8 Ağustos 2010 Pazar

AKP hazır olda...

Yüksek Askeri Şura'da, TSK komuta kademesine müdahale edince askerin direnci ile karşılaşan AKP Hükümeti, açıktan yargıya müdahale ederek askerin "gönlünü aldı". Askerin, YAŞ sürecindeki tavrına kaynaklık ettiği iddia edilen, 102 asker hakkındaki yakalama kararı, AKP asker krizinin had safhaya ulaştığı bir sırada hükümetin müdahalesiyle daha önce aksi yönde karar veren İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından "sürpriz" bir şekilde kaldırıldı.

Böylece AKP, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan eli ile Dolmabahçe'nin ardından askerle ikinci mutabakatını da oluşturdu. Dolmabahçe mutabakatı sonrası hükümetin dönemin genelkurmay başkanı Yaşar Büyükanıt'a emeklilik sonrası kullanmak üzere oldukça pahallı bir zırhlı araç tahsis ettiği necip Türk basınına da yansımıştı. Bu kez ise gönül alma babındaki "hükümet jesti" buluşma öncesi geldi.

Haklarında, "kuvvetli suç şüphesi" bulunduğu gerekçesiyle 102 askerin hakkında çıkarılan yakalama kararı 15 gün sonra bizzat Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından görevlendirilen Adalet Bakanı Sadullah Ergin'in girişimleriyle askerin isteği doğrultusunda kaldırıldı. Hükümetin, askerin isteği doğrultusunda yargıya müdahalesi, halen sürmekte olan Balyoz davasının da fiilen bitirilmesi oldu. Bu müdahalenin ardından herhangi bir mahkemenin bu davada vereceği kararın bağımsızlığı artık tartışmalıdır.

Ülkeyi "demokratikleştirme" yarışında rakip tanımayan AKP hükümetinin, "sivil güçlerle" olduğu kadar askerle de demokratikleşme konusunda iş birliğini elden bırakmadığı bir kez daha teyit edildi. "Demokratikleşme uğruna" yargı bağımsızlığını dahi feda eden AKP'nin 11. Ağır Ceza Mahkemesi'ne "demokrasi dahilindeki" müdahalesi askerin rahatsızlığını da gidermiş gibi görünüyor.

İstanbul 10. Ağır caza mahkemesinin on beş gün önce Balyoz Davası'nda yargılanan 25'i muvazzaf 102 asker hakkında verdiği yakalama kararı bir türlü vicahiye çevrilememiş bu süre içerisinde sadece bir emekli albay tutuklanabilmişti. Sanıklardan emekli orgeneral Çetin Doğan'ın kendi isteğiyle teslim olduğu soruşturmada adı geçen emekli ya da muvazzaf askerler yerleri bilindiği halde "yakalanamıyordu".

Askerin, Kara Kuvvetleri Komutanı olarak düşündüğü Orgeneral Hasan Iğsız'ın, YAŞ öncesi darbe soruşturması kapsamında ifade vermeye çağrılması ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın bu gerekçe ile Iğsız'ın atamasına karşı çıkması krizi derinleştirdiği iddia ediliyordu. Ancak Başbakan, Ergenekon'un Erzincan yapılanmasının bir numaralı sanığı olan 3. Ordu Komutanı Orgeneral Saldıray Berk'in EDOK'a atanmasına ilişkin kararnameyi onaylarken bu asker hakkındaki soruşturmayı dikkate almadı. Ancak Başbuğ'un Iğsız yerine ikinci bir isim önermemesi sonucu KKK ataması da gerçekleşmedi.

AKP'ye yakın basın yayın kuruluşları ile bu mecrada kalem oynatan, görüş ifade eden liberaller tarafından, "sivil iradenin askeri vesayete son verme girişiminde son nokta" olarak değerlendirdiği kriz "demokrasinin kuralları" çerçevesinde nihayet "çözüme" bağlandı. Dün gece, İstanbul 11. Ağır Caza Mahkemesi'nin 102 sanık hakkında 15 gündür uygulanamayan yakalama kararını hükümetin müdahalesi ile kaldırması sonucu Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, isteklerini yerine getiren Başbakan'la görüşmeyi kabul ederek Başbakanlık konutuna çıktı.

Türkiye'deki yargı bağımsızlığını, egemenliğin kayıtsız şartsız milletin olduğunu bir kez daha gözler önüne seren süreç şöyle yaşandı. 15 gün önce İstanbul 10. Ağır ceza mahkemesi haklarında kuvvetli suç şüphesi bulunan 102 sanığın adliyeye getirilmesi için yakalama kararı çıkardı. Mahkemenin kararına uymayan sanıklar itiraz haklarını kullanarak hem reddi hakim hem de yakalama kararının kaldırılması talebinde bulundu. Ancak sanıkların talepleri mahkemece reddedildi. Bu süreçte başlayan YAŞ toplantılarının askerle hükümet arasındaki gerilimin merkez noktasını oluşturdu iddia edildi. Hükümet ne genelkurmay başkanlığına ne de kara kuvvetleri komutanlığına atama yapamadı.

Bu arada hükümetin KKK'na atamayı planladığı Orgeneral Atilla Işık, hükümeti protesto babında emekliliğini isteyerek, hükümetin elini bir kez daha boşa çıkardı.

Atama krizini aşamayan Erdoğan, hükümetinden savunma bakanı Vecdi Gönül ile askerlerden Jandarma Genel Komutanı Işık Koşaner'in ara buluculuklarından da sonuç alamadı. 30 Ağustos'a kadar görevde olan Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, Erdoğan ile görüşmedi. Sonunda, asker karşısında bir kez daha geri adım atan AKP Hükümeti'nin müdahalesi ile, 11. Ağır Ceza Mahkemesi 102 sanık hakkında çıkarılan yakalama emrine ilişkin sanık itirazını tatilden getirilen üye Hakim Oktay Açar'ın da oyu ile oy çokluğuyla kabul etti. Bir üyenin muhalefet şerhi koyduğu kararda son derece çarpıcı ifadeler yer aldı.

Geçmişte bir çok kişinin benzer kararlarla yakalandığının hatırlatıldığı kararda, "Uygulamada mahkememiz de dahil pek çok mahkeme İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi'nin yaptığı gibi tutuklamak amacıyla yakalama müzekkereleri de çıkarmıştır. Ancak bunlardan hiçbirisi itiraz konusu olmamıştır. Kaldı ki; yasaların yanlış ya da eksik uygulanması, bu işlemin sürekli yapılmış olması onu hukuka uygun hale getirmez." denildi.

Yakalama kararında sanıklar hakkında kullanılan, "kuvvetli suç şüphesi bulunmaktadır" ifadesine yer verilmeyen 11. Ağır Ceza Mahkemesi'nin bozma kararına Üye hakim Metin Özçelik, muhalefet şerhi koydu. Sanık avukatları tarafından yapılan itirazın dahi usule uygun olmadığını ifade eden hakim Özçelik, bu aşamada itirazın mümkün olmadığını, tüm sanıklar yönünden itirazın reddedilmesi gerektiği görüşünü zabıtlara geçirdi. Hakim ayrıca, diğer mahkeme üyelerinden farklı olarak sanıkların ciddi biçimde kaçma tehlikesi bulunduğunun somut olarak anlaşıldığını, bu aşamada adli kontrolün yetersiz olacağını da muhalefet şerhime ekledi. Ancak hükümete gücü yetmedi.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Dolmabahçe mutabakatının ardından görüşmenin kendisiyle mezara gideceğini söylemişti. Dün gece Başbakanlık konutunda gerçekleşen bir saatlik görüşmenin ülke demokrasisine olan katkıları konusunda umarız bir önceki kadar ketum davranmaz ve bu "demokrasi zaferini" kamuoyu ile paylaşır.

Zira birçok konuda evrensel değerlerin çok uzağına düşen Türkiye'de, teslimiyet de, "uzlaşma" adı altında topluma yutturuluyor.

canerdem2126@gmail.com

Hiç yorum yok: