14 Eylül 2010 Salı

Güney Kürdistan Hükümeti Devşiriliyor!

Şimdi bu gerçeği açıklamak durumundayız: Hükümet kabinesinde en az iki bakan resmen Türkiye'ye çalışmaktadır.

Daha önce Barzani'nin Türkiye ziyaretinde yaşanan 'protokol krizinin' özel yaşamlarına kadar sızdırılan danışmanlarının etkisiyle gerçekleştirildiğini söylemiştik. Şimdi bu gerçeği açıklamak durumundayız: Hükümet kabinesinde en az iki bakan resmen Türkiye'ye çalışmaktadır.

Birincisi; YÖK'ün kurucusu olan Prof.Dr. İhsan Doğramacı'nın yeğeni ve T.C vatandaşı Sinan Çelebe’dir. Çelebi ticaret bakanıdır. Çelebi bakanlığa getirildikten bu yana ticari ilişkilerde Türkiye dışındaki birçok ticari teklifi geri çevirmekte ve birçok alana sadece Türkiye'nin girişine izin vermektedir

İlginç olan 12 Eylül darbesinin en önemli kurumu olan YÖK'ün baş kurucusunun yeğeni olan birinin Güney Kürdistan’da bu kadar ön plana çıkışıdır. Aynı çevreler güya 12 Eylül askeri cunta Anayasası değişecek diye Türkiye’de Özgürlük Hareketi'nin almış oluğu karara destek vereceklerine Türkiye'deki artçılarının da aracılığıyla köstek oluveriyorlar.

Şimdilerde 12 Eylül'ün kurumları, çocukları giderek Güney Kürdistan Hükümetinin bakanlıklarını ve birçok hükümet kurumlarını ele geçirmektedirler.

Türkiye neredeyse PKK'ye karşı verdiği savaş maliyetini buradaki ilişkiler üzerinden karşılıyor 7 milyar dolara varan ticari ilişkisini, kendisi de Türkmen olan Çelebi tarafından 20 milyar dolara çıkarılması öngörülüyor. 20 milyar dolarlık geliştirilen ticari ilişki Güney Kürdistan’ın tümüyle Türkiye'ye teslim olması demektir.

Ne var ki; çeşitli kurumların şimdiden direkt olarak Türkiye'ye teslim ettikleri görülmektedir. Güneyde son açılan özel kanalların çoğunda Türk dizileri izletilmekte ve MİT'in elemanları fahiş paralarla çalıştırılmaktadır.

Basın kumlarının giderek Türkiye'ye devredildiği son zamanlarda Kanal 4’ın devredilmesinin zaman zaman gündeme geldiği MİT'çi işgalden sonra Neçirvan Barzani'nin en önemli haber ajansı olan AKNEWS'te Kurmanci'nin yasaklanması, kaldırılması gerçekleşti. Gerekçe olarak Sorani ve diğer dillerin ajansta güçlendirilmesi olarak belirtiliyor.

Bu hangi zihniyettir ki Kürtlerin lehçelerini ayrı bir dil olarak algılıyor ve 30 milyona yakın Kürdün konuştuğu bir lehçeyi dıştalıyor. Tüm Kürt çevrelerinden gelen yoğun tepkiden dolayı Neçirvan Barzani'nin Kurmanci bölümünün tekrar açmak zorunda kalacağı belirtiliyor.

Zaten takip ettiğimiz kadarıyla Türkçe servisi Taraftan daha fazla AKP ve referandum propagandasını yaptığı anlaşılmaktadır. Ayrıca Taraf'ın gönderdiği anlaşmalı çalışanlarının olduğu da zaten biliniyor.

AKP sözde Kürt milletvekillerinden tutalım HEP'ten, DTP'ye kadar Kürt siyasal hareketinden kopanlara kadar; AKP ve Türkçülüğe en ufak bir kıvılcım kadar hizmet edenlerle röportajlar yaptırıyor. Her ne kadar araya bazen istisnaları serpiştirmeye çalışsalar da bu durumun kimsenin gözünden kaçmadığı görülmektedir. Son olarak Kürt siyasal hareketi içinde önemli çalışmalarda çalışıp ayrılmış bir zatla yaptıkları röportajda bu zat ''eğer sandığa gitseydim ''evet'' derdim çünkü siyasi partilerin kapatılması zorlaştıran bir paket'' bu zat daha da ileriye giderek Güney Kürdistan’ın TC'ye bağlanmasını öneriyor.

Hemen Ankara’da oturan ve o kadarda saf olmayan bu insanın siyasi partiler kanunun daha meclisteyken ret edilğini bilmemesi mümkün değildir. Asıl olarak Güney Kürdistan’daki en büyük 'yolsuzluğun' AKP ile ilgili bilgilerin dezenformasyonuyla yapılan yolsuzluktur. Kör olmayan her kesin görebileceği bu taktik, bölge başkanı Mesut Barzani'nin yakın danışmanları ve bazı hükümet bakanları tarafından da yapılmaktadır.

Hem Barzani'ye hem de Güneydeki kamuoyuna yapılan bu acımasız yolsuzluk, Kürtlerin bölgede kendi çıkarlarına bir strateji kurmalarının önündeki en büyük engel olarak duruyor.

İkincisi ve en önemli devşirmelerden biri olan Kürdistan Eğitim bakanı Sefin Dizayi’dir. Bu zat Ankara’da PDK temsilciliğini yaptığı sırada Türklerle haşir neşir olup en eski taktik olarakta bilinen evlilik yoluyla devşirilir. Müthiş bir devşirme garantisinden sonra muhtemelen Türkiye'nin planladığı Eğitim Bakanlığına atanır. Böylece Türkler bu zat üzerinden hem sahte bir danışmanlık yaptırmakta (Türkiye’deki gelişmeleri çarpıtarak aktardığından) hem de ticaretten sonra en önemli olan Eğitim Bakanlığı aracılığıyla Türkçülüğü Güney Kürdistan'ın her tarafına yaymaktadır.

En son hem Kürdistan’da siyasi olarak sembolikleşen, hem kültür olarak Hewreman bölgesinde Kürt özünün en yoğun yaşandığı bir öneme sahip olan ve son dönemlerde giderek dini oyunların oynandığı (radikal İslamileştirilen) Halepçe'de devletin resmi binaları, kurumları Fezalar grubuna verildi.

Güney'in en ücra köşesindeki Halepçe’de artık Türkçe öğretilecek hem de Türkleştirmenin tüm masraflarını, öğreticisi olan öğretmenlerin tüm maaşları Kürdistan Hükümeti tarafından verilecek.

Güneyde Kürtçenin alanı daraldıkça Türkçe yaygınlaşıyor. Halepçe’de Hewrami lehçesi Duhok'ta Kurmanci lehçesi giderek kaybolurken her alanda Türkleştiriliyoruz.

Herkesin bu devşirmelerin sahte yalancı danışmancılarına Türkiye siyaseti ve Türkçülüğü yaygınlaştırmaya çalışanlara karşı tavır alması gerekiyor. Bu tavır onurlu insan ve Kürt olmanın bir gereği olmaktadır.

Ozan Erdem

Hiç yorum yok: