DTK ve çağrı yapan sivil toplum örgütleri ile aydınlara aittir. Bir olay olgunlaşmadan belirli beklentilere girmek, beklenti yaratmak sorumluluk gerektirir. Devlet ve hükümetin bir talebi olmadan ateşkes talep etmek her zamanki gibi tek taraflı sonuçlara yol açar. Şüphesiz soran ve sorgulayan bir toplum olunsaydı en büyük sorumluluğun Hükümette ve devlette olduğu gerçeği anlaşılırdı. Ancak PKK’yi eleştiren aydın, yazar, çizer kadronun, sivil toplum örgütlerinin sessizliği dikkat çekicidir. „Bir insanın yaşamını yitirmesini bağımsız Kürdistana yeğlemem“diyen Miroğlu gibi şahısların 20’nin üzerindeki PKK militanı yaşamını yitirmesi üzerine bir yazı yazmaması, bunun yerine „yetmez ama evet“ sologanına sığındığını görmek de ayrıca ibret vericidir. PKK’lilere laf yetiştirmeye çalışarak „Cesur aydın“pozisyonu şimdilik yeterli oluyor sayın yazara.

Hükümetten bir beklentiniz var mı?
Makyevelizmin 21.yüzyıldaki en iyi uygulayıcısı AKP ve Erdoğandır. Ülkenin tüm sorunlarını sadece oy devşirme potansiyeli olarak gören bir siyasetten bir çözüm çıkmaz. Erdoğanın tek beklentisi Cumhurbaşkanı olmaktır. ANAP ve Özal siyaseti tekerrür ediyor. Cumhurbaşkanı olduktan sonra ömrü bitecek bir AKP gerçekliği. Bu nedenle bir beklentimiz olmasını gerektirecek bir siyasal kadro yok AKP’de. Günlük ve sistemin bir kaç kullanımlık araçlarıdırlar.

Hükümet güven vermiyor. Laf değil eylem bekliyoruz dediniz. Peki nasıl bir eylem? Hükümet ne yapmalı?
Hükümet ya tüm riskleri göze alarak anadolu halk gerçekliğine sırtını dayayarak çözüm üretecek ya da bitecek. Ancak bu hükümetin sistemi değiştirme ve dönüştürme arayışı yok. AKP’nin sistemden pay kapma gibi bir derdi var. Burdanda özgürlük ve demokrasi çıkmaz.!

Bayram da iki ayrı Türkiye gördük. Türkiye eğlendi ve bayramlaştı. Kürtler ise yas tuttu, ağladı. Sizde parti olarak bayramlaşma programlarını iptal ettiniz. Neden?
Aslında halkların kardeşliği bir ideal, bir arayıştır. Pratikte hiç bir yerde böyle olmadı. Çünkü sistem halkların kardeşliğ üzerine değil, karşıtlığı üzerinden işliyor. Türkiyede iki halkın son yıllardaki durumu duyguda, düşüncede, tasada ve kıvançta buluşmayan tam tersine birinin sevincine diğerinin sinirlendiği bir gerçeklikte. Bunu görmeden sadece „yaşasın halkların kardeşliği“ sloganı sonumuzu Ermenilere ve Rumlara benzetebilir. Çünkü kimse kardeşinden bir tehlikenin gelmesini beklemez.

Eylemsizliğe rağmen 9 gerilla katledildi. Bu kanlı katliamın zamanlamasını nasıl yorumluyorsunuz?
Zamanlaması dikkat çekicidir. İki yönlü dikkat çekicidir. ‘Derinciler’ ateşkesin bozulmasını istiyor olabilir. İkincisi ise sayın Öcalanla görüştükleri için oy kaybettiğini düşünen AKP’nin milliyetçi cepheye bir selamı da olabilir. Yani bu eylemin işlerine geleceğini düşünebilirler. Ancak bence bu eylem AKP’nin sonunu getirecek bir eylemdir.

Bu katliam karşısında susanları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Sonsuza kadar sussunlar!


ERDAL ER rojrost@hotmail.com

Hiç yorum yok: