7 Ağustos 2010 Cumartesi

Kendi Anayurdunda Mülteci Olanlar: Süryaniler


Mardin Nusaybin'deki Mor Yakup Kilisesi ile ilgili acı haberle sarsılan Süryaniler, 'Sofeg hoğil = Edi bese = Yeter artık' diyorlar.

Diasporadan ve Turabdin'den (Süryani mitolojisine göre Mardin bölgesinin adı) görüştüğüm ortak dostlarımın ne zaman bitecek bu acı diyen çığlıklarını görmemek için vicdanların kör olması gerekir. Olay geçtiğimiz gece Mardin Nusaybin'de 1700 yıllık Süryani Kilisesi Mor Yakup'un duvarlarına 'Şerefsizler defolun', 'Siyonistler defolun' yazısı ile ilgili. Mardin'in Nusaybin ilçesinde restorasyon çalışmaları süren ünlü Mor Yakup Kilisesi'nin duvarlarına kimliği belirsiz kişilerce spray boyalarla yazılan hakaret ve tehdit içeren sözleri yazanlar henüz bulunamadı.

M.S 313 yılında inşa edilen ve 'İnanç Projesi' kapsamında Mardin Müzeler Müdürlüğü tarafından restorasyon çalışması sürdürülen, ayrıca Nusaybin Belediyesi'nin de destek verdiği bu proje çalışmalarına rağmen Mor Yakup Kilisesi şeriatçı ve faşist güçler tarafından duvarlara yazılan yazıyla, son kalan Süryaniler de anayurtlarından göçertilmek isteniyor. Nusaybin; Süryani, Kürt, æzidî halklarının iç içe yaşadığı bir yerleşim yeridir. Nusaybin Belediye Başkanı Ayşe Gökkan'ın Süryanileri sahiplenmesi ve bu olayın sıkı takipçisi olacağını söylemesi biraz olsun yüreklere su serpmiştir. Savaş, ganimet, insana zulmetme, insana kıyma anlayışlarıyla beslenen zihniyetlerin, Bölge'de yaşanan çatışma ortamını fırsat bilip Süryani halkının bir mirası olan Mor Yakup Kilisesi'ne hakaret ve aşağılama içerikli yazılar yazmaları ise çok anlamlı. Kilise; devlet olamamış Süryani halkının tek ortaklaştığı adrestir. Amaç Nusaybin'de az sayıda kalan Süryanileri yaşadıkları yerden kaçırtıp mal varlıklarına konmak ya da bir şekilde gaspetmek.

Turabdin bölgesinde 3 bin Süryani yaşıyor. Nusaybin'de ise yaklaşık 60 aile. Altmış Süryani aileyi, ailesi gibi görmeyecek kadar gözünü kan bürümüş insanlara insan demekte zorlanıyor kadın yüreğim. Yetmedi mi verdiğiniz zulüm. Kendi anayurdunda mülteci olmak...

Sadece Süryani halkına özgü bir durum değil şu an yaşadığımız. Yaşadıkları bunca zulme rağmen Turabdin'de yüzyıldır hoşgörü ve sabır çiçekleri ektiler insanlığın bahçesine, yürek coğrafyasında bu duygu nedir bilir misiniz? Kilise duvarına yazılan hakaret ve tehditler öncelikle bu bölgede yaşayan Süryanileri tedirgin etmiştir. Sonra İnsanım diyen, vicdan sahibiyim diyen Bölge'de yaşayan barışseverleri ve tüm insanlığı tedirgin etmekte...

Oysa ki Süryani halkının geri dönüşü Bölge ekonomisine katkı sağlayabileceği gibi, değişik kültürlerle bir arada yaşamanın güzelliğini de öğretmiş olacaktır. Sanırım bu ülkede yüzyıllardır bindiği dalı kesen insanlar olarak da tarihe geçeceğiz. Şöyle bir geriye bakalım 1915'ten bu yana neleri kaybettiğimize. Süryani, Ermeni, æzidî bu ülkeden gitti/gitmek zorunda kaldı; o günden bu yana bölge refaha, bolluğa, barışa mı kavuştu?

1 Haziran'da Bölge'de başlayan operasyonlardan en çok etkilenen/etkilenecek olan halk Süryanilerdir diye yazmıştım bir yazımda. Daha önceki yazılarımda bu konulara uzun uzun değindiğim için üzerinde tekrar durmuyorum. Savaş yıkıcıdır ve kurşun adres sormaz. Savaştan beslenen bazı kesimler bu ortamı fırsat bilip içinde yaşattığı canavarı dışarı salar. İnsan yakan; doğayı, insanlığa mal olmuş kültürel mirasları da yakar. İnsana kıyan, kültürlere haydi haydi kıyar. Ama bir gün gelir insan almasada intikamını doğa mutlak alır. 1990'lı yıllarda yaşanan düşük yoğunluklu savaştan olumsuz etkilenen Süryani halkına artık geç de olsa devletin yasal anlamda sahip çıkması gerekir. Konu emniyete yansımıştır. Mor Gabriel Manastırı bu konuda Nusaybin Emniyeti'ne olayı inceleme talebinde bulunmuştur. Failler bulununcaya kadar biz barışseverler, ekolojistler, sosyalistler ve insan hakları savunucuları olarak bu olayın takipçisi olacağız. Mor Gabriel dedim de 14 Temmuz'da Mor Gabriel Manastırı'nın AKP'li Çelebi Aşireti'nin açtığı dava yüzünden bitmek bilmeyen TOPRAK davaları nedeniyle mahkemeye geliş-gidişleri halen devam etmekte. Mahkeme 03.11.2010 tarihine ertelendi. Mahkemeden 5-6 gün evvel ise Mor Gabriel Manastırı'nın interneti kesilmiştir. Baskı, zulüm, kan ile beslenen korucu anlayışlar; mahkemenin olduğu gün ise Mardin/Midyad'da 1600 yıllık tarihiyle yerli ve yabancı turistlerin ilgisini çeken Deyrulumur (Mor Gabriel) Manastırı'nın hangi yol güzergahında olduğunu gösteren trafik yol levhasının üzerini bantla kapattılar.

Midyat Emniyet Müdürlüğü'nün yanında bulunan yön levhasının üstünün kim veya kimler tarafından hangi amaçla kapatıldığı bilinmiyor.

Bir hafta içerisinde peşpeşe yaşanan bu 3 olay sizce tesadüf müdür? Hayır, hepimiz biliyoruz ki bu olaylar organize bir iştir. 2009 Haziranı'nda başlayan demokratik açılım paketinden Süryani açılımının payına düşen hep acı, gözyaşı, korku ve hep kahır oldu. Bu ülkede birlikte yaşamayı öğreninceye kadar sanırım bu acılar devam edecek. Savaş çığırtkanlarına inat halkların bir arada kardeşçe ve barış içersinde yaşayabileceğini bilen biz barışseverler BARIŞ taleplerimizi göndere çekmeliyiz. Tam da bugünlerde ihtiyacımız olan tek şeyin BARIŞ olduğunu bilerek Bölge'de yaşayan bütün halklardan, Süryani halkına destek vermelerini bekliyoruz. Gelin hep birlikte insanı yakmaya değil, İNSANA YANMAYA gidelim. Yüzyıldır bu ülkede Süryani halkına yaşatılanlar yazıktır, günahtır, ayıptır.

Süryani halkı bu toprakların en eski mirascısı ve yerli halkıdır ve Süryanilerin Bölge halkıyla hiçbir sorunu yoktur. Yaşadıkları bunca zulme rağmen Turabdin'de yüzyıldır hoşgörü ve sabır çiçekleri ektiler insanlığın bahçesine. Yaklaşık 1 haftadır Süryani halkının yaşadığı bu dram dileriz ki bununla sınırlı kalır.

Zeynep TOZDUMAN

Hiç yorum yok: