13 Eylül 2010 Pazartesi

AKP için deniz bitti!..


Sekiz yıllık iktidarı döneminde AKP hükümeti, Türkiye toplumunun can alıcı sorunlarına çözümler geliştirme yerine tali gündemlerle kamuoyunu oyalayıp durdu. Önceki hükümetler farklı olarak AKP iktidarı döneminde tüm toplumsal sorunlar gündeme gelerek tartışıldı, topluma umut verildi...

Ancak tüm toplumsal sorunlar 8 yıl önce hangi aşamadaysa bugün yine aynı biçimde sürmektedir. Belki daha da dejenere olmuş, laçkalaştırılmış ama kesinlikle daha da derinleşmiş bir halde ortada durmaktadır...

AKP hükümeti, toplumsal sorunları itelemek, bu arada kendi iktidarını sağlamlaştıracak dinamiklerini oluşturup güçlendirmek için hep yapay gündemlerle toplumun beklentilerini manipüle etti. Özellikle de oluşturduğu basın tekeliyle toplumu bugüne kadar yarattığı beklentilerin peşinde sürüklemeyi başardı...

Kürt sorununun çözümü konusunda da aynı taktikleri uyguladı ve kendi açısından başarılı olduğu da söylenebilir...

Geçmişteki Türk hükümetleri, Kürt sorunu konusunda katı tutumlarını direkt baskı ve zulüm politikalarıyla uyguladıkları için Kürtler tarafından teşhir olmaları fazla zaman almıyordu. Geçmiş hükümetlerin Kürtlere yönelimi bundan dolayı daha belirgin bir baskı ve şiddet politikasıyla gerçekleşiyordu ve doğalında da Kürtler tarafından deşifrasyonu da fazla zaman almıyordu.

AKP ise daha sinsice ve truva atı yöntemleriyle Kürtlerin bir kısmında bugüne kadar bir çözüm getirecekmiş umudunu hep canlı tutmasını bildi.
Kürt hareketinin tek taraflı ilan ettiği ve sonlanmasına bir hafta kadar bir zaman kalmış olan eylemsizlik kararında da olduğu gibi, çeşitli dönemlerdeki taktik hamlelerle Kürt hareketine karşı da manipülatif yeteneğini sergilemede bir anlamda kendi açısından başarılı oldu denebilir...
Ama deniz tükendi!..
AKP hükümeti, Kürtlere karşı düşmanlık ve Kürt halkının statüsüzlüğünü sürdürmede önceki hükümetlerden daha gözü kara olduğunu tüm pratikleriyle ayan beyan sergiledi. Vahşette sınır tanımadığını ve tanımayacağını hem söylemi hem de eylemiyle açıkça sergiledi...

En son Colemêrg’de, bizzat AKP hükümetinin talebi doğrultusunda Kürt hareketinin aldığı eylemsizlik kararı gereği, çatışma yaşanmayacak alanlarda konumlanmış Kürt gerillaların hem de AKP’nin ticaretini yaptığı dini içerikli bir bayramda katledilmesi, AKP zihniyetinin Kürtlere karşı nasıl gözü kara bir düşmanlık içinde olduğunun görülmesi açısından son örnektir...

Artık ağzıyla kuş da tutsa; AKP hükümeti ve onun Başbakanı Recep T. Erdoğan, Kürtleri, yarattıkları sahte umutların peşinde sürükleyemeyecektir... AKP, bu referandum süreciyle de toplumu bir süre daha palyatif bir gündem etrafında oyalamasını ve acil sorunların çözümünü ötelemesini becerebildi. Ve nihayet referandum da sonlandı...

Şimdi ise bir sonraki seçime bir yıl var. Herhalde AKP hükümeti bu bir yılı da seçim sonrasında sözde yeni ve ‘demokratik’ bir anayasanın hazırlanması için umut verme manevralarıyla geçirecek...
Ama deniz bitti...
Kürtler bir yıl daha AKP’ye katlanmayacak ve onun yarattığı sahte umutların peşine takılmayacak gibi görünüyor...
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan, son görüşmesinde avukatlarına AKP hükümetine son kez şans tanıdıklarını belirtiyor. Burdan da hareketle, AKP son bir haftada Kürt sorununun çözümü ve tansiyonu yüksek bu sürecin barışçıl bir aşamaya evrilmesi için somut adımları gündemleştirmediği takdirde, Kürtlerin AKP’nin değil, yalnızca kendi gündemlerini uygulamaya çalışacağı artık bir sır değil.

Nitekim Kürt hareketinin ve Türkiye’deki yasal siyasi ve toplumsal kurum ve örgütleri de aynı konuda net tavır içinde...
Elbette arzulanan, Türk devleti ve hükümetinin Kürt sorununun çözümü konusunda inkar ve imhacı mantıktan vazgeçip, Türkiye halklarının demokratik bir sistemde özgür, eşit ve adil koşullarda birlikte yaşamasından yana; ancak AKP hükümetinin bugüne kadar sergilediği söylem ve pratik, ondan zulüm dışında bir şeyin beklenemeyeceğinin görülmesi için herkese yeterli gerekçeler sunuyor...

Hiç yorum yok: